"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Musîbetlerde üç vecihle şikâyete hak yok

Risale-i Nur'dan
08 Kasım 2020, Pazar 00:34
İkinci Nükte

Yirmi Altıncı Söz’de sırr-ı kadere dair beyan edildiği gibi, musîbet ve hastalıklarda, insanların şekvâya üç vecihle hakları yoktur.

Birinci Vecih: Cenab-ı Hak, insana giydirdiği vücud libasını sanatına mazhar ediyor. İnsanı bir model yapmış; o vücud libasını o model üstünde keser, biçer, tebdil eder, tağyir eder, muhtelif esmasının cilvesini gösterir. Şâfî ismi hastalığı istediği gibi, Rezzak ismi de açlığı iktiza ediyor ve hakeza… [“Mülk sahibi, mülkünde dilediği gibi tasarruf eder.” (Arabî ibarenin meali)]

İkinci Vecih: Hayat musîbetlerle, hastalıklarla tasaffî eder, kemal bulur, kuvvet bulur, terakkî eder, netice verir, tekemmül eder, vazife-i hayatiyeyi yapar. Yeknesak istirahat döşeğindeki hayat, hayr-ı mahz olan vücuddan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider. Üçüncü Vecih: Şu dâr-ı dünya, meydan-ı imtihandır ve dâr-ı hizmettir. Lezzet ve ücret ve mükâfat yeri değildir. Madem dâr-ı hizmettir ve mahall-i ubudiyettir; hastalıklar ve musîbetler, dinî olmamak ve sabretmek şartıyla, o hizmete ve o ubudiyete çok muvafık oluyor ve kuvvet veriyor. Ve her bir saati bir gün ibadet hükmüne getirdiğinden, şekvâ değil, şük-retmek gerektir.

Evet, ibadet iki kısımdır: Bir kısmı müsbet, diğeri menfî. Müsbet kısmı malûmdur. Menfî kısmı ise, hastalıklar ve musîbetlerle, musîbetzede zaafını ve aczini hissedip, Rabb-i Rahîm’ine ilticakârâne teveccüh edip, O’nu düşünüp, O’na yalvarıp halis bir ubudiyet yapar. Bu ubudiyete riya giremez, halistir. Eğer sabretse, musîbetin mükâfatını düşünse, şükretse, o vakit her bir saati bir gün ibadet hükmüne geçer. Kısacık ömrü uzun bir ömür olur. Hatta bir kısmı var ki bir dakikası bir gün ibadet hükmüne geçer. Hatta bir ahiret kardeşim, Muhacir Hafız Ahmed isminde bir zatın müthiş bir hastalığına ziyade merak ettim. 

Kalbime ihtar edildi: “Onu tebrik et. Her bir dakikası bir gün ibadet hükmüne geçiyor.” Zaten o zat sabır içinde şükrediyordu.                                                 

Lem’alar, İkinci Lem’a, s. 23

LÛ­GAT­ÇE:

adem: Yokluk.

hayr-ı mahz: Mutlak hayır; hayrın ta kendisi.

libas: Elbise.

mahall-i ubudiyet: Kulluk, ibadet yeri.

şekvâ: Şikâyet, yakınma.

şerr-i mahz: Tamamıyla şer ve kötülük.

tağyir etmek: Değiştirmek, başka şekle sokmak; bozmak.

tasaffî etmek: Saf hale gelmek, temizlenmek.

tekemmül etmek: Mükemmelleşmek.

terakkî etmek: Gelişmek, ilerlemek.

vecih: Yön; tarz; sebep.

Okunma Sayısı: 2531
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Cenk çalık

    8.11.2020 20:23:50

    Üstadın sınıflandırması ve izahatı en aminin dahi anlamasına vesile oluyor. Mal sahibi olarak istediği şekilde tasarruf etmesi, esmaların tecellisi ve yesenaklıktan kurtularak terakki için, buranın ücret değil çalışma yeri olduğunun bilinmesi çok mühimdir. Ayrıca ibadetin de müspet ve menfii iki kısmının bilinmesi de musibetlere, hastalıklara ibadet ve imtihan nazarıyla bakarak teslimiyetle karşılamamıza vesile oluyor...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı