"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Doğu-Batı düşünce sistemleri

Osman KOYUNCU
02 Mayıs 2019, Perşembe
Dünyaca ünlü 102 yaşındaki Mısırlı felsefeci, Prof. Dr. Abdurrahman Bedevi, yazdığı makaleleri ve kitaplarında Batı’nın, edebiyattan, felsefeden tekniğe kadar pek çok yönde İslâm’dan etkilendiğini örnekleri ile anlatıyor.

Hem Arap olması hem de Batı dillerini mükemmel bilmesi, dilleri kıyaslayarak kimden ne kadar ve neler alındığını örnekleriyle açıklıyor. Pek çok Batılı felsefeci, Kur’ân ve diğer kutsal metinlerden istifade etmiştir. Onun için Peygamberimiz (asm, “İlim Müslümanın yitik malıdır, nerede bulursa alsın” diyor. 

Bediüzzaman Muhakemat isimli eserinde, “medeniyet-i mehasin (medeniyetin güzellikleri) denilen yenilikler şeriatın başka şekle çevrilmiş meseleleridir” der.

Peygamberlerin çoğu doğuda, felsefeci ve filozofların da ekseri batıdan çıkmıştır. Hiçbir aklın, Peygamber ve İlâhî emir olmadan gelişmesi ve tekâmülü mümkün değildir. Bütün bunlar gösteriyor ki Doğu’nun ayağa kalkması din ile, yani peygamberlerle; Batı’nın gelişmesi, din olmakla beraber genelde gelişimini filozoflarla devam ettirecektir. 

Bir Hadis-i Şerifte mealen şöyle bir olay anlatılır: Hz Cebrail (as) Hz. Âdem’e bir tepsi içinde akıl, iman ve hayâyı sundu. Hz. Âdem (as) aklı tercih etti, Hz. Cebrail (as) tepsiyi kaldırmak istediğinde, tepsi yerinden kalkmadı, iman ve haya, “bizler aklın olduğu yerde oluruz” dediler.

İnsan saf akılla yürümesi mümkün olmadığı gibi saf hisleri ile de yaşaması mümkün değildir. Bunların biri diğerine tercih edilmez, fakat bunların dengede ve hisler aklın elinde olmalı. Hisler belli bir sınıra gelince, aklı ihtiyarını dinlemez ve kontrolden çıkar. Onun için Kur’ân’da “zina yapmayın” denmiyor da “zinaya yaklaşmayın” diyor. Belli noktalar aşılınca, hisler galip gelir. Şafii Mezhebine tabi olanlarda, erkek veya kadının birbirlerine hafif dokunması bile abdesti bozuyor. Din koruyucu tedbir olarak, “Sakın dokunmayın ha abdestiniz bozulur, hisler galip gelir işler rayından çıkar” diyerek baştan kapıları kapıyor.

Geçmişte İslâm âlimlerinin, akla öncelik veren felsefeye ve hikmet (fen ilimleri) soğuk bakmaları söz konusu değildir. Hem de eski felsefe (fen ilimleri) çoğunlukla safsata idi, fakat bunun tamamı kötü değildi. Bediüzzaman Muhakemat isimli eserinde, “İsrailiyatın (İslâm’a dışardan giren bütün yanlışlıklar) bir taifesi ve hikmet-i  Yunaniyenin bir kısmı İslâm dairesine girerek efkârı ihtilale verdiler” diyor.  Burada “bir kısmı” tabiri vardır, demek hepsi kötü değildi. Eskiden bazı İslâm âlimlerinin felsefe ile uğraşmaları, o felsefeyi Müslüman yapmak içindi, fakat maalesef bazı din âlimleri bu menfi felsefî meseleleri Kur’ân yorumlarında kullanarak, hurafelere kapı açıp fikirleri karıştırdılar. Bugün fen ilimlerinin büyük bir kısmı hakikattir. Bediüzzaman, “Risale i Nur’un şiddetli tokat vurduğu ve hücum ettiği felsefe ise mutlak değildir. Belki muzır (zararlı) kısmınadır. Çünkü felsefenin hayatı içtimaiye-i beşeriyeye ve ahlâk ve kemalatı insaniyeye ve sanatın terakkiyatına hizmet eden felsefe ve hikmet kısmı ise, Kur’ân ile barışıktır. Belki Kur’ân’ın hikmetine hadimdir, muaraza edemez. Bu kısma Risale-i Nur ilişmiyor.”

Vicdanda dört nükte vardır irade, zihin, his ve Allah’ın kendini sevdirmesi için verdiği özel duygular. Bunlar vicdan aynasında birlikte yansırsa mükemmel insan olur. İrade ibadetlere yönlendirmeli, zihinler Marifetullah ile hislerde Muhabbetullah ile dolmalı ki, vicdan aynasında kemalatı insaniye yansısın. Bunların gelişmesi şeriatla, yani dinlerle olur. Maalesef gerekli ilmî tekâmül olmayınca insanlar bu hislerini yalancı sevgilerle doyurmaya çalışır. Allah’ı bilmek kâfi değildir, Hz. Muhammed (asm) ve Kur’ân’ın anlattığı Allah’ı, isim, fiil ve sıfatları ile kâmil mânada bilmek önemlidir. Ebu Cehil Allah’ı biliyordu. 

Peygamberimiz (asm) dinini tarif ederken, “Allah için sevmek, Allah için nefret etmektir” der. Bir insanın sevgisi ve nefreti Allah için değilse çok tehlikelidir. Bediüzzaman Kur’ân’la barışık felsefeciler için, “Avrupa ve Amerika’nın zekâ tarlası” diyor ve İşaratül icazın sonunda bu filozofların bazılarının görüşlerine yer veriyor. 

İslâm ile barışık felsefe kendinden önceki düşünce sistemleri ile ilgilenmiş, güzel yanlarını yeniden düzenleyip, ıslâh ederek kullanmıştır. İslâm geldiği zaman mazideki her şeyi atıp tamamen yeni bir sistem getirmemiştir. Meselâ, köleliği hemen kaldırmamış, ağır şartlara bağlamış. İnsanların köle almakla, köle olmayı eşit gibi gördüğünden kendiliğinden kölelik ortadan kalkmıştır. Evlilikte o şekilde insanlar istediği kadar eş alıyorlardı. İslâmiyet tek eşlilikle sınırlandırıp bazı şartlar altında insanların fıtratına uygun olarak arttırmıştır. Yoksa birden dört yapmamış belki yüzden bire indirmiştir.

Doğu toplumlarında, hislere hitap eden hocalar ve siyasetçiler her zaman itibar görmüştür. Demek ki Doğu toplumlarının yükselmesi için hislerini aklın eline vermeleri lâzım gelir.

Okunma Sayısı: 2341
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı