Bu mübarek Ramazan-ı Şerifteki duâlar, ihlâsı bulmak şartıyla inşaallah makbuldür.
Fakat maatteessüf, ekseriyetçe Risale-i Nur Şakirdlerinin nazarlarını dünyaya çevirmek ve huzur-u kalbi bozmak için bazı taarruzlar yüzünden o ihlâs, o huzur-u tam, bir derece zedelenir. Merak etmeyiniz; her şeyi Cenab-ı Hakk’a havale edip, öyle taarruzlara ehemmiyet vermeyin.
Kastamonu Lâhikası, Mektup No: 162, s. 275
***
İnsan, nihayetsiz âcziyle nihayetsiz beliyyata maruz ve hadsiz a’dânın hücumuna mübtelâ ve nihayetsiz fakrıyla beraber nihayetsiz hâcâta giriftar ve nihayetsiz metalibe muhtaç olduğundan vazife-i asliye-i fıtriyesi, imandan sonra duâdır. duâ ise, esas-ı ubudiyettir.
.......
duâ, bir sırr-ı ubudiyettir. Ubudiyet ise, halisen livechillâh olmalı. Yalnız âczini izhar edip, dua ile O’na iltica etmeli; rububiyetine karışmamalı. Tedbiri O’na bırakmalı, hikmetine itimad etmeli, rahmetini ittiham etmemeli.
Sözler, Yirmi Üçüncü Söz, s. 353-354
***
MÜ’MİNİN MÜ’MİNE DUÂSI NASIL OLMALI?
Birinci Sualiniz: Mü’minin mü’mine en iyi duâsı nasıl olmalıdır?
Elcevap: Esbâb-ı kabul dairesinde olmalı. Çünkü bazı şerâit dahilinde duâ makbul olur. Şerâit-i kabulün içtimaı nisbetinde makbuliyeti ziyadeleşir.
Ezcümle, duâ edileceği vakit, istiğfar ile manevî temizlenmeli; sonra makbul bir duâ olan salâvat-ı şerifeyi şefaatçi gibi zikretmeli ve âhirde yine salâvat getirmeli. Çünkü, iki makbul duânın ortasında bir duâ makbul olur.
* Hem, “bizahri’l-gayb” yani “gıyaben ona duâ etmek,”
* Hem hadiste ve Kur’ân’da gelen me’sur duâlarla duâ etmek; meselâ “Allah’ım, Senden kendim ve onun için dinde, dünyada ve ahirette af ve afiyet diliyorum.” [Hâkim, Müstedrek, 1:517.] “Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Ve bizi Cehennem azabından koru” [Bakara Sûresi: 201.] gibi câmi’ duâlarla duâ etmek,
* Hem hulûs ve huşû ve huzur-u kalp ile duâ etmek,
* Hem namazın sonunda, bilhassa sabah namazından sonra,
* Hem mevaki-i mübarekede, hususan mescidlerde,
* Hem Cuma’da, hususan saat-i icabede,
* Hem şuhur-u selâsede, hususan leyali-i meşhurede,
* Hem Ramazan’da, hususan Leyle-i Kadirde duâ etmek, kabule karin olması rahmet-i İlâhiyeden kaviyyen me’muldür.
O makbul duânın ya aynen dünyada eseri görünür; veyahut duâ olunanın ahiretine ve hayat-ı ebediyesi cihetinde makbul olur. Demek, aynı maksat yerine gelmezse, duâ kabul olmadı denilmez, belki daha iyi bir surette kabul edilmiş denilir.
Mektubat, Yirmi Üçüncü Mektub, s. 327
LÛGATÇE:
a’dâ: Düşmanlar.
câmi’: Kapsamlı.
esas-ı ubudiyet: Kulluğun esası.
esbâb-ı kabul: Kabul sebepleri.
gıyaben: Gıyabında, hâzır olmadığı bir şekilde.
halisen livechillâh: İhlâs ile, Allah için.
karin: Yakın.
leyali-i meşhure: Meşhur geceler.
me’sur: Nakledilegelen; seleften halefe nakl ve rivayet olunan meşhur ve muteber haber.
mevaki-i mübareke: Mübarek mevkiler.
rububiyet: Rablık, Cenab-ı Hakk’ın terbiye ve idare ediciliği.
saat-i icabe: Cuma vaktinde gizlenmiş, duaların makbul olduğu saat (vakit).
şerâit: Şartlar.
şerâit-i kabul: Kabul şartları.
şuhur-u selâse: Üç aylar.
vazife-i asliye-i fıtriye: Yaratılıştan gelen asıl vazife.