[......]
Suâl: “Nasıl olsunlar?”
Cevap: Ya başlarımızdan kalksınlar, yahut inat, gıybet ve taraftarlığı mabeynlerinden kaldırsınlar. Zira, bir kısım dalâlet ve bid’at fırkalarının teşekkülüne bazı bid’atkâr müteşeyyihler sebebiyet vermiştir.
Suâl: “Nasıl birbiriyle ittihad ve ittifak edecekler? Halbuki bazıları bazılarını münkirdir. Onların düsturlarındandır ki; münkir ile muhabbet, belki ünsiyet dahi haramdır. İnkâr meselesi mühimdir.”
Cevap: Öyleyse size şöyle bir hitap etmek hakkımdır:
Ey divaneler! İşitmediniz mi, anlamamış mısınız ki ”Mü’minler ancak kardeştirler.” (Hucurat Sûresi: 10) bir namus-u İlâhîdir; veya körleşmiş misiniz ki, görmüyor musunuz ki ”Biriniz, kendisi için istediği şeyi kardeşi için de istemedikçe tam iman etmiş olmaz.” (Müslim, İman: 71; Buharî, İman: 7) bir düstur-u Nebevîdir. Acaba şu sıdk ve kizb mabeyninde mütereddit olan inkâr meselesi, nasıl oldu şu iki esas-ı azîm ve metine nâsih olabildi? Bu inkâr meselesi doğru olsun; Allah’ın kelâmı değil ki mensuh olmasın. İşte, zaman onu nesheder. Zararı faydasına galebesi, neshine fetva verir. Mensuh ile amel caiz değildir.
DÜNYADA EN SEVDİĞİM ŞEY MUHABBET
Suâl: “Belki birbirleriyle adavetleri, birbirinden gördükleri nâmeşru bazı ef’al içindir.”
Cevap: Acaba ne cihetle, ne insafla, ne sûretle, Süphan Dağı kadar ağır ve büyük olan iman ve İslâmiyet ve insaniyet ve cinsiyet sebebiyle hâsıl olan muhabbet, şöyle çocuğun bahanesiyle bazı nâmeşru harekât vesilesinden mütehassıl olan adavete karşı hafif ve mağlup olmuştur? Evet, muhabbeti iktiza eden İslâmiyet ve insaniyet, Cebel-i Uhud gibidir; adaveti intâc eden esbab, bazı küçük çakıl taşları gibidir. Muhabbeti adavete mağlup ettiren adam, nazar-ı hakikatte Cebel-i Uhud’u bir çakıl taşından aşağı derecesine indirmek kadar ahmakane hareket etmiştir. Adavetle muhabbet, ziyâ ile zulmet gibi içtima edemez. Adavet galebe çalsa, muhabbet mümâşata inkılâb eder; muhabbet galebe çalsa, adavet terahhum ve acımaya inkılâb eder. Benim mezhebim; muhabbete muhabbet etmektir, husumete husumet etmektir. Yani, dünyada en sevdiğim şey muhabbet ve en darıldığım şey de husumet ve adavettir.
Eski Said Dönemi Eserleri, Münazarat, s. 208
LÛGATÇE:
adavet: düşmanlık.
ef’al: fiiller, işler.
esbab: sebepler.
kizb: yalan.
mabeyn: ara.
mensuh: hükmü kaldırılmış, hükümsüz kalmış, nesholmuş.
mümâşat: gösteriş, riya; maslahat icabı hoş geçinmek.
münkir: inkâr eden, kabul etmeyen.
mütehassıl: hâsıl olan, meydana gelen.
müteşeyyih: şeyhlik taslayan.
nâsih: iptal eden, hükmünü kaldıran.
neshetmek: hükmünü kaldırmak.
sıdk: doğruluk.
ünsiyet: alışkanlık, ülfet, dostluk.