"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Büyük bir tehlike: Gaflet

Said YÜKSEKDAĞ
28 Eylül 2019, Cumartesi 01:17
“Dikkatsizlik, endişesizlik, vurdumduymazlık. En mühim vazifeyi düşünmeyip, Cenâb-ı Hakk’a itaat gibi işleri bilmeyip, başka kıymetsiz şeylerle uğraşmak. Nefsine ve hevesâtına tâbi olarak Allah’ı ve emirlerini unutmak.” gibi mânâlara gelen gaflet, biz Mü’minler için çok büyük bir tehlikedir.

Çünkü çok mertebe ve dereceleri olan gaflet, bizi ibadetten soğutup ihmalkârlığımıza sebebiyet verebildiği gibi -Allah muhafaza- küfre yani Allah’ı inkâra da sebep olabilir. Bu da kâinattaki bütün mevcudatın hukukuna mânen tecavüz demektir. Zira Bediüzzaman Hazretleri (ra) “Gafletle veya inkârla ibadeti terk eden adam; mevcudatı, hakikat-ı kemalâtına tamamıyla zıd ve muhalif ve hata bir sûrette tevehhüm eder ve mânen onların hukukuna tecavüz eder.” 1 buyurmaktadır.

İnsan ne kadar çok bu fânî dünyaya dalarsa, o kadar gaflette boğulma ihtimali vardır. Çünkü Cenâb-ı Hak “Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir.” 2 buyurarak bizlere dünyanın üçüncü yüzünü veciz bir şekilde ifade etmiştir. Dünyanın üçüncü yüzü ise, onun fânî, geçici bir misafirhane olmasından kaynaklanmaktadır. Cenâb-ı Hak mezkûr âyette, dünyanın bu özelliğine dikkat çekmekte ve insanların bilhassa Müslümanların buna kanmamasını istemektedir. Çünkü, dünyanın bu yönü nefsânî, heva ve hevese bakan bir oyun ve eğlence yeri olarak boy göstermektedir. İşte bu sebepler bizleri tehlikeli bir gaflet bataklığına sürüklemekte, gaflette boğulmamıza sebep olabilmektedir.

Biz Mü’minler için gaflet âdeta gözle görülmeyen, nerden geldiği belli olmayan bir hastalık gibidir. Günahlar ise gafletin en büyük tezahürüdür. Gaflet kalınlaştıkça ne yazık ki günah, harama meyil, îmanda zaafiyet ve şükürsüzlük şeklinde kendini göstermektedir. Bu sebeple, Mü’min için büyük bir tehlike olan gaflet, imanın tesirini kıran, ibâdetin huşuunu, duânın huzurunu bozan çok tehlikeli bir düşmandır. Bu düşmanın gayesi de, îmanı zayıflatmak, ölüm, zeval ve firak gibi hakikatleri bizlere unutturmaktır. Âdeta küfür ve dalâletin dellâlı ve dâvet edicisi gibidir.

Asrın sahibi Bediüzzaman Hazretleri (ra) çok çetin şartlarda te’lif etmiş olduğu Risale-i Nur’da, gafleti büyük bir tehlike olarak göstermiştir. “Azamet ve kibriya ve nihayetsizlik noktasında, ya gaflete veya mâsiyete veya maddiyata dalmak sebebiyle darlaşan akıllar, azametli mes’eleleri ihata edemediklerinden, bir gurur-u ilmî ile inkâra saparlar ve nefyederler. Evet, o mânen sıkışmış ve kurumuş akıllarına ve bozulmuş ve mâneviyatta ölmüş olan kalplerine, çok geniş ve derin ve ihatalı olan imanî mes’eleleri sığıştıramadıklarından, kendilerini küfre ve dalâlete atarlar, boğulurlar” 3 buyuran Bediüzzaman Hazretleri (ra), akılları darlaştıran, ufukları karartan gaflet tehlikesine karşı daima teyakkuzda kalmamızı ikaz etmiştir. Bediüzzaman Hazretleri (ra) ikaz ettiği gibi, bu tehlikeye karşı kullanabileceğimiz ilâçları da bizlere sunmuştur.

“Hidayet ve dalâlette insanların dereceleri mütefavittir, gafletin mertebeleri de muhteliftir. Herkes her mertebede bu hakikati tamamıyla hissedemez. Çünkü gaflet, hissi iptal ediyor. Ve bu zamanda öyle bir derecede iptal-i his etmiş ki, bu elîm elemin acısını ehl-i medeniyet hissetmiyorlar. Fakat hassasiyet-i ilmiyenin tezayüdüyle ve her günde otuz bin cenazeyi gösteren mevtin ikazatıyla o gaflet perdesi parçalanıyor.” 4 buyuran Bediüzzaman Hazretleri (ra), gafletin izalesinin en tesirli bir çaresinin ölüm hakikati olduğunu belirtmiştir. Bir başka çare de, “İman-ı tahkikinin kuvvetiyle ve marifet-i Sani’i netice veren masnuattaki tefekkür-ü îmâniden gelen lemeat ile bir nevi huzur kazanıp Hâlık-ı Rahimin hâzır, nâzır olduğunu düşünüp, O’ndan başkasının teveccühünü aramamaktır.” 5

Hem “Ey nefis! Az bir ömürde hadsiz bir amel-i uhrevî istersen ve her bir dakika-i ömrünü bir ömür kadar faydalı görmek istersen ve âdetini ibâdete ve gafletini huzura kalbetmeyi seversen, Sünnet-i Seniyyeye ittibâ et” 6 ifadeleriyle, gafleti huzura çevirmek için en tesirli bir ilâcın Sünnet-i Seniyyeye yani Peygamber Efendimizin (asm) yoluna ittibâ etmek olduğunu ifade etmektedir. Bunların yanı sıra, hastalık ve musîbetlerin de insanlara ölümü hatırlattığından gafleti def ve izale edebileceğini belirtmektedir.

Elhasıl: En büyük mes’elesi Cehennemden kurtulmak olan insanların bilhassa Müslümanların gaflet bataklığına düşmesinin en önemli sebebi, galat-ı histir, yani his aldanması ve yanılmasıdır. Bu yanılma ile, insan bu fânî dünyayı ebedî, kendisini de lâyemut yani ölümsüz zannetmektedir. Bu histir ki, gafleti başımıza belâ etmiştir. Bu belâdan kurtulmak için ise; en tesirli çareleri Kur’ân-ı Hakîm’in eczanesinden bizlere sunan, tahkikî ve sarsılmaz bir îman kazanmamıza vesile olan, her şeyin hakikî mahiyetini görmemizi sağlayan Risâle-i Nur’daki hakikatleri mutlaka hayatımıza rehber yapmalıyız.

Dipnotlar:

1- Asâ-yı Mûsa, Said Nursî, Yeni Asya 2013, s. 269.

2- En’âm Sûresi, 32. Âyet.

3- Şuâlar, Said Nursî, Yeni Asya 2013, s. 176.

4- Lem’alar, Said Nursî, Yeni Asya 2013, s. 300.

5- Age, s. 397.

6- Sözler, Said Nursî, Yeni Asya 2013, s. 582.

Okunma Sayısı: 3410
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı