Salisen: İslâmiyeti Hıristiyan dinine kıyas etmek, kıyas-ı maalfârıktır; o kıyas yanlıştır. Çünkü Avrupa dinine mutaassıp olduğu zaman medenî değildi; taassubu terk etti, medenîleşti.
Hem din onların içinde üç yüz sene muharebe-i dahiliyeyi intâc etmiş. Müstebit zalimlerin elinde avamı, fukarayı ve ehl-i fikri ezmeye vasıta olduğundan, onların umumunda muvakkaten dine karşı bir küsmek hâsıl olmuştu. İslâmiyette ise tarihler şahittir ki bir defadan başka dahilî muharebeye sebebiyet vermemiş.
Hem ne vakit ehl-i İslâm dine ciddî sahip olmuşlarsa, o zamana nisbeten yüksek terakkî etmişler. Buna şahit, Avrupa’nın en büyük üstadı Endülüs devlet-i İslâmiyesidir. Hem ne vakit cemaat-i İslâmiye dine karşı lâkayt vaziyeti almışlar; perişan vaziyete düşerek tedennî etmişler.
Hem İslâmiyet, vücub-u zekât ve hurmet-i riba gibi binler şefkatperverâne mesâil ile fukarayı ve avamı himaye ettiği, “Akıl etmezler mi? (Yâsin Suresi: 68);” “Tefekkür etmezler mi? (En’am Suresi: 50);”
“Düşünmezler mi? (Nisâ Suresi: 82)” gibi kelimatıyla aklı ve ilmi istişhad ve ikaz ettiği ve ehl-i ilmi himaye ettiği cihetle daima İslâmiyet fukaraların ve ehl-i ilmin kal’ası ve melcei olmuştur. Onun için İslâmiyete karşı küsmeye hiçbir sebep yoktur. İslâmiyetin Hıristiyanlık ve sair dinlere cihet-i farkının sırr-ı hikmeti şudur ki:
İslâmiyetin esası, mahz-ı tevhiddir; vesait ve esbaba tesir-i hakikî vermiyor, icad ve makam cihetiyle kıymet vermiyor. Hıristiyanlık ise “velediyet” fikrini kabul ettiği için vesait ve esbaba bir kıymet verir, enaniyeti kırmaz. Âdeta rububiyet-i İlâhiyenin bir cilvesini azizlerine, büyüklerine verir. “Onlar Allah’ı bırakıp, hahamlarını ve rahiplerini kendilerine rab edindiler. (Tevbe Suresi: 31)” ayetine mâsadak olmuşlar. Onun içindir ki Hıristiyanların dünyaca en yüksek mertebede olanları, gurur ve enaniyetlerini muhafaza etmekle beraber, sâbık Amerika Reisi Wilson gibi, mutaassıp bir dindar olur. Mahz-ı tevhid dini olan İslâmiyet içinde dünyaca yüksek mertebede olanlar ya enaniyeti ve gururu bırakacak veya dindarlığı bir derece bırakacak. Onun için bir kısmı lâkayt kalıyorlar, belki dinsiz oluyorlar.
Mektubat, Y.A.N.-2023, s. 379
LÛGATÇE:
hurmet-i riba: faizin haram olması, yasaklanması.
intâc etmek: netice vermek, sonuç doğurmak.
istişhad: şahit gösterme, delil olarak ileri sürme.
kıyas-ı maalfârık: birbirinden farklı iki şeyi kıyas etme;
melce’: sığınak.
mesâil: meseleler.
muharebe-i dahiliye: iç savaş.
müstebit: zulüm ve baskı yapan, diktatör.
salisen: üçüncü olarak.
taassup: aşırı bağlılık, körü körüne bağlılık; kendi din ve milliyetini çok üstün tutarak başka din ve milliyetten olanlara kin, nefret ve düşmanlık gösterme.
tedennî etmek: gerilemek, daha kötü bir dereceye düşmek.
terakkî etmek: yükselmek, ilerlemek, gelişmek.
velediyet fikri: Hz. İsa’nın -hâşâ- “Allah’ın oğlu” olduğuna inanma.
vesait: vasıtalar