"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Vakar ile tevâzu, hem de mahviyet nasıl birleştirilir?..

Orhan Ali YILMAZ
02 Ocak 2022, Pazar
Hz. Ebûbekir’in halife seçildiğinde, halka yapmış olduğu konuşmasından:

“Ey İnsanlar! Sizin içinizde en hayırlınız olmadığım hâlde sizlere, başınıza halife ve de devlet başkanı seçilmiş bulunuyorum…

Görevimi hakkıyla yaparsam, lütfen bu konuda bana yardım ediniz, yok eğer yanılırsam, lütfen beni ikaz ediniz ve bana doğru yolu gösteriniz…

Muhakkak, doğruluk emanettir…

Yalancılık ise hıyanettir…

Dikkat ediniz! Hak sahibi, benden olan hakkını alıncaya kadar, içinizde en güçsüz olanınız şüphesiz benim..

İçinizde zayıf olan ise, güçlüden olan hakkını alıncaya kadar, benim yanımda, içinizde en kuvvetli olanınızdır…

İçinizdeki kuvvetli gözüken kimse de, güçsüzün onda olan hakkını ondan alıncaya kadar, benim nezdimde en zayıf olanınızdır… Bir millet, eğer Allah yolunda cihadı terk ederse, o millet muhakkak zillete uğratılır..

Ve yine, bir millettin içinde eğer zulüm ve de haksızlık revaç bulursa, şüphesiz o milletin tamamı belâya uğratılır.. Ben, Hz. Allah’a ve O’nun Peygamberine (asm) itaat ettikçe, siz de lütfen bana itaat ediniz. Şayet, eğer ben, Allah’a ve Peygambere isyan edersem, muhakkak ki, içinizde hiçbiriniz bana itaatle sorumlu değilsiniz... Allah, cümlenizi rahmetine muvaffak hem de lâyık eylesin. Âmin..”

Hz. Ömer’in hitabından:

“Ben de sizin gibi bir Müslümanım ve Allah’ın karşısında zayıf bir kulum. Ama Allah’ın yardım ettiği kişi asla zayıf değildir…

Başınıza yönetici olarak seçilmem, ahlâkımdan hiçbir şeyi değiştirmeyecek, bundan emin olabilirsiniz..

Sakın, sizden biriniz şöyle demesin: “Ömer Müslümanların başına geçince değişti..”

Eğer içinizden birisine yanlışlıkla zulmedersem, onun hakkını kendim veririm. Huzurunuza getirir ve gerekçemi ve özrümü size açıklarım.

Mü’minlerin emirine işi düşen, herhangi bir haksızlığa uğrayan ya da bir hakkı konusunda bize kızgın olan kim olursa olsun bana bildirsin.. Çünkü ben de sizden biriyim..

Sahip olduğum iktidar ve yetki, size karşı büyüklük taslamama, kapımı yüzünüze çarpmama ve size karşı haksızlığı karşılıksız bırakmama sebep olmasın...

Aranızda herhangi biri benden dâvâcı olursa, hakkımızda karar verme yetkisini sizden olan bir kimseye vereceğim ve bu kişinin de hükmüne boyun eğeceğim…

Başkalarının haklarını kendi kendinize verin. Bana hâlini arz edecek kişiyi engellemeyin; meselesini bana arz etsin. Çünkü insanlar arasında karar verirken adaletten ayrılıp tarafgirlik, kayırma ve keyfilik yapmam! Başkasına vermesi gereken bir hakkı alıkoyan ya da Müslümanların kanını, namusunu ve nefsini, izzet ve şerefini helâl sayan kişiye, akrabalık bağımızı aracı da yapsa, muhakkak ona ceza uygularım…

Ben bana verilen emanetten ve içinde bulunduğum yetkiden sorumluyum.

Şu dünya saltanatına gelince, şüphesiz bütün bunların hepsi fani şeylerdir, bizler ise kardeşiz...

Bu işte başa yönetici tayin edilen kimse, hata ve fitneye düşme konusunda diğerlerinden çok daha ödedir, tehlikededir. Eğer Allah korursa; işte o başka…”

Aliya İzzetbegoviç’ten:

“İktidara gelirseniz, hâl ve hareketlerinize dikkat edin!

Kibirli olmayın, kendini beğenmişlik etmeyin! Size ait olmayan şeyleri almayın, güçsüzlere yardım edin ve ahlâk kurallarına uyun!

Unutmayın ki, sonsuz iktidar yoktur…

Her iktidar geçicidir; ve herkes, er ya da geç, önce milletin, sonra da, en nihayet Allah`ın önünde hesap verecektir...”

Üstâd Hazretleri ise Lemaât’ında konuyu şu edebî, hem de veciz cümleleriyle şöylece tarif eder:

“Hasletlerin yerleri değişse, mahiyetleri değişir…

Bir haslet.. yer ayrı, sîma bir. Kâh dev, kâh melek, kâh sâlih, kâh tâlih; misâli şunlardır:

Zaîfin kavîye karşı izzet-i nefsi sayılan bir sıfat, ger olursa kavîde, tekebbür ve gururdur.

Kavînin bir zaîfe karşı da tevâzuu sayılan bir sıfatı, ger olursa zaîfte, tezellül ve riyâdır.

Bir ulü-l emr, makamında olursa ciddiyeti vakardır; mahviyeti zillettir.

Hânesinde bulunsa, mahviyeti tevâzu’, ciddiyeti kibirdir.

Mütekellim-i vahde olsa eğer bir zâtta: Müsamaha, hamiyet. Fedakârlık; bir haslet, bir amel-i sâlihtir. Mütekellim-i maalgayr olsa eğer o zâtta: Müsamaha, hıyanet. Fedakârlık; bir sıfat, bir amel-i tâlihtir…”

Okunma Sayısı: 1563
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı