Şu hizmette çalışan hademelerin ve bu hademelerin hallerinin, yaptıkları işlerin, fiillerin tarif, tasvir ve takdirinde hiçbir zaman ifrat etmemelidir. Aşırıya kaçmamalıdır. Hüsn-ü zannı abartıyla kullanmamalıdır. Eğer haddinden fazla hüsn-ü zan ve ifratkârane âli makamlar ölçüyle verilir ve dağıtılırsa; bir istihdam-ı İlâhî ve ihsan-ı ikram-ı İlâhî olan hizmet tarif ve tasvirinin  de haddi aşmış oluruz.

Takdir-i İlâhiyeye, tebrik-i âliyeye kanaat etmek şarttır. Kimselerin fıtrî ve vasatî, normal makam ve mevkileri ifratkârane ve tarafgirane hüsn-ü zanlarla, baloncuklarla büyütülmemeli ve havalandırılmamalıdır.

Bir izzet-i ikram-ı İlâhî olan şu kudsî ve âli hizmet-i Kur’âniye ve imaniye hiçbir dünya metaına ve hiçbir dünyevî mevki ve makamı ile  kıyaslanmamalı ve ölçü kaçırılarak havalandırılmamalıdır. Bu konuda hakkına ve fıtrî kabiliyetine nefis ve şeytanını susturarak razı olan Cenab-ı Hakk’ın ihsan ettiği, nuranî ve kudsî hallere muhatap ve muvaffak olabilir.

En iyisi ve zararlı olmayanı, faydalı olanı ise şu hizmette sadâkat göstermektir. Kudsî düstur ve prensiplere, Efendimizin (asm) ve Üstadımızın sahabe mesleğine sadık kalmak ve bu gayretin içerisinde olabilmektir.

Hizmetin küçüğü-büyüğü, azı-çoğu demeden sebat göstererek çalışmaktır. Kimseyle kendimizi kıyaslamadan hizmetin her fiilinin vücuda getirilebilmesi, uygulanabilmesi için sebatkârane gayret ve şevkle çalışabilmektir.

Bizlere birer aşk, şevk, ümid ve ölçü olsun diye şu hizmette kimler hangi hizmetleri nerede, nasıl ve ne kadar başarılı, güzel yapıyor bilmektir. Bunu bilmek, şevkimizi, aşkımızı ve hizmette gayretimizi arttırabilmek için müfritane irtibatı yapabilmek, uygulayabilmek ve yapanları da alkışlayabilmektir.

Ve hepsinden de önemli olanı bütün bu işleri Allah rızası için, Lillah için, ihlâs kanatlarının altında yapabilecek olan bütün kudsî, nuranî, imanî Kur’ânî, İslâmî hizmetlerimiz Rabbimizin rızası dairesinde ve inayeti altındadır. Yeter ki teslim olalım ve muvaffakiyeti yine O’nun yed-i kudretinden bekleyelim. İnşallah.