"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kur’ân tefsirinin hususiyetleri

Risale-i Nur'dan
16 Nisan 2025, Çarşamba
[Zübeyir Gündüzalp, Konferans, Ankara-1950]

(Dünden devam)

Evet, yirminci asırda küllî ve umumî bir rehberlik vazifesini görecek Kur’ânî bir eserin müellifinin şu hususiyetleri haiz olmasını esas ittihaz ettik. Bu hasiyetlerin de tamamıyla Risale-i Nur’da ve müellifi Bediüzzaman Said Nursî’de mevcut olduğunu gördük. Şöyle ki:

Birincisi: Müellifin yalnız Kur’ân-ı Hakîm’i kendine üstad edinmiş olması…

İkincisi: Kur’ân-ı Hakîm, hakikî ilimleri hâvî bir kitab-ı mukaddestir. Ve bütün asırlarda insanların umum tabakalarına hitap eden ezelî bir hutbedir. Bunun için Kur’ân’ı tefsir ederken, hakikatin safî olarak ifade edilmesi ve böylece hakikî bir tefsir olması için müfessirin kendi hususî meslek ve meşrebinin tesiri altında kalmamış ve hevesi karışmamış olması lâzımdır. Ve hem de Kur’ân’ın manalarını keşifle tezahür eden Kur’ân hakikatlerinin tesbiti için elzemdir ki, o müfessir zat her bir fende mütehassıs geniş bir fikre, ince bir nazara ve tam bir ihlâsa mâlik bir allâme ve hem gayet âlî bir deha ve nüfuzlu, derin bir içtihad ve bir kuvve-i kudsiyeye sahip olsun.

Üçüncüsü: Kur’ân tefsirinin tam bir ihlâsla telif edilmiş olması ki, müellifin Cenab-ı Hakkın rızasından başka hiçbir maddî manevî menfaati gaye edinmemesi ve bu ulvî hâletin müellifin hayatındaki vukuatlarda müşahede edilmiş olması...

Dördüncüsü: Kur’ân’ın en büyük mu’cizelerinden birisi de, gençlik ve tazeliğini muhafaza etmesidir ve o asırda inzal edilmiş gibi, her asrın ihtiyacını karşılayan bir vechesi olmasıdır.

İşte bu asırda meydana getirilen bir tefsirde, Kur’ân-ı Hakîm’in asrımıza bakan vechesinin keşfedilip, avâmdan en havassa kadar her tabakanın istifade edebileceği bir üslûpla izah ve ispat edilmiş olması...

Beşincisi: Müfessirin Kur’ân ve iman hakikatlerini cerh edilmez delil ve hüccetlerle ispat ederek tedris etmesi, yani pozitivizmi (ispatiyecilik) bir esas ittihaz etmiş olması...

Sözler, s. 838

LUGATÇE:

avam: halk tabakası, sıradan insanlar.

cerh edilmez: çürütülmez, geçersizliği ortaya konulmaz.

elzem: çok lüzumlu.

haiz: sahip.

havas: üst tabaka, okumuşlar, âlimler.

hâvî: içine alan.

inzal: indirilme.

ittihaz: edinme, kabul etme.

meşrep: hareket tarzı.

müellif: telif eden, yazan, yazar.

mütehassıs: ihtisas sahibi, uzman.

tedris: öğretme, ders verme.

Okunma Sayısı: 1028
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Cenk çalık

    17.4.2025 09:33:00

    "Müfessirin Kur’ânî ve şer’î meseleleri beyan ederken şu veya bu tazyik ve işkenceyi nazara almayan, her hangi bir tesir altında kalarak fetva vermeyen ve ölümü istihkar edip dünyaya meydan okuyacak bir iman kuvvetiyle hakikati pervasızca söyleyen İslâmî şecaat ve cesarete mâlik olan bir müfessir olması gerektir." Evet çağın insanına iman et demek yetmiyor. İspat edemeyince hayırlı netice almak mümkün olmuyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı