Hayat bütün hızı ile devam ederken, hadiseler de seyrini devam ettiriyor. Fakat, yaşanan olaylar ve sevapları ve günahlarını beraber götürüyor…
İnsan bu… Dünyada yedi milyara yakın insan yaşıyor. Dünyaya sığmayan insanlar, gezegenler de hayat şartları arıyor. İnsanın arzuları ve emelleri bitip tükenmiyor.
Bir günde yüz elli bine yakın insan vefat ediyor. İki yüz bini aşkın insan dünyaya “merhaba” diyor. Ölüler aynı da, definler başka başka yaşanıyor..
Kimileri mevtalarını yakıyor, kimileri mumyalıyor, kimileri tabutlarda yıllarca saklıyor.
Bizler ise, ölülerimizi kefenleyip namazını kılıp, kabir âlemine gönderiyoruz. Duâlarımızı ve Fatihalarımızı arkalarından eksik etmiyoruz. Âyette “her nefis ölümü tadıcıdır” diyor.
Ehli iman için ölüm bir yokluk ve bitiş değildir. Kabrin bir Cennet bahçesi veya Cehennem kuyusu olduğu bildiriliyor.
Ehli imanın ve Nur Talebelerinin vefat ettiklerinde dahi bir ve beraber olduklarını biliyoruz. Bunun, bizler için büyük bir manevî teselli olduğunu biliyoruz. Bu bakımdan vefat edenlerin arkasından feryadı figan etmiyoruz. Geçen günlerde birçok sevdiğimiz insan ebedî âleme gitti. Önemli olan, son nefeste istikamet üzere gitmek önemlidir.
Hadiste, tarif edilen helâk olanlar anlatılır… Bilenlerin, bildiği ile amel edenlerin dahi helâk olduğu belirtilirken, ancak ihlâs sahiplerinin kurtulduğunu, ihlâs sahiplerinin de, onu her an kaybetmek ile karşı karşıya oldukları belirtilir.
Üstad Hazretleri, bunun için 21. Lem’ayı en az on beş günde bir mutlaka okumamızı tavsiye etmiştir. İhlâsın da iki mertebesini tarif eder:
“İhlâsı tamme” yani, sarsılmaz bir ihlâs. Demek ki insanı sahili selâmete götürecek şey budur.
Üstad ile hayatta mülâki olmuş Selâhattin Akyıl Ağabeyimizi ebediyete uğurladık. Kendisi ile defalarca görüşüp aktı –uhuvvetimiz olmuştu.
İnsanın kendisine nasihatçı aramasına gerek yok. Ölüm en büyük nasihatçıdır. İnsan kendi amellerine ve vefat edenlerin amellerine bakmalı… İşte beşer yolculuğu kesilmiyor, sür’at peyda ediyor çünkü.