O ise kimliğini gizlercesine gizemli bir cevap verdi:

“Biz sudanız.”

Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (asm) bu cevabına bedevinin, bir yerleşim merkezini mi kastettiğini veya su almak için mi oraya geldiğini yoksa başka bir anlam mı yüklediğini bilmiyoruz. Ama bu “su” gizemini sürdürmeye devam ediyor. Onun söylediği sözün kaynağı ise “Biz her şeyi sudan yarattık” 1 âyeti.

Asırlardır “su” gizemini, esrarını koruyor. Bilim ve teknoloji ilerledikçe suyun sırrını çözmek için çeşitli yollar deneniyor ve çeşitli kapılar çalınıyor. Bu alanda ilginç çalışma yapanlardan birisi de Japon bilim adamı Prof. Dr. Masaru Emoto. Prof. Dr. Emoto suyun, camid, donmuş ve buzlu kapısını aralamaya çalışıyor. Prof. Dr. Emoto ilginç bir şekilde sözün suya etkisi üzerinde çalışıyor. Buna bağlı olarak suyun hafızası ve suyun bunu aktarması yani diğer suyu mayalaması önemli bir mesele olarak karşımıza çıkıyor. Zemzem’in bütün suları mayalaması gibi.

Sözün suya etkisi

Prof. Dr. Emoto deneylerinde sözü kullanıyor, konuşmayı kullanıyor ve kelâmı kullanıyor. O suya konuşuyor, suya söz söylüyor, ağzından çıkan kelâmın suya etkisini anlamaya çalışıyor. Söylediği sözlerin suyun buzlu kapısını, suyun buzlu yapısını halden hale, şekilden şekle soktuğunu görünce merakı gittikçe artıyor. Hangi sözler, suya söylendiğinde suyun kristalize halinin fotoğrafı çok güzel bir görüntü ve şekil veriyor, hangi konuşmalar, hangi kelimeler suya söylendiğinde suyun kristalize halinin fotoğrafı pejmürde bir görüntü veriyor. Prof. Dr. Emoto çalışmasında güzel sözlerin suya olumlu etki yaptığını, suyun kristal halinde çok güzel bir şeklin ve fotoğrafın ortaya çıktığını; suya söylenen çirkin sözlerin toplum içinde rezil edilen, aşağılanan bir insanın perişaniyeti ve yıkılmışlığı gibi suyun kristalize halinden elde ettiği fotoğrafın da öyle bozuk düzensiz ve karma karışık olduğunu görüyor.

Evet, araştırmanın sonucuna baktığımız zaman güzel söz suya olumlu etki yapıyor, çirkin söz ise suya olumsuzluk yüklüyor. Suyun kristalize halindeki fotoğrafından bu anlaşılıyor.

Boşuna dememişler “ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?” diye. Niçin?

Çünkü senin ağzını ve kulağını ve konuşmana kelimeleri giydiren beyninin de içinde bulunduğu bedeninin yüzde yetmişi su. Söylediğin her bir güzel söz ve hayırlı bir söz ise önce sana bir güzellik yüklüyor, çirkin ise “kem söz, kötü söz sahibine aittir” deyişiyle önce söyleyeni yani kaynağını perişan edip bozuyor.

Sonra ne mi oluyor? Etrafımızdaki insanlar da bizim gibi yapı itibariyle yüzde yetmişi su. Söylenenden onlar da etkileniyor. Çevremizdeki hayvan ve bitkilerin de yaklaşık üçte ikisi su. Dünyamızın da üçte ikisi su. Ya içinde yaşadığımız kâinatın su oranı ne? Belki o da öyle. Ağzımızdan çıkan sözler kendimizden başlayarak bütün dünyayı hatta kâinatı etkiliyor. Bu etki, sözlerimiz hayırlı ise olumlu yönde ya da kelimelerimiz olumsuz ise olumsuz yönde oluyor.

Bütün bunları dikkate alarak on dört asır öncesinden Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (asm) bize şu tavsiyede bulunması ne kadar önem taşıyor: “Konuştuğun zaman ya hayır söyle, ya da sus.” 2

Suya okunan su duâsı sanki, hayır söyleyerek kendimize iyilik yapmak. Güzel sözler söyleyerek kendimize ve etrafımızdakilere olumlu mesajlar vermek. Sözlerin en güzeli olan Kur’ân-ı Kerîm okuyarak kendimize, çevremize, içinde bulunduğumuz âleme katkıda bulunmak. Kur’ân-ı Kerîm’in bu asırdaki manevî ve önemli bir tefsiri olan Sözler’i okuyarak âlemimizin güzelleşmesinde etkin olmak. Hatta ve hatta Kur’ân’ın son iki sûresinde bahsedilen büyücülerin şerrinden korunmak için asrımızda, ahirzamanda Hz. Musa’nın (as) asası gibi etkili olduğu ifade edilen Bediüzzaman Said Nursî’nin Asâ-yı Musa isimli eserini okumak. Okurken de sesli olarak okumak.

Ahirzamanın âlimlerinden Bediüzzaman, bu konuda Şuâlar isimli eserinde Asâ-yı Musa isimli eseri için Hz. Ali’nin (ra) Celcelutiye isimli kasidesinden delil getirerek “dalâletlerin bütün manevî sihirlerini iptal edebilen bir mahiyette bulunan” 3 diyor.

Asâ-yı Musa isimli eserin baş tarafında bulunan bir mektupta ahirzamanda zararlı bir kısım akımların “sihir gibi hârikalarıyla Kur’ân’ın mu’cizekâr hakikatleriyle muaraza ettiği”ne 4 dikkat çekiliyor. Bediüzzaman Said Nursî tarafından bir sonraki mektupta da bunun çaresi olarak Asâ-yı Musa isimli eserini kastederek şöyle diyor: “…karanlığı dağıtacak, Asâ-yı Musa (as) gibi ışık verecek, sihirleri iptal edecek bir risale…” 5

Sonuç olarak, suya okunan su duâsı yani, konuşmalar suya etki ediyor. Etrafımıza baktığımız zaman olumsuzluklardan şikâyetlerin oldukça yoğun olduğu dikkat çekiyor. Öyleyse bu olumsuzlukları bertaraf etmenin yolu sudan yaratılan her şeye su duâsı okumak, yani olumlu güzel sözler söylemekten geçiyor. İnsanlara Kur’ân-ı Kerîm’in sûrelerini, âyetlerini, kelimelerini okumak. Asrımızın önemli âlimlerinden Bediüzzaman Said Nursî’nin bu asırdaki Kur’ân-ı Kerîm’in manevî mu’cizesi olan Risale-i Nur’u sesli okumak ve bilhassa sihirleri dahi iptal ettiğini belirttiği Asâ-yı Musa isimli eserini daha çok okumak. Hem de sesli okumak. Suya okunan su duâsını yoğun bir şekilde sesli okuyarak insanın ve onun yaşadığı âlemin dahi iyi ve yaşanabilir olması için okumak.

Gönderilen ilk mesaj, İslâmın ilk emri ve Peygamberimize (asm) ilk indirilen âyet de “Oku” değil mi? Bu mesajın kalbimize ulaşması dileği ile…

Dipnotlar: 

1- Enbiya Sûresi, âyet 30.

2- Buhari, Kitabu’l-Edeb, 10/373.

3- Nursî, Bediüzzaman Said. Şuâlar, Yeni Asya Şubat 2017, s. 771.

4- Nursî, Bediüzzaman Said. Asâ-yı Musa, Yeni Asya Mart 2017, s. 18. 

5- Nursî, Bediüzzaman Said, Asâ-yı Musa, Yeni Asya Mart 2017, s. 19.