Fikirsiz insan, insan olamaz. Kiminin az fikri vardır, kiminin çok… Kiminin doğru, kiminin yanlış… Ve herkesin fikri kendisiyle alâkalı ise yalnız kendisini bağlar. Ama eğer bir şahsın fikri kendisinin dışında bir veya birçok şahsı da alâkadar ediyorsa paylaştığı herkes de o şahsın fikrini bağlar. Ya müsbet, ya da menfi bir şekilde çoğunluğun galip geldiği fikir o şahısların fikri olur. “Bir fikre dâvet cumhur-u ulemanın kabulüne vabestedir. Yoksa dâvet bid’attır, reddedilir..” (Said Nursî)

Fikrimizi çok mu beğeniyoruz, çok mu doğru diyoruz, fevkalâde isabetli mi diyoruz; tamam hodri meydan! Cumhurla, ulemayla, birçok kişiyle, alâkalı kişilerle, o fikrin âlimleriyle, bilim ve ilim adamlarıyla fikrimizi paylaşalım, bilim ve ilim adamlarıyla fikrimizi paylaşalım bakalım netice ne çıkıyor… Ve çıkan neticeye de gönülden, içten ve samimî olarak sahip çıkalım ve teslim olalım.

Bu teslimiyet velev ki bir tek oy ve sayıyla dahi olsa eğer başkalarına galebe ediyorsa; o fikre hak, hukuk, adalet ve insaniyet namına teslimiyetle sahip çıkılmalı, hürmet edilmeli ve saygı duyularak kabullenilmelidir. Ve böyle bir fikir de rahatlıkla başkalara duyurulabilmeli, ilân edilmeli ve dâvette de bulunulmalıdır.

Ahirzaman da fesadçılar, arabozucular, bozguncular kendi menfaatleri söz konusu olunca; kanun, nizam, hak, hukuk, adalet ve insanlığı rafa kaldıranlar ancak ve ancak kendini bilmez insan bozması şahıslar olabilir.

Şöyle bir dünya hadisatına, dünyanın insanlık tarihine bakarsak bütün menfi işler ve büyük harpler, istilâlar, belâlar ve musîbetlerin gelmesi; böyle kendini bilmez, ama menfaatlerini çok iyi bilen insanların eliyle ve yaptıkları işlerle onların akıl almaz, hak, hukuk, adalet ve insaniyet  kabul etmez fikirleriyle ve fiilleriyle olmuştur, onlar sebebiyet vermişlerdir.

Fertlerin, kişilerin, şahısların yalnızca kendilerinin düşünüp ve düşünmeden karar verdikleri, elde ettikleri fikirlerle ve keyfî olarak hareket edilirse dünyanın, insanlığın huzuru, hakkı, hukuku, adaleti ve insanlığı zir-ü zeber olur, yıkılır, yanar, mahv u perişan olur…“Eğer her ferdin keyfine göre hareket edilirse, dünyanın nizamı ve intizamı fesada gider…” (Said Nursî)

 Eğer kendimizi imanlı, inançlı, itikatlı, hür, adaletperver ve gerçek manada bir mü’min ve muvahhid bir Müslüman insan olarak görmek istiyorsak… Herkesin kabul edebileceği ve kabul ettiği; yalnız bizlerin keyfine göre olmayan, Hak ve halk nazarında kabul edilebilen fikirlere sahip çıkmalıyız ve bid’atçı, fesadçı ve bozguncu, yıkıcı olmamalıyız… 

İnşallah!