"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Fenler ile din ilimleri çatışmaz

Osman KOYUNCU
07 Ekim 2020, Çarşamba
İslâm âleminin geri kalmasının, tam galip gelememesinin en önemli sebeplerinden biri, eğitimde tevhidi sağlayamayıp din ve fen ilimlerini birbirine zıt sanmalarıdır.

İslâm’ın galip gelip, Kur’ân hakikatlerinin anlaşılması için, mükemmel bir dil eğitimi, belâgat, mantık, fen bilimleri ile birlikte hür düşünceye ihtiyaç vardır. Humuslu topraktan her çeşit mahsulât yetişir bunun yanında yabanî otlar da biter. Yabanî otlar bitmesin diye tohumları taş üstüne ekersek, mahsulât da olmaz yabanî otlar da. Bitki için humuslu toprak neyse fikirlerin yeşermesi içinde hür bir zemin de odur. Mühim olan çok çeşitli ihtimaller ve yanlışlar arasındaki doğruyu seçmektir, yanlış olmazsa herkes doğruyu bulabilir. Kâinat zıtlar üzerine kurulmuş kadın erkek, artı eksi, hayır şer, güzel çirkin, iyi kötü. 

Karanlık ne kadar şiddetli ise aydınlık da o kadar güzel görünür, gündüzün aydınlığında ışık kaynağına ihtiyaç yoktur ve işe de yaramaz. Zıtlar tekâmülü doğurur, Cennette zıtlar olmadığı için tekâmül de yoktur.

Muhakemat’ta mealen, “hem bizim hem de gayrı Müslimlerin; görünüşte İslâm’ın bazı meseleleriyle müsbet ilimlerin bazı meseleleri ortasında batıl hayal ile var olduğunu zannettiğimiz çatışma ve birbirine ters düşmedir.” Bazı düşünürler, İslâm naklîdir bazıları ise aklîdir derler. Risale-i Nur ise hem naklîdir hem de aklîdir der. Vahiy Allah’ın kelâmı, akıl ise Allah’ın ilk yarattığı ve en büyük hediyedir. Vahiy elbette akıldan üstün, fakat akla zıt değildir, vahiy aklı tamamlar ve vahiyde akılla anlaşılır. Vahiy kâinatın mantığı ve ruhudur fen ilimleri (sünnetullah) ise Allah’ın isimleri, kâinatın aklıdır. Allah ancak bunlarla tanınabilir. Peygamberimizin (asm) sünnetleri, sünnetullaha ulaşmak ve O’nu (cc) tanımak için basamaklardır. Vahiy fen bilimleri ile birlikte açıklanırsa insanların ufku genişler, dinin etrafındaki hurafeler dağılır. Akıl ile vahyi birbirinden ayırdığımız zaman nakil hurafelere, akıl ise dinsizliği yönelir. Kâinat, Kur’ân’ın açılımı bin bir çeşit hikmetlerle dolu keşfedilmeyi bekleyen mükemmel bir kitaptır. Onun için Kur’ân, bu büyük kâinat kitabının mantığıdır. Kur’ân denen bu mantık kitabı, sünnetullah (büyük sünnet) ve Peygamberimizin (asm) sünnetleri (küçük sünnetler) ile birlikte okunursa anlaşılabilir. Bize Yaratıcımızı tanıttır diye soru soran lise talebelerine, sizin okuduğunuz fenlerden her fen kendi dili ile Yaratıcıyı tanıttırıyor öğretmenleri değil onları dinleyin ifadesini hatırlayın.

Eski felsefe ve fenlerin % 95’e yakın bir kısmı hurafe ve gerçek dışıydı. Onun için o zamanın âlimleri, fen ve felsefe ile uğraşmayı yasaklamışlardı. Bu gün fenlerin % 95’den fazlası doğrudur, bu Allah’ın isimleri olan fenler bilinmeden Allah ve Rahmanın sonsuzluğu kavranamaz. Bediüzzaman mealen, âlemin her bir çeşidine dair bir fen teşekkül etti veya etmektedir. Fenler ise kâinatın genel kurallarıdır (sünnetullah) ki bu kurallar ile kâinattaki güzel nizam ve intizam keşfedilir meydana çıkar. Fenler bu kâinattaki mükemmel nizamın doğru şahitleridir.

Fenlerin Allah’ın gerçek isimleri olduğunu anlamayanlar bazıları, bazı fenni hakikatlerin dine zıt olduğunu söylüyor. Bediüzzaman, buna ahmak söz diyor. Fenlerde hakikat, fizikî (dış) ve kimyevî (iç) yapısının birlikteliğine denir. Bir meselenin hakikati, fizikî ve kimyevî olarak doğrulanırsa buna yanlış denmez. Akıl nakille çelişirse akıla itibar edilecek, nakil başka bir manada yorumlanacak, fakat o akıl Allah’ın isimleri olan fen ilimleri ile donatılmış akıl olması lâzım. İnsanlar fen bilimlerini bilmese bile, aklı bu ilimlere yatkın olmalı ve önemini kavramalı. Olayları duyu organlarıyla yorumlamak insanı yanıltabilir. Bir su dolu bardağa bir kaşık koyarsak göz kaşığı kırık görür. Akıl, fenler yani deneysel bilimler ve duyu organlarıyla birlikte çözümlerse meseleler anlaşılır. Ahir zamanda bütün güç ve kuvvet fen ilimlerinin elinde geçecek. İşârâtü’l-İ’câz’da İslâmiyet’in kaynağı ilim (fenler yani sünnetullah) esası akıldır diyor. Akıl etmezler mi, düşünmezler mi gibi pek çok âyetler vardır. Mealen “mantık ve belâgatı rehber etmek gerektir. Orta yolu göstermek ve ifrat ve tefritten kurtulmak için belâgat, mantık ve fen ilimlerinin müşterekliği ile meselelere bakmak lâzımdır (Muhakemat). Bu da yetmeyebilir, bu konuda akıllar ve fikirler birleşmeli, meseleye şahsî değil, şahs-ı manevî ile bakmalıdır.

Okunma Sayısı: 3788
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ramazan ÇALIŞAN

    7.10.2020 11:27:18

    Osman bey, "Fenler ise kâinatın genel kurallarıdır (sünnetullah) ki bu kurallar ile kâinattaki güzel nizam ve intizam keşfedilir meydana çıkar. Fenler bu kâinattaki mükemmel nizamın doğru şahitleridir." Sözünün hakikatına erişen her akıl,Orta yolu bulur ve ifrat ve tefritten kurtulur. Zira yine Bediüzzaman'ın, fünun; gösterdikleri fevaid ve hikem ile bizzarure Sâni'in kasd ve san'at ve hikmetine şehadet ettiklerinden ukûlü kabul etmeye muztar etmişlerdir. Yoksa bu bedihiyattan en küçük bir hakikatı, akıl kendi kendine kalsa idi kabul etmezdi.-Muhakemat -tesbiti bu hakikatı teyyid ediyor.Yazılarınızda kainat kitabını okumaya ve sırlarına ermeye devam ediyoruz.

  • Oğuz Yiğiter

    7.10.2020 07:17:26

    Tebrikler dualar...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı