(Dünden devam)
Kıymetli kardeşlerim, Böyle dehşetli bir asırda, insanın en büyük meselesi, imanı kurtarmak veya kaybetmek davasıdır. Umumî harbler, beşere intibah vermiş, dünya hayatının fânîliğini ihtar etmiştir ve bâkî bir âlemde, ebedî bir saadet içinde yaşamak hissini uyandırmıştır. Elbette böyle muazzam bir davayı şaşırtıcı ve aldatıcı bir zamanda kazanabilmek için bir dava vekili bulmakta (HÂŞİYE) çok dikkatli olmamız lâzımdır. Bunun için tedkikatımızı biraz daha genişleteceğiz. Şöyle ki:
Asrımızdan evvelki İslâmiyet’in ilm-i kelâm dâhîleri ve dinimizin harika imamları ve Kur’ân-ı Hakîm’in dâhî müfessirlerinin vücuda getirdikleri eserler kıymet takdiri mümkün olmayacak derecede kıymettardır. O zatlar, İslâmiyet’in birer güneşidirler. Fakat bu zaman, o büyük zatların yaşadığı zaman gibi değildir.
Eski zamanda dalâlet, cehaletten geliyordu. Bunun yok edilmesi kolaydır. Bu zamanda dalâlet, Kur’ân ve İslâmiyet’e ve imana taarruz, fen ve felsefe ve ilimden geliyor. Bunun izalesi müşküldür. Eski zamanda ikinci kısım, binden bir bulunuyordu; bulunanlardan, ancak binden biri, irşad ile yola gelebilirdi. Çünkü öyleler hem bilmiyorlar, hem kendilerini bilir zannediyorlar.
Hem bundan evvelki asırlarda, müsbet ilimlerin yirminci asırdaki kadar terakkî etmemiş olduğu malûmunuzdur.
Şu hâlde, bu asırda dünyaya yayılmış olan dinsizlik ve maddiyyunluğu kökünden yıkabilmek, hak ve hakikat yolunu gösterip beşeri sırat-ı müstakîme kavuşturmak, imanı kurtarabilmek için ancak ve ancak Kur’ân-ı Hakîm’in bu asra bakan vechesini keşfedip, umumun müstefid olabileceği bir şekilde tefsir edilmesi elbette bu asırda kabil olacaktır.
İşte Bediüzzaman Said Nursî, Kur’ân-ı Kerîm’deki bu asrın muhtaç olduğu hakikatleri keşfedip, Nur Risalelerinde, herkesin kabiliyeti nisbetinde istifade edebileceği bir tarzda tefsir ve izah etmek muvaffakıyetine mazhar olmuştur. Bunun içindir ki, Risale-i Nur, emsali görülmemiş bir şaheserdir kanaatine varılmıştır.
Ve yine Risale-i Nur’daki bu imtiyazdan dolayıdır ki, bu mübarek İslâm milletinden milyonlarca bahtiyar kimseler, tercihen ve ziyade bir ihtiyaç duyarak, büyük bir iştiyak ve sevgiyle senelerce devam eden tazyikatlar içerisinde Risale-i Nur’u okumuşlardır.
Hem Risale-i Nur ihtiyaç zamanında telif edildiğinden, Türkiye ve İslâm dünyası genişliğinde gelişmiş ve dünyayı alâkadar eden bir imtiyaza mazhar olduğunu gözlere göstermiştir.
HÂŞİYE: Bu zamanda böyle bir dava vekilinin Risale-i Nur olduğuna, Risale-i Nur’la imanlarını kurtaran milyonlarca kimseler şahittir.
Sözler, s. 840
LUGATÇE:
dava vekili: avukat.
intibah: uyanış.
iştiyak: şiddetli arzu ve istek.
maddiyyunluk: maddecilik, materyalizm; maddenin ezelî ve
ebedî olduğunu kabul edip maneviyata inanmama.
müstefid: istifade eden, faydalanan.
sırat-ı müstakîm: doğru yol.
tazyikat: baskılar.
terakkî: ilerleme, yükselme, gelişme.