"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kalbin en ince duygusunun Allah’ı “Müşâhedesi”: “Latîfe-i Rabbâniye” ve “Müşâhedetullah”

Prof. Dr. İlyas Üzüm
18 Ekim 2022, Salı
Bu yazının amacı alimlerin takva hakkında yaptığı uzun açıklamalara değinmek değil, Risale-i Nur’daki izahlara işaret edip “latîfe-i Rabbâniye”nin takvası olarak ifade olunan “müşâhedullah” terkibine dikkat çekmektir.

Görüş: Prof. Dr. İlyas Üzüm
[email protected]

Alemde her biri kudret, rahmet ve hikmet eseri sayısız fiilleriyle konuşan Yaratıcının kendisine muhatap seçtiği insana “kelâm” sıfatından gelen konuşması olan Kur’an-ı Hakim; ana mesajlarını iman, risalet, ahiret, adalet, ibadet, itaat, hamd, tesbih, zikir, şükür, sabır, amel-i salih, istiğfar, ihsan, ihlas gibi anahtar kelimeler ve kavramlar üzerinden yansıtıyor. Bu kavramlardan birisi de “takva”dır. Takva kelimesinin türevleriyle birlikte Kur’an’da 285 ayette geçmesi bunun ne kadar önemli olduğu görmeye yetiyor. Nitekim Fatiha’dan sonra ilk sure olan Bakara’nın başında, Kur’an’ın takva sahipleri (müttakiler) için hidayet vesilesi olduğu belirtiliyor; ardından bu kimselerin özellikleri; a) gayba iman etmek, b) namazı ikamet etmek, c) kendilerine rızık olarak verilenlerden infakta bulunmak, d) Hz. Peygamber’e ve önceki peygamberlere indirilenlere inanmak, e) ahireti kesin şekilde tasdik etmek biçiminde sıralanıyor. Kur’an’ın diğer ayetlerinde takvanın mahiyeti, içeriği, takvayı kuşanan insanların elde edecekleri sonuçlar… hakkında çok geniş açıklamalar yapılıyor. Kur’an’ın Kur’an’dan sonra en büyük tefsiri olan hadislerde de Resul-i Ekrem (asm) takva konusunda zengin bilgiler paylaşıyor, ümmetini takvayı elde etmeye davet ediyor, teşvikte bulunuyor. 

TAKVA KAVRAMI

Takva kelimesi sözlükte “korumak, korunmak, sakınmak, kaçınmak, saygı göstermek anlamlarındaki “vikaye” kökünden geliyor. Alimler ayet ve hadislerdeki zengin kullanımı dikkate alarak kavramı geniş bir yelpazede tanımlıyorlar. Bunlar arasında en yaygın tanımlardan birisi şu: “Allah’ın emirlerine uyma ve yasaklarından kaçınma konusunda azami hassasiyet göstermek”. Bu yazının amacı alimlerin takva hakkında yaptığı uzun açıklamalara değinmek değil, Risale-i Nur’daki izahlara işaret edip “latîfe-i Rabbâniye”nin takvası olarak ifade olunan “müşâhedullah” terkibine dikkat çekmektir.

Kur’an-ı Hakim’in manevi tefsiri olan Risale-i Nur, Kur’an’ın diğer temel konuları ve kavramları gibi “takva” ile ilgili olarak da muhtelif yerlerde çok önemli açıklamalara yer vermiştir. Bazı yerlerde; a) isim tasrih etmeksizin kavramı mânâ olarak diğer açıklamalar içinde yedirmiş, b) bazen yaygın tanıma işaret etmiş, Nur talebelerini takvada terakki etmeleri için teşvikte bulunmuş, c) bazen de -tecdit fonksiyonuna uygun olarak- kapsamlı bir tanım ortaya koymuştur. İlkinin örneği Beşinci Söz’dür. Müellif burada Risalenin başına takva ile ilgili olarak, “Şüphesiz Allah takvaya sarılanlar ve iyilik yapanlarla beraberdir” (Nahl 16/128) ayetini almış, ardından “Namaz kılmak ve büyük günahları işlememek ne derece hakiki bir vazife-i insaniye ve ne kadar fıtrî, münasip bir netice-i hilkat-ı beşeriye olduğunu görmek istersen…” diyerek iki sayfalık bir izah yapmıştır. Bu suretle müellif takvayı; a) “namaz kılmak ve büyük günahları işlememek” şeklinde ele almış, b) bu anlamda takvanın insanın insaniyetine ve yaratılış gayesine en uygun bir anlayış ve tutum olduğunu dile getirmiştir (Sözler, İstanbul 2020, s. 22-24). 

İkinci şıkka örnek ise Risale-i Nur müellifinin takriben 1940’larda kaleme aldığı ve başına “Bu mektup gayet ehemmiyetlidir” notunu koyduğu mektubundaki beyanlarıdır. Müellif şöyle diyor bu mektupta: “Bugünlerde Kur’an-ı Hakim’in nazarında imandan sonra en ziyade esas tutulan takva ve amel-i salih esaslarını düşündüm. Takva “menhiyattan ve günahlardan içtinap etmek”; ve amel-i salih, “emir dairesinde hareket ve hayrât kazanmaktır” (Kastamonu Lahikası, İstanbul 2020, s. 114, Mektup no: 97). Görüldüğü gibi müellif burada da takvayı “yasaklardan ve günahlardan kaçınmak” şeklinde tanımlamış, mektubun devam eden kısımlarında, içinde bulunulan zamanda tahribat ve menfi cereyanların dehşetlendiği, buna karşı takvanın en büyük esas olduğunu, böyle bir zamanda farzları yapan ve kebireleri yani büyük günahları işlemeyenin kurtulacağını ifade etmiştir. Ayrıca takva ile salih amel arasındaki ilişkiye temas etmiş, takvanın içinde aynı zamanda salih amel bulunduğunu açıklamıştır (A.g.e., s. 114-115).

TAKVANIN KAPSAMI

Üçüncüsüne örnek ise kavramın kapsamına dair yapılan şu yaklaşımdır: “Vicdanın anâsır-ı erbaası ve ruhun dört havassı olan irade, zihin, his, latîfe-i Rabbâniye; her birinin bir gayâtü’l gâyâtı var. İradenin ibadetullahtır. Zihnin marifetullahtır. Hissin muhabbetullahtır. Latîfenin müşâhedetullahtır. Takva denilen ibadet-i kâmile dördünü tazammun eder.” Müellif bu sözü, son cümledeki “takva denilen” kaydı yerine “ibadet-i kamile” ifadesini kullanarak ilk defa -bugünkü anlamı itibariyle- “Yüksek İslam Akademisi” demek olan Darü’l-hikmeti’l-İslamiye’de aza olduğu 1919 veya 1920’lerde kaleme aldığı Şuâât-ı Mârifetü’n-nebi isimli eserinde söylemiştir. Daha sonra kardeşinin oğlu Abdurrahman tarafından “tertip edilen” ve “Hutbe-i Şâmiye’nin İkinci Zeylinin İkinci Kısmı” başlığıyla yer alan Hakikat Çekirdekleri’ne,- müellifin tashihi ile eklenmiştir (Şuâât [Eski Said Dönemi Eserleri içinde], İstanbul 2017, s. 389; Hakikat Çekirdekleri, a.g.e. içinde, s. 450). Görüldüğü üzere müellif burada takvanın kapsamını alabildiğince genişletmiş, onu “ibadet-i kâmile” (mükemmel ibadet) ile özdeşleştirmiştir. Vicdanın dört unsuru ve ruhun dört hassası olarak; a) irade, b) zihin, c) his, d) latîfe-i Rabbâniye’yi saymış, takvanın bunların her birerinin gayâtü’l-gayâtına yani en nihai yaratılış maksadına uygun tavır almaları olduğunu söylemiştir. Bu çerçevede takvanın; a) irade açısından Allah’a ibadet, b) zihin açısından Allah’ı tanıma yani marifetullah, c) his açısından Allah’ı sevme yani muhabbetullah, d) latîfe-i Rabbâniye açısından müşâhedullah yani Allah’ı müşahede olduğunu belirtmiştir.

İRADE-İBADET İLİŞKİSİ

Bakıldığında, bu kapsamlı tarifin ilkini teşkil eden “irade-ibadet” ilişkisi kolayca anlaşılabilir görünüyor. Zira insan kendisine verilen “tercih özelliği” ile, elbette kendisini yaratanı tasdik edip iman edecek ve imanın gereği olarak ibadette bulunacaktır. İradenin temel fonksiyonu budur ya da bu olmak gerektir. Bunu yapmadığı takdirde insan ya nefsine ya da masivaya tazimde bulunmuş olacaktır. Tarifin ikinci bileşenini teşkil eden “zihin-marifetullah” ilişkisi de belli oranda açık görünüyor. Çünkü insanın düşünme, anlama, sonuçlar çıkarma yetisini ifade eden “zihin” hem fiziki alemdeki tecelliyatı okuyarak hem uluhiyete ait vahiydeki hakikatleri düşünerek Allah’ı tanımaya, Onu isim ve sıfatlarıyla bilmeye çalışacaktır, çalışmalıdır. Aksi halde işlevini yerine getirmemiş olacaktır. Üçüncü bileşen olan “his-muhabbetullah” ilişkisi de malum gibi görünüyor. Zira insanın his dünyasının daha doğrusu kalbinin merkezi “muhabbet”tir. Allah ise kainattaki eserlerinin şahitlik ettiği üzere “mutlak cemâl”, “mutlak kemâl” sahibidir. Kalp cemâl ve kemâli zatı dolayısıyla sever. O halde hissin en büyük işlevi mutlak cemâl ve kemâl sahibi olan Allah’ı sevmesidir. Bu kapsamlı tanımda son bileşen olarak zikrolunan “latîfe-i Rabbâniye-müşâhedetullah” ilişkisi ise üzerinde durmayı gerektiren bir mahiyet taşımaktadır. Zira ilk bakışta hem “latîfe-i Rabbâniye” hem de dünya şatlarında “müşâhedetullah” tabiri kapalı gibi görünmektedir.

—DEVAMI YARIN—

Okunma Sayısı: 3883
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı