Önce sosyal medyada paylaşılan bu habere inanmak istemedik. Zira aradan cımbızla çekilmiş bir söz üzerine yapılan yalan yanlış haberler ve siyasî tarafgirlikle sıhhatine bakmadan onu paylaşan sayısız Müslüman! varken, biz de aynı hataya düşmek istemedik. Sonra bir araştırdık ki maalesef doğruymuş. Haberin teyidi Erdoğanist taraftarlardan geldi ki hemen karşı taarruza geçmişler ve aynen Erdoğan gibi “Ne Ayasofyası, açılırsa Batı dünyası ayağa kalkar, Erdoğan gider, zaten sizin derdiniz de buydu” demeleri, haberin doğruluğunu ve siyasalcı zihniyetin dâvâsında ne denli sloganik ve samimiyetsiz olduğunu gözler önüne serdi.

Demek Ayasofya’yı açmak isteyenler namussuz ha! Öyle mi?

Biz de soruyoruz (hâşâ) kim bu namussuzlar?

En başta, MTTB’den başlayıp İBB başkanı olana kadar bütün geçmişinde ağzından düşürmediği ve Siirt’te yaptığı bir konuşmasında Cevat Örnek’e ait olan: 

“Minareler süngü, kubbeler miğfer / Camiler kışlamız, mü’minler asker / Bu İlâhî ordu dinimi bekler / Dillerde tevhid Allahu Ekber” Ayasofya şiirleri ve aşkıyla yanıp tutuşan Recep Tayyip Erdoğan mı?!..

Siyasî perspektifimiz farklı olmasına rağmen, kendisi yakıştırsa bile, makam münasebetiyle biz o çirkin kelimeyi ona yakıştıramıyoruz!

Tarihimizin şanlı sayfalarını şiirleştiren şair, rubai türünün Yeni Türk Edebiyatı’nda önemli şahsiyetlerinden kabul edilen bayrak ve vatan şiirlerini yazıp milletin gönlünde taht kuran büyük bir vatansever olan Arif Nihad Asya mı?

2017 Yenikapı Mitingi’nde de okutulan şiiri ki;

Ulu mabed, neye hicrana büründün böyle/ Fatih’in devrini bir nebzecik olsun söyle!/ Beş vakit loşluğunda saf saftık,/ Dâvetin vardı dün ezanlarda,/ Seni ey mabedim utansınlar,/ Kapayanlar da, açmayanlar da!

NECİP FAZIL’IN MTTB HİTABESİ

Kendisinin de bağlı bulunduğu MTTB’de Necip Fazıl’ın Ayasofya Hitabesi’nden...

“Ayasofya açılmalıdır. Türk’ün kapanık bahtıyla beraber açılmalıdır…

Ayasofya’yı kapalı tutmak, manada bütün camileri ve cami mefhumunu kapalı tutmaktır. Çünkü onların hepsi birer mekân, Ayasofya ise ruh, anlattık… Ayasofya’yı kapalı tutmak, Yunanlıya “Ben yapamıyorum, sen gel de kendi hesabına aç!” demekten farksızdır. Aman ya Rabbi, bizim camiden müzeye döndürdüğümüzü, onun müzeden kiliseye çevirmek istediğini açıkça görüyoruz da, ana yurt içindeki mukaddesat sembolünü nasıl aslî heyetine getiremiyoruz! Ayasofya’nın manasını, Yunanlı kadar olsun idrak edemiyoruz. O bizim müze yaptığımızı müze halinde istemiyor. Biz de ona ters cami yapalım demiyoruz, elimizde camiyken… Dünyanın en korkunç hikmet noktası burası… Bu meselede Yunanlıya olsun uymayı, Yunanlıdan ders alarak ona karşı durmayı anlayamıyoruz.

“Ayasofya’yı kapalı tutmak, bu toprağın üstündeki 30 milyon ve altındaki 30 milyar Türk’ün semaları tutan lânetine hedef olmaktır. Hissedemiyorlar…

“Ayasofya’yı kapalı tutmak, Allah’a sövmeye, Kur’ân’a tükürmeye, Türk tarihini kubura atmaya, Türk iffetini kirletmeye, Türk vatanını esir etmeye denk bir suçtur. Niçin bu yakıcı, kavurucu, kül edici gerçeği ortaya dökemiyoruz. Ayasofya’yı, artık önüne geçilemeyen bir sel açacak...” diyen ve kendisinin de şeyhi olan Necip Fazıl Kısakürek mi?

Her sene 29 Mayıs’ta kutlanan İstanbul’un Fethi merasimlerinde Ayasofya açılsın diyen hatipler, şairler ve yazarlardan oluşan topyekûn dindar bir millet mi?

Yoksa 1980’de, hem de azınlık hükûmeti ile Ayasofya’yı açabilen Rahmetli Demirel mi?

Bizce namuslular “Ayasofya açılsın” der ve açar..

Söyleyin bakalım kim namussuz?