"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Orçe’sinin gözüyle “çilekeş” bir Balkan hanımı: Nadire...

Orhan GÜLER
16 Temmuz 2019, Salı
Yaşayan altı çocuğunu büyüten, yakalandığı veremden sonra hayatını kaybeden kocası vefat ettiğinde kırk yaşında dul kalan, “çilekeş” bir Balkan hanımıydı.

Misak-ı Millî sınırları dışında kalmış olan doğup büyüdüğü topraklardan genç bir gelinken kocasının ailesiyle Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmıştı; yani “muhacir”di. Üstelik ilk yavrusu da kucağındayken... 

İstanbul’un o zamanki kenar semtlerinden Zeytinburnu’nda hayata tutunmaya başlamış, fazla geçmeden de—ömrünü tamamlayacağı—Esenler’de kök salmıştı. 

Beyinin işsiz kaldığı vakitlerde fabrikalarda fasılalarla çalışmak zorunda da kalmıştı. 

Hiç bitmeyen/bitmeyecek gibi olan zor zamanlardı: Bir yanda evlâd ü ıyâlin geçimi, diğer yanda ev bark sahibi olma telâşı içinde geçen zor yıllar... 

Sigara tiryakisi kocasını—kendisinin “uzun” sayılabilecek ömrünün tam da ortasında—ahirete yolculamıştı, üstelik de karnında son bebeğiyle... O vakitten sonra annelik vazifesine ilâveten “babalık” gibi zor bir görevi de üstlenmişti. 

Enva-i çeşit mahrumiyetler içerisinde büyüttüğü evlâtlarını birer birer evlendirmeye muvaffak olabilmişti; ki belki de—dramatik hayatındaki—en büyük “saadet”i bu oldu... 

“İMTİHANLAR” PEŞ PEŞE... 

Türkiye ortalamasına göre “dindar” sayılırdı, farzları ve sünnetleri elinden geldiğince yapmaya çalışırdı. Daima Allah’ı (cc) zikreder, Hz. Peygamber’e (asm) salâvat getirirdi. 

Elbette mestûre idi! Ağzı hep duâlıydı. Ve üstelik madden olduğu gibi mânen de “tâhire”ydi—kimsenin gıybetini yapmaz, yaptırmazdı. Her valide gibi “şefkat kahramanı”ydı; evlâtları ile gelinlerini ve damatlarını—torun torbaya karışmış oldukları hâlde—gözetir, himaye ederdi. “İnsan” sevgisiyle dolu olup, kapısına düşenleri yedirir içirirdi...

Arada bir yurt dışındaki memleketine gider, sıla-i rahîm ederdi. Birkaç ay kalır, oradaki akrabasıyla hemhâl olurdu. 

Son gidişinde ise küçük kardeşinin gadrine uğramıştı! Evine döndüğünde morali fevkalâde bozuktu. Ne ki bu “şahsî mes’elesi”ni en yakınlarına anlatmaktan bile kaçındı.

İşte, hiç bitmeyecek “hastalıklar ve hastaneler macerası” böylece başlıyordu... 

Bir gün fenalaştı ve peş peşe iki beyin ameliyatı geçirmek zorunda kaldı. Fakat ameliyatlar—belki de ömrünü biraz olsun uzatmak dışında—pek fayda vermedi, bilâhare sol tarafına inme geldi. Yıllarca o yanına yatamadı, epey acı çekti... 

Gün geldi dışarıya çıkamaz oldu, son birkaç yılında evde bakıma muhtaç hâle geldi... 

VE DÜNYADAN KURTULUŞ! 

Büyük şehirde bulunan kızları, dolayısıyla da damatları onunla candan alâkadar oldular, Anadolu’nun bir köşesine sığınmış olan(!) oğullarını ve gelinlerini aratmadılar. 

Hâlbuki çocuklarından dikkatini en fazla çeken—ki bu satırların yazarıdır—en küçük oğlunun büyüyüp yetişmesinde ayrı bir ihtimam göstermişti. 

Ona daha tıfıl iken maddî-manevî temizlik (a’dab-ı muaşeret) ile Besmele’nin ehemmiyetini öğretti, geceleri yatarken kısa sûre ve duâları ezberletti... Biraz daha büyüyüp serpilince elinden tutup kışın ilk okuluna, ilk yaz da Kur’ân kursuna götürdü. Ağabeyleri gibi ilkokul sonrası fabrikaya verip meslek sahibi edeceğine onu okuttu da okuttu... 

Çocukluğundaki lâkabıyla “Orçe”si ise—tıpkı üstadı Bediüzzaman (ra) örneğinde olduğu üzere—binler zattan dimağına ve kalbine dercettiği hakikatlerin en esaslısını eli öpülesi mübarek validesinden aldığını idrak ile, onun vaz ü nasihatlerini can kulağıyla dinledi, hakkını ödeyemese de hiç olmasa onu üzmemeye çalıştı! 

Annesini son görüşü yoğun bakım ünitesinde olmuştu: Acıları âdeta taksîratını silercesine tavan yapıyordu. Tek tesellisiyse elleriyle koyduğu kabrinde—bacısının ısrarla açtırdığı—yüzündeki “bahtiyar” hissini veren nuraniyetiydi... (Ruhuna el-Fatiha!)

Okunma Sayısı: 1652
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said YÜKSEKDAĞ

    16.7.2019 10:13:37

    Allah rahmet eylesin. Rabbim taksiratını affetsin. Âmin.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı