“Bismillah her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona başlarız.
“Bil ey nefsim! Şu mübârek kelime İslâm nişanı olduğu gibi bütün mevcudatın lisan-ı hâliyle vird-i zebânıdır [dilden düşmeyen zikridir].” (Bediüzzaman Said Nursî)
***
BİRİNCİ SÖZ
– Mün’im-i Hakikî [nimetin gerçek vericisi olan Allah] bizden (...) kıymettar nimetlere, mallara bedel istediği fiyat (...) üç şeydir: Biri zikir, biri şükür, biri fikirdir... Başta “Bismillâh” zikirdir. Âhirde “Elhamdülillâh” şükürdür. Ortada bu kıymettar harika-i san’at olan nimetler Ehad, Samed’in mu’cize-i kudreti ve hediye-i rahmeti olduğunu düşünmek ve derk etmek [iyice anlamak] fikirdir. (s. 18.)
*
– Bir padişahın kıymettar bir hediyesini sana getiren bir miskin adamın ayağını öpüp hediye sâhibini tanımamak ne derece belâhet [ahmaklık] ise, öyle de zâhirî mün’imleri [nimet verenleri] medih ve muhabbet edip Mün’im-i Hakikiyi unutmak ondan bin derece daha belâhettir. (s. 18.)
*
– Ey insan, aklını başına al! Hiç mümkün müdür ki bütün envâ-ı mahlûkatı [varlıkların türlerini] sana müteveccihen [yönelerek] muavenet [yardım] ellerini uzatan ve senin hâcetlerine [ihtiyaçlarına] “Lebbeyk!” dedirten Zât-ı Zülcelâl [celâl ve büyüklük sâhibi Allah] seni bilmesin, tanımasın, görmesin?.. Mâdem seni biliyor, rahmetiyle bildiğini bildiriyor; sen de O’nu bil, hürmetle bildiğini bildir. (s. 22-23.)
*
– İnsan, ism-i Rahman’ı tamamıyla gösterir bir sûrettedir. (s. 28.)
*
– (...)Sen nasıl Güneş’e yetişemiyorsun, çok uzaksın, hiçbir cihetle yanaşamıyorsun; fakat Güneş’in ziyâsı, Güneş’in aksini, cilvesini senin âyinen [görüntün] vasıtasıyla senin eline verir. Öyle de o Zât-ı Akdes’e [her türlü kusur ve noksandan uzak ve pâk olan Allah’a] ve o Şems-i Ezel ve Ebede [varlığının başlangıcı olmayan ve ebediyen var olan her şeyi nurlandıran Allah’a] biz çendan [gerçi] nihayetsiz uzağız, yanaşamayız; fakat O’nun ziyâ-i rahmeti O’nu bize yakın ediyor. (s. 29.)
*
– (...)Salâvatın [Peygamberimiz Hz. Muhammed’e (asm) memnûniyet ve bağlılık için yapılan rahmet duâlarının] mânâsı rahmettir. Ve o zihayat [hayat sâhibi] mücessem [cisimleşmiş] rahmete rahmet duâsı olan salâvat ise o Rahmeten Lilâlemîn’in [âlemlere rahmet olanın (Hz. Muhammed)] vusûlüne [kavuşmasına] vesiledir. Oyle ise sen salâvatı kendine o Rahmeten Lilâlemîn’e ulaşmak için vesile yap ve o zâtı da rahmet-i Rahman’a [yaratıklara sonsuz şefkat ve merhametle davranan Allah’ın rahmetine] vesile ittihaz [kabûl] et. (...) Elhâsıl (kısaca): Hazine-i rahmetin en kıymettar pırlantası ve kapıcısı Zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm olduğu gibi, en birinci anahtarı dahi “Bismillahirrahmanirrahim”dir. Ve en kolay bir anahtarı da salâvattır. (s. 30.)
——-
(*) Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur Külliyatından Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Temmuz 2016.