"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI NE DURUMDA?

21 Aralık 2010, Salı
Başörtüsü yasağı, Türkiye’nin büyük bir ayıbı olarak yıllardır kanayan yara oldu. Birçok kız öğrenci en temel hak olan eğitim hakkından mahrum edildi. Hatırlayacağınız gibi YÖK Ekim ayında İstanbul Üniversitesi’ne yolladığı bir genelge ile yasak mağdurlarının yüzünü güldürecek bir ilke imza atmıştı. Yazıda; başörtülü öğrencilerin hiçbir şekilde dersten çıkarılmayacağını, hocaların öğrenciler hakkında tutanak tutabilecekleri duyuruldu. Bazı üniversiteler emsal teşkil eden bu belgeyi görmezden gelirken, bazıları ise yasağın çözülmesi için hemen uygulamaya geçti. Böylelikle hukukî dayanağı olmayan yasak daha keyfi bir hal aldı.
ELİF NUR KURTOĞLU
 
Peki, hangi üniversiteler yasağı devam ettiriyor? Hangileri karşı koyuyor? Yıllar sonra okullarına başörtüsüyle girmeye başlayan öğrenciler neler hissediyor? Hocaların ve arkadaşlarının başörtülü öğrencilere muameleleri nasıl? Bu soruları yasağın muhataplarına sorduk. Sorulara verilen cevaplara başörtülü öğrencilerin; kendilerini çok daha rahat hissediyor olmaları ve okullarına aidiyet hissetmeye başladıkları. Sorularımızı cevaplayanların büyük bir kısmı da üniversitelerine hâlâ başörtülü giremediklerini ifade ettiler. Ortaya çıkan tabloda dikkati çeken bir diğer nokta da; başörtülü öğrenciler artık siyasetçilerin başörtüsü üzerinden siyaset yapmasını istemiyorlar…


Farklı üniversitelerden görüş aldığımız öğrenciler, görüşlerini şöyle ortaya koydu:

Ege Üniversitesi Kimya Bölümü öğrencisi Şeyma Kösmene okuluna başörtülü giremediğini şöyle anlattı: “Derslere başörtülü giremiyorum. Dekan, belgenin kendilerine gelmediğini söylüyor. Tek bir derse giriyorum, onda da hoca kendi alıyor. Diğer derslerde başörtüsünün üzerine peruk takıyorum. Derse başörtülü girince şaşırıyorlar ve tepki verenler oluyor. Çünkü herkes alışmış bu yasağa “Sen burada yürüyemezsin, yasak sana burası” tarzında bakıyorlar. Hocalar genel olarak ayrım yapmıyorlar. Dedikleri şey, ‘bizim sizinle derdimiz yok, yapmak zorundayız dekanlıktan emir geldi’ şeklinde. Bazı hocalarımız bize karşı çok tepkili. Meselâ perukla girdiğim bir ders çıkışında hoca beni uyardı. ‘Seninle bir hoca gibi değil, bir bayan olarak konuşuyorum. Çok kötü görünüyorsun en azından bonenin üstüne tak’ dedi…

Ege Üniversitesi Matematik Bölümü Fatmanur Gidal da başörtülü olarak okula giremediğini söylüyor. “Bizim hocalar olumsuz değil, ama binadaki diğer hocalar başörtülü öğrenci görünce yadırgıyor. Yasağı ilerletip “Kampüste yasak” bile diyebiliyorlar.

Ege Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğrencisi Nazife Altuk: “Bazı derslerime genelgeden önce de başörtülü girebiliyordum. Ama bazılarına hâlâ giremiyorum. Başörtüyle sınıfa girdiğim bir gün, hoca bana, "Madem inancın var, bazı fedakârlıkları yapman lâzım. Sen onurunla ‘Ben sınıfa başörtümle girdim’ yazıp imzalayacaksın, ben de imzalayacağım" dedi. Böylece hakkımda tutanak tutulmuş oldu…

Derse başörtümle girince dışarıda da kendimi özgür hissediyorum


ORTA Doğu Teknik Üniversitesinde öğrenci olan Neval ise okullarında en büyük sorunun kapıdan içeri girmek olduğunu belirtiyor: “Kapıdan geçebilirseniz içeride başörtülü dolaşmak göreceli olarak daha rahat. Kampüste dolaşabiliyorum, derslere giriyorum, ama kapıdan içeri girerken hâlâ sorun yaşıyorum. Sanırım özgürlük bu kez içeriden dışarıya doğru yayılacak. Kapıda yaşadığım tartışmalara rağmen kampüste ve derslerde kendimi ilk defa bu okulun bir parçası gibi hissedebiliyorum. Ya da okulda ilk defa ‘kendimi’ hissedebiliyorum, yaşayabiliyorum demeliyim. Okula yeni kaydolan bir öğrenci gibi heyecanlı ve hevesliyim. Hiç devamsızlık yapmadım meselâ:

İlk gün sınıfın yaşadığı şaşkınlığı hiç unutamayacağım. Başörtüsüne karşı olmadığını bildiğim bir arkadaşın bile beni görünce âdeta korkması...’cesur kızmış’, ‘yasak kalktı mı ki?’,’vay be!’ sesleri... Yanındaki sıranın boş olup olmadığını sorduğum arkadaşımın kekeleyerek ‘boş her halde’ deyişi... Kantinde beni görenlerin dikkatlice bana bakması, göz göze gelince hemen bakışlarını yere indirmeleri... Hocalarım ise sanki hep öyle giriyormuşum gibi davrandılar. Şimdi ise herkes alıştı bana. Kendimi bölümümde çok rahat hissediyorum.

Hocalarımla hiçbir sorun yaşamadım dediğim gibi. Kimi hocalarım sanki bakışlarıyla beni tebrik ediyor ve beni sınıfta kendim olarak görmekten memnun olduklarını söylüyorlar. Bölümümü hiç olmadığı kadar çok seviyorum artık. Arkadaşlarımla ilişkilerim aynen devam ediyor diyebilirim. Ama kendimi daha rahat hissettiğim için eskisinden daha sıcakkanlı ve girişken biriyim. Başörtümle beni görmekten rahatsız olanlarsa ters bakışlar atıyorlar kendilerince, ama hiç de umurumda değil açıkçası. Önceden de can ciğer kuzu sarması değildik zaten!

Geçen haftalarda çok garip bir şey oldu. Niyeyse kendimi Kızılay’da yürürken de daha özgür hissettim. Sanırım bu yasağın kalkması, insanların zihinlerinde -hatta bizim zihnimizde bile- oluşmuş “başörtülü=suçlu” denklemini değiştirmeye yetecek. Birilerinin iddialarının sadece iftira ve yalandan ibaret olduğu gün geçtikçe daha da iyi anlaşılacak İnşallah. Yani ben ümitvarım.

Ayrıca böylesi büyük bir hakkımın YÖK başkanının iki dudağından çıkacak bir söze bakması beni hâlâ tedirgin ediyor açıkçası. Evet, insanlar zamanla alışacak ve bu yasak tarihe gömülecek belki, ama üzerine daha özgürlükçü bir anayasa koysak da hortlasa bile yerinden çıkamasa iyi olur diyorum.


ODTÜ öğrencisi Nur da farklı fakültede aynı duyguları yaşadığını ifade ediyor: “Yasak tam çözülmüş değil, ilk haftalarda güvenlik görevlileriyle çok kavga ediyorduk, ama bu aralar daha insanca yaklaşıp sadece ismimizi almakla yetiniyorlar, tabiî bu bile hiç hoş değil çünkü başka kimsenin adını almazken bizden talep ediyorlar.

İlk zamanlar sınıfa başörtülü girdiğimde insanlar biraz garip bakıyorlardı, ama şimdi yavaş yavaş gözleri alışıyor. Okula başörtümle girmek çok gurur verici, çünkü “ben” gibi, olduğum gibi giriyorum derslere… Önceki yıllara göre daha katılımcıyım sınıfta, hocalarla birebir konuşamazdım eskiden, ama şimdi tam tersi. Benim bölümümde güzel karşılıyorlar. Sağ görüşlü sol görüşlü birçok arkadaşım tebrik etti beni. Ama henüz bir tek ben varım bölümde, diğer başörtülü arkadaşlarım hâlâ şapka vs. kullanıyor.

Okulda başörtüsü karşıtları bir iki gün eylem yaptılar, kütüphane yemekhane bölümlerinin kapısı gibi birçok yere afişler asıldı “türban neyi örtüyor” başlıklı, ama çok sürmedi, geri sustular…


“Genç hocalar daha özgürlükçü”


Kıbrıs’ta özel bir üniversiteden mezun olan Emine Erden, Hacettepe Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışıyor. Erden de görev yaptığı okulda yasağın devam ettiğini söylüyor.

“YÖK genelgesi bir rahatlama sağlayabilir, ancak kalıcı bir çözüm olduğunu sanmıyorum. Benim dönemimde disiplinle korkutuluyordu başörtülü öğrenciler. Anadolu Üniversiteleri bu yasağı çoktan aşmış durumda, ancak merkezdeki üniversitelerde ideoloji daha baskın olduğu için düşük notla korkutulan öğrenciler tutanaktan önce zaten sindirilmiş durumda. Okulda hocasına göre tepkiler değişiyor. Maalesef hâlâ aşamadık bazı şeyleri. İdeoloji yine tercihleri ve tavırları etkiliyor. Ancak daha genç hocaların aynen yurt dışındaki hocalar gibi daha fazla özgürlükçü ve daha anlayışlı olduğunu görüyorum.

Ben daha köklü ve kalıcı çözüm yollarının gerekliliğine inanıyorum. Ben yaptım oldu şeklinde geldi bu yasak. Aynı yolla kolayca kalkamaz gibi görünüyor. Dallandırılıp budaklandırılan siyasî malzeme haline getirilen bu sorunun çözülmesini kendi çıkarlarına ters gören çevreler, yasağın kalkmaması konusunda elinden geleni yapacaktır. Toplumsal uzlaşma varsa ki, bunu çıkan anket sonuçları ispat ediyor. Sorunun tamamen çözülmesi için yasa, anayasa bazında bazı değişikliklerin yapılması gerekliliğine inanıyorum.”


Uzun süre okula başörtülü girmeye cesaret edemedi


Nevim Kızar Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü öğrencisi… Okuluna uzun bir süre başörtülü giremediğini anlatan Nevim Kızar, bayram sonrası ise okula serbestçe giriş yaptıklarını söylüyor:

“YÖK’ün genelgesinden sonra sınıflara başörtüsüyle girmeye cesaret edebilen kimse yoktu fakültemizde. Bu biraz da genelgenin neler getirdiğinin, ne gibi haklar verdiğinin çok fazla bilinmemesinden de kaynaklanıyor olabilir. Kaldı ki okula genelgenin ulaşıp ulaşmadığı konusu da muallâktı. Bayram sonrası başörtülü girişlere izin verildi. Okula ve derslere başörtümle olduğum gibi girmekle, diğer arkadaşlarıma tanınan özgürlüğü hissettim. İnancımla çelişmediğim, sevdiğim şekilde giyinerek girebilmek harika bir duygu. Yani neden kıyafetim, inancım derslerime engel olsun ki? Anlamak mümkün değildi.

Ben okulda kimsede en ufak bir negatif tavır gözlemedim kendime veya başörtülü arkadaşlarıma karşı. Zaten toplumda karşılığı olmayan bir yasaktı bu. Biz öğrencilerin arasında da herhangi bir sorun ve çatışma yoktu. Aksine başörtülü olmayan arkadaşlarımız da bize bu özgürlüğün tanınması gerektiği konusunda yanımızda ve bizimle aynı fikirdeler. Hatta “Yasak kalkarsa eğer ben de başımı örteceğim” diyen, başörtü takmayan arkadaşlarımız da var. Ne mutlu ki sanılanın aksine gençler, birbirini kıyafetlerine siyasî ya da ideolojik anlamlar yüklemeden algılayıp yargılıyorlar. Yani hayatımızın gerçeğinde böyle bir çatışma olmadığı halde yapay tartışma ve gündemlerle öğrencilerin böyle yasaklara maruz kalması gerçekten çok acı verici. Hele sırf inancı ve eğitimi arasında bir tercih yapmak zorunda bırakılıp eğitim hakkından mahrum edilmiş yüzlerce, binlerce genç kızın hayallerinin, projelerinin bizzat devlet ve yasalarla engellenmesi ne büyük utanç kaynağı.

YÖK’ün genelgesi ile kesin çözüme ulaşması pek mümkün görünmüyor. Yalnız bu konuda çözüme doğru atılan her adım küçük de olsa büyük de olsa önemlidir. Bu konuda, acilen uygun kanun ve düzenlemeler yapılarak mutlaka bütün mağduriyetlerin giderilmesi gerekiyor.


Dersten atan rektör ve hocalar için de soruşturma açılsın


Dokuz Eylül Üniversitesi Radyoterapi Bölümünde okuyan Asiye de başörtüsü yasağını hâlâ yaşayanlardan.. Asiye yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Ben sınıfa başörtülü girmek istedim. Hocamız, ‘girebilirsin, ama müdire hanım izin vermeden alamam’ dedi. Sonra müdire hanımın yanına indi. O beni, binaya almayı bırakın, okula başörtüsüyle girmek istediğim için hakkımda tutanak tuttu. Söyledikleri gerekçe ise; “YÖK bize açıklama göndermedi, sözlü açıklamayla hareket etmeyiz” oldu. Verdikleri belgeyi imzaladım ben de.

Yasağın çözümü bence şöyle olmalı: Nasıl ki başörtüsü yasak olmadığı halde keyfî uygulamayla bize bu yasağı uygulattılar, öyle de bütün üniversitelere yazı gönderip, gerekirse uygulamayan rektör ve hocalar hakkında da tutanak tutup cezalandırılarak bu yasağın uygulanmasına son verilmeliler. Başörtülülere hakları bir an evvel iade edilmeli.”

Dokuz Eylül Üniversitesi Kimya Bölümünde okuyan Elif Sönmeztekin: “Ben tam anlamıyla başörtülü derslere giremiyorum. 6 dersimden sadece 4 tanesinde başörtülüyüm. Kampüste rahatça dolaşabiliyorum. Aslında yasak sürüyor, ama güvenlik görevlileri ‘sorumluluk sizde’ diyorlar biz de ‘tamam’ deyip geçiyoruz. Hocaların bazısının bizi derse alıp, bazısının almaması yasağın keyfi olduğunu açıkça gösteriyor.


Özel üniversitelerde başörtüsü problemi yok


İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü İngilizce hazırlık öğrencisi Ayşenur Aydoğdu ise okullarında hiçbir zaman başörtüsü yasağının olmadığını söylüyor: “Bilgi Üniversitesi zaten başörtüsü problemi olmayan bir üniversite. Herhangi bir ‘ikinci sınıf insan’ muamelesi görmüyoruz. Hatta hocalar çok iyi davranıyorlar. Tabiî bunda özel üniversite olmasının da payı vardır sanıyorum. Bir öğretmenin öğrenciye nasıl davranması gerekiyorsa öyle davranıyorlar. Ben şimdiye kadar hiçbir kötü muameleyle karşılaşmadım.”

İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji bölümü öğrencisi olan Havva Yıldırım da özel okulun özgürlük konusunda daha ayrıcalıklı davrandığını söylüyor: Bizim üniversitede resmî olarak başörtü yasağı vardı, ama uygulamada yoktu. Çünkü biz üniversiteye bu belge çıkmadan da rahatça giriyorduk. Okulda kendimizi diğer öğrencilerden farklı hissetmiyoruz. Beni ben yapan başörtümü çıkardığımda, öğrenci değil de sanki oraya ait olmayan biri olurum. Üniversiteye giriş kriterlerinde; zekâ, başarı ön planda gibi duruyor. Ama bir bakıyorsunuz. ‘Siz başörtülüsünüz, giremezsiniz’ diyerek diğer kriterleri yok sayıyorlar. Bizim okulumuzda baş örtülü olmak ya da olmamak hocalar için bir kriter değil, aynen Müslümanın, Hıristiyanın, ateist’in aynı çizgide olduğu bir durum gibi. Sorunun biraz da öğrencilerin tutumuyla çözümleneceğini düşünüyorum. Bizim tutumumuz, belki tepkimiz, ya da tavrımız asla ve asla başörtüyü çıkarmamak olmalı. Aynı Bediüzzaman’ın; ‘Bu sarık bu başla çıkar’ dediği gibi…

—DEVAM EDECEK—  
Okunma Sayısı: 7672
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı