"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kalpteki muhabbet ebed için verilmiş

Risale-i Nur'dan
24 Mayıs 2021, Pazartesi
Birinci Nükte

Birinci defa “Yâ Bâkî ente’l-Bâkî” [Ey Bâkî olan Allah, bâkî ancak Sensin! Ey Bâkî olan Allah, bâkî ancak Sensin!] bir ameliyat-ı cerrahiye hükmünde kalbi mâsivâdan tecrid ediyor, kesiyor. 

Şöyle ki: İnsan, mahiyet-i camiiyeti itibarıyla, mevcudatın hemen ekserîsiyle alâkadardır. Hem insanın mahiyet-i camiasında hadsiz bir istidad-ı muhabbet derc edilmiştir. Onun için insan da umum mevcudata karşı bir muhabbet besliyor. Koca dünyayı bir hanesi gibi seviyor. Ebedî Cennete bahçesi gibi muhabbet ediyor. Halbuki muhabbet ettiği mevcudat durmuyorlar, gidiyorlar; firaktan daima azap çekiyor. Onun o hadsiz muhabbeti, hadsiz bir manevî azaba medar oluyor.

O azabı çekmekte kabahat, kusur ona aittir. Çünkü kalbindeki hadsiz istidad-ı muhabbet, hadsiz bir cemal-i bâkîye mâlik bir Zata tevcih etmek için verilmiş. 

O insan, sû-i istimal ederek, o muhabbeti fânî mevcudata sarf ettiği cihetle kusur ediyor, kusurunun cezasını firakın azabıyla çekiyor.

İşte bu kusurdan teberrî edip o fânî mahbubattan kat’-ı alâka etmek, o mahbublar onu terk etmeden evvel o onları terk etmek cihetiyle Mahbub-u Bâkî’ye hasr-ı muhabbeti ifade eden “Yâ Bâkî ente’l-Bâkî” olan birinci cümlesi, “Bâkî-i Hakikî yalnız Sensin. Masiva fânîdir. Fânî olan, elbette bâkî bir muhabbete ve ezelî ve ebedî bir aşka ve ebed için yaratılan bir kalbin alâkasına medar olamaz” manasını ifade ediyor. “Madem o hadsiz mahbubat fânîdirler, beni bırakıp gidiyorlar; onlar beni bırakmadan evvel ben onları ‘Yâ Bâkî ente’l-Bâkî’ demekle bırakıyorum. Yalnız Sen bâkîsin ve Senin ibkan ile mevcudat beka bulabildiğini bilip itikad ederim. Öyle ise, Senin muhabbetinle onlar sevilir. Yoksa alâka-i kalbe lâyık değiller” demektir.

İşte bu hâlette kalp, hadsiz mahbubatından vazgeçiyor. Hüsün ve cemalleri üstünde fânîlik damgasını görür, alâka-i kalbi keser. Eğer kesmezse, mahbubları adedince manevî cerîhalar oluyor.

İkinci cümle olan “Yâ Bâkî ente’l-Bâkî” o hadsiz cerîhalara hem merhem, hem tiryak oluyor. Yani “Yâ Bâkî! Madem Sen bâkîsin, yeter; her şeye bedelsin. Madem Sen varsın, her şey var.”

Evet, mevcudatta sebeb-i muhabbet olan hüsün ve ihsan ve kemal, umumiyetle Bâkî-i Hakikî’nin hüsün ve ihsan ve kemalâtının işârâtı ve çok perdelerden geçmiş zayıf gölgeleridir, belki cilve-i Esma-i Hüsnanın gölgelerinin gölgeleridir.

Lem’alar, s. 29

LÛ­GAT­ÇE:

Bâkî-i Hakikî: Gerçek 

sonsuzluğun sahibi olan Allah.

cemal-i bâkî: Devamlı ve sonsuz 

güzellik.

cerîha: Yara.

cilve-i Esma-i Hüsna: Allah’ın 

isimlerinin varlıklardaki cilveleri, 

yansıma ve görüntüleri.

derc edilmek: Yerleştirilmek, 

kaydedilmek.

hasr-ı muhabbet: Sevgiyi bir 

şeyde toplama, odaklama.

hüsün: Güzellik.

ibka: Devamlı, sürekli; 

süreklilik kazandırma.

istidad-ı muhabbet: Sevme 

kabiliyeti, yeteneği.

kat-ı alâka: Alâkayı, ilgiyi kesmek.

Mahbub-u Bâkî: Daimî, ölümsüz 

sevgili, kalıcı mahbup olan Allah.

masiva: Allah’tan başka bütün 

varlıklar.

Okunma Sayısı: 2182
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Cenk Çalık

    25.5.2021 19:42:35

    "O insan, sû-i istimal ederek, o muhabbeti fânî mevcudata sarf ettiği cihetle kusur ediyor, kusurunun cezasını firakın azabıyla çekiyor." Nimet veriliş amacına uygun olarak kullanılmadığında her iki cihanda da bela olarak dönüyor. Bu hakikat binler tecrübeyle sabittir. O halde bu nimetleri veriliş gayesine göre kullanmak iki cihanın saadetine sebeptir. Bu hakikat de binler tecrübeyle sabittir. O zaman şimdi seçim zamanı. Hangi yolun yolcusu olmak isteriz?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı