"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Faruk Bildirici, Yeni Asya'nın sorularını cevaplandırdı - 2: Gazetecilik ölmeyecek

28 Temmuz 2020, Salı
FARUK BİLDİRİCİ: GAZETECİLİK HİÇBİR ZAMAN ÖLMEYECEK. İNSANLARIN BİLGİYE VE HABERE İHTİYACI OLDUĞU SÜRECE GAZETECİLİK DEVAM EDECEK. SADECE MECRALARI, YÖNTEMLERİ DEĞİŞECEK. KENDİLERİNE ANA AKIM DİYEN MEDYA KURULUŞLARI MAALESEF TARİHTEKİ YERLERİNİ ALACAKLAR. ÇÜNKÜ ŞU ANDA YAPTIKLARI ŞEY GAZETECİLİK DEĞİL.

RÖPORTAJ: NETİCE KÜBRA GÖRENTAŞ

İşlevleri gerçekleri aktarmak değil, gerçeklerin üzerini örtmek 

emel işlevimiz insanlara haber vermek, bilgi vermek iken şimdi bakıyorum medyada öyle gazeteler, öyle televizyonlar var ki temel işlevi sanki insanlara haber vermek değil de bazı haberlerin insanlar tarafından duyulmasını engellemek. Örneğin Türkiye’de şu anda ekonomik sorunlar var, insanlar ekonomik problemler arasında ezilip duruyorlar. Ama bazı gazetelere televizyonlara bakarsanız her şey güllük gülistanlık. Böyle bir durum var yani. İşlevleri gerçekleri aktarmak değil, gerçeklerin üzerini örtmek. Zaman zaman özellikle seçim dönemlerinde bu yayın organları bir propaganda aracı haline geliyorlar. Yani habercilik falan her şey bir kenarda kalıyor. İktidar partisinin propagandasını yapıyorlar. Eskiden bu kadar bariz şeyler yoktu tabii. Özetlersem, yoğun bir baskı, kendi işlevinden son derece uzaklaşmış bir medya var artık ortada. 

Demokrasi gazetecilerin oksijenidir

Basın özgürlüğü ve demokrasi ilişkisi için neler söylersiniz?

Demokrasi biz gazetecilerin oksijenidir. Oksijen olmazsa yaşayamayız. Bu nedenle demokrasinin olmadığı yerlerde gazetecilik yapılamaz. Gazeteciliğin yapılamadığı yerde zaten demokrasi yoktur. Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, insanların haber alma hakkı bunların hepsi darbe alır. O nedenle bir batılı gazeteci ile Türkiye’de yaşayan bir gazeteci arasında yapması gerekenler açısından ciddî bir fark olduğunu düşünüyorum. Neden? Şimdi batılı bir gazeteci için demokrasi mücadelesi birinci sırada olmayabilir. Bizde bir gazetecinin basın özgürlüğü mücadelesini de bir yandan yürütmesi gerekir. Siz gözünüzü kapatıp, ‘ben bu haberimi yazarım, gerisine bakmam kardeşim’ diyemezsiniz. Eğer bu ülkede gazeteciliği savunmak istiyorsanız, o zaman basın özgürlüğünü savunmak durumundasınız. Böyle söyleyince şöyle bir şey ortaya çıkıyor, gazetecilikle politik kimlik birbirine giriyor. Hayır, değil… Bunun olduğuna inanmıyorum. Tabiî ki gazeteci aktivistlik çizgisine geçmemeli, o tarafa geçerse başka bir şey olur. Ama oraya geçmeden de basın özgürlüğü konusunda yapılacak şeyler var. Bunu yapmak zorundayız. Bunu yapmazsak kendi mesleğimize ihanet etmiş oluruz. 

Medyaya yönelik baskıların yol açtığı toplumsal sorunlar nelerdir?

Siyasî iktidarın dilindeki kutuplaşma toplumun her kesimine yansıyor. Meselâ ben şuna da karşıyım; deniyor ki siyasilerin dili kutuplaştırıyor. Hayır, siyasî iktidarın dili kutuplaştırıyor aslında. Bütün siyasetçiler bunu yapmıyor. Böyle bir şey yok Türkiye’de şu an. Siyasî iktidar bunu yapıyor ve bu aynen medyaya da yansıyor. Medyaya yansıyan kutuplaştırma, zaten medyanın büyük çoğunluğu siyasî iktidarın kontrolünde olduğu için aynen devam ediyor. Bu sefer de toplumda var olan sorunların çözümü yönünde ilerlemek yerine, çözümsüzlüğe doğru ilerliyoruz. Şu anda Türkiye’de mevcut sorunları öteleyerek, üzerini örterek ilerliyoruz ve daha da kötüleşiyor. Sorunların üzerini örttüğümüz zaman bir süre sonra üzerimize daha büyük sorunlar olarak gelir maalesef. 

Medyanın kendisi de aslında bir yok oluşla karşı karşıya. Siyasi baskılar var, demokrasi sorunu var, böyle bir durumda gazetecilik yapmaktan çok uzaklaştık. Gazetecilik yapmaktan uzaklaşılırken bir de üzerine şöyle bir şey geldi; tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de medyanın dönüşümünün teknolojik açıdan zorunluluğu geldi. Dijital gazetecilik başladı, haber siteleri açıldı, sosyal medya geldi. Geleneksel medyaya bir yandan böyle bir baskı var. Basılı gazete tirajları çok azaldı. Bir yok oluşla karşı karşıya. Düşünebiliyor musunuz hem kendi işinizi yapmıyorsunuz, bir yandan da dönüşüm aşamasındasınız. Böyle bir ortamda ne yapacaksınız? Şu çok net, bence geleneksel medya bu tarz gazeteciliğe devam ederse tüm dünyada olduğundan çok daha hızlı bir şekilde yok olacak. Yerini yeni medya kuruluşlarına, yeni mecralara bırakacak. Gazetecilik hiçbir zaman ölmeyecek. İnsanların bilgiye ve habere ihtiyacı olduğu sürece gazetecilik yapılmaya devam edecek. Sadece mecraları, yöntemleri değişecek. Burada da gördüğüm kadarıyla bir zamanlar kendilerine ana akım diyen medya kuruluşları maalesef tarihteki yerlerini alacaklar, başka bir şey olmayacak. Çünkü şu anda yaptıkları şey gazetecilik değil. Onların yerine yeni yöntemler kullanan bağımsız medya kuruluşları dijital mecralardan çıkıyor ve çok başarılı işler yapıyorlar. 

Toplumun sorunlarına çok uzakta bir medya var 

Geleneksel medya siyasî iktidara bu kadar bağımlı hale gelince daha seçkinci bir hal aldı. Seçkincilik eskiden de vardı, ama bu aslında 90’lardan itibaren çok yaygınlaştı, günümüzde daha da yaygın. Toplumun sorunlarına çok uzak bir medya var. Ekonomi sayfalarını açıyorsunuz bir iş insanının demeci sayfalar dolusu çıkabiliyor. Milyonlarca insanı temsil eden bir sendika bir açıklama yapıyor, onun haberi orada yok. Çünkü o gazeteyi yönetenler açısından bakıldığında o konu onları ilgilendirmiyor. Oysa biz topluma hitap ederiz, bizim işimiz budur. Maalesef topluma değil de seçkinlere hitap ediyoruz. Bunda gazetecilerin yaşam biçimi de etkili. Eskiden gazeteciler bir simit çaydan söz edip, basın kartındaki o ayrıcalık denilen otobüse bedava binme ayrıcalığını kullanan insanlardı. Şimdi gazeteciler özel sitelerde yaşayan, özel araçları olan, geçmişe göre daha iyi yaşayan insanlar. Bütün gazeteciler değil, üst düzey yöneticiler bu şekilde yaşıyor. Toplumun dışındalar. 

Medya Bab-ı Ali’den İkitelli’ye taşındığında da aynı endişeyi yaşamıştım, şimdi o yaşadığım endişenin haklı olduğunu görüyorum. Bab-ı Ali’deyken gazeteciler toplum içerisindeydiler. Çıkıp dışarıya insanlarla temas ediyorlardı. Şimdi öyle bir şey yok. Kocaman holding binalarında yaşıyorlar, gökdelenlerde yaşıyorlar, arabalarına biniyorlar, özel sitelerine gidiyorlar. Toplumun tamamen dışındalar. Dolayısıyla bu tür gazetecilerin seçkinci olması da çok doğal. Bu Amerika’da 1930’larda ‘site gazeteciliği’ denilen gazetecilik. Tamamen toplumun dışında kapalı bir gazetecilik. Tamamen bambaşka hayali bir evren ortaya çıkıyor. 

Terör örgütü propagandası ve hakaret gibi suçlamalarla gazetecilere açılan dâvâlar, tutuklamalar ve verilen mahkûmiyet kararları için düşüncelerinizi paylaşır mısınız?

Türkiye’deki hukuk düzeni bir hukuk düzeni olmaktan çıktı, iktidarın hukuku geçerli oldu. Özellikle Ergenekon, Balyoz Dâvâları sürecinde, kumpas dâvâları dendi. Gazetecilere ilk asıl saldırılar orada gelmişti. O dâvâların yöntemleri bence hâlâ sürdürülüyor. O dönem Gülen cemaatiyle ya da şimdi Fetö diye adlandırılan örgütle kol kola vermişti bu iktidar, birlikte yaptılar o tür şeyleri. Şimdi de bu sefer sadece kendileri yapıyorlar. Yani Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Müyesser Yıldız’la ilgili dâvâlarda kullanılan yöntemle, daha önce Ahmet Şık’ın kitap dâvâsındaki kullanılan yöntem birbirinden çok farklı değil. Askerî casusluktan gözaltına alıp ondan sonra iki haberde devletin gizli belgelerini yayınlamaktan  tutukluyorlar. Çok net olarak burada gazeteciliği baskı altına alıyorlar, ama şunu bilmeleri gerekiyor; her ne kadar medyanın büyük bir bölümünü kontrolleri altına almış olsalar da artık çağımız değişti. Özellikle dijital mecrayı, bağımsız eleştirel yayın yapan diğer radyo televizyon kanallarını susturmaları mümkün değil. Buradan varabilecekleri yer, dünyada özgürlükler sıralamasında çok gerilere düşmek olur olsa olsa… Belki bu umurlarında değil, şu anda o tahammülsüzlüklerini sergiliyorlar. 

Bir tahammülsüzlük var 

Ben çoğu zaman şöyle düşünüyorum; zaten medyanın büyük bir bölümü elinizde, bırakın şurada 3- 5 kanalda 3-5 gazetede, haber sitesinde insanlar istediklerini söylesin ne olur yani? Maalesef öyle olmuyor, bir tahammülsüzlük var. Yani o küçücük yerlerde bile insanlar konuşmasın, söylemesin isteniyor. Gazeteci arkadaşların otosansürü benimsemesi kaçınılmaz oluyor böyle bir durumda. Ama başka da çare yok, tek tek mücadele etmek gerekiyor. O sınırları zorlamak gerekiyor. Ben hep şuna benzetirim; bir kuşu camdan bir odaya kapattığınızda o kafasını sürekli gider cama vurur, kendini zorlar yani. Bizim de sınırları zorlamamız, o cama kafamızı vurmamız gerekiyor, başka çare yok. Çünkü zorlamadığınız sürece sürekli geri çekilirsiniz. Bu sefer onların koyduğu sınırın da daha gerisine gidersiniz. 

Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Kâzım Güleçyüz ve çizerimiz İbrahim Özdabak da son yıllarda haklarında dâvâ açılan ve terör örgütü propagandası gerekçesiyle mahkûmiyet kararı verilen gazetecilerden…

Evet biliyorum. Terör örgütü propagandasını geçtim, Türkiye’de öyle bir yargı düzeni var ki gazetecilerin çoğu ‘terör örgütü üyesi olmamakla beraber terör örgütüne yardımcı olmak’ gibi saçma bir suçlamadan yargılanıyorlar. Yani diyorsunuz ki; siz evet terör örgütüne karşısınız, ama yazdığınız şu şey onların işine yaradı, biz sizi yargılıyoruz, mahkûm ediyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde olabilecek bir şey değil bu. Sulh Ceza Hâkimlikleri denilen hâkimlikler zaten başlı başına özel bir yargı mekanizması halini aldı. Siz bir şey yazıyorsunuz, birisi bir dilekçe veriyor, pat diye yazdığınız habere erişim engeli getiriliyor, size kimse bir şey sormadan. Ya gerçekten nedir bu diye sormadan, soruşturmadan… 

DEVAMI YARIN

Okunma Sayısı: 3151
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı