Kur’ân-ı Hakîm’in bir kanun-u esasîsi olan "Velâ teziru vâziratun vizra uhrâ" [En’am Suresi: 164] sırrıyla, “birisinin hatasıyla başkası, hatta kardeşi de olsa mesul olamaz.”
Şimdi yüz otuz risalede bir tek risalenin yüz sahifesinde bir sahife muannid insafsızların nazarında hata bile olsa, o yüz bin sahife olan yüz otuz kitabı mesul edecek dünyada bir kanun var mı? Halbuki bu otuz sene zarfında beş mahkeme aynı kitaplara beraet vermişler. Hem Malatya Meselesi münasebetiyle yirmi mahkeme de alâkadar olmuştular. O yirmi mahkeme “Bir suç bulamıyoruz” dedikleri halde ve 600 bin nüshası dâhilde ve hariçte intişar ettiği halde hiç kimseye zarar vermemesi ve Avrupa’da en yüksek mektep içinde Nur’un dershanesi diye ayırdıkları yerde Hristiyanlar dahi onları okuması ve âlem-i İslâm’da gayet takdirle intişar etmesi, hatta Pakistan’da çıkan Essıddık mecmuasının Risale-i Nur’un bir risalesini neşredip Diyanet Riyasetine göndermesi ve bu kadar intişarıyla beraber hiçbir âlim ona itiraz etmemesi gibi hakikatler gösteriyor ki, elbette Diyanet dairesi Nurları himaye etmek hakikî bir vazifesidir.
Diyanet dairesi, Meşihat-ı İslâmiye gibi, yalnız Türkiye’nin din muallimi değil, belki umum âlem-i İslâm’a Meşihat-ı İslâmiye yerine alâkası, nezareti, münasebeti var. Âlem-i İslâm o Diyanet dairesine karşı tam hüsn-ü zan etmek, sû-i tevehhüm etmemek, hususan bu zamanda ziyade lüzumu var. Hem de Türkiye ile ittifak etmeyen İslâmî hükûmetlerde o mübarek daireye karşı sû-i tevehhüm gelmemesine büyük bir vesilesi olan ve âlem-i İslâm’ın her tarafında, belki Avrupa’da takdire mazhar olmuş Risale-i Nur, o Diyanet dairesini, hem şerefini muhafaza ediyor. Hem âlem-i İslâm’a karşı o dairenin bir eseri olarak intişarı gayet lâzım ve zarurî olduğunu bu noktayı ehl-i vukuf tam nazara alsınlar. Onun için bîçare Said Nursî ve Nur Talebelerinden yüz derece ziyade Diyanet Riyaseti âzâları, hocaları alâkadar olmak lâzım. Tâ ki, Risale-i Nur dinsizlerin taarruzlarına karşı muhafaza ve himaye edilsin. Mükerrer beraetler verildiği halde intişarına mâni olan desisecileri susturmak lâzım...
Said Nursî
Emirdağ Lahikası, 327. mektup, s. 509
LÛGATÇE:
Diyanet Riyaseti: Diyanet İşleri Başkanlığı.
ehl-i vukuf: bilirkişi.
hüsn-ü zan: iyi zan, güzel kanaat.
intişar: yayınlanma, neşrolma.
kanun-u esasî: temel kanun, anayasa.
Meşihat-ı İslâmiye: Osmanlı devleti zamanında İslâm diniyle ilgili meseleleri halletmekle görevli kurum, Şeyhülislâmlık makamı ve dairesi.
muannid: inatçı.
nezaret: gözetme, bakma.
sû-i tevehhüm: kötü asılsız anlayışa düşme, kötü anlama.