"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

‘Boş sözler’ ve ‘çirkin davranışlar’la karşılaşınca

Sebahattin YAŞAR
30 Nisan 2014, Çarşamba
İnsanı büyük yapan şey, büyük davranışlarıdır. İnsan, nefsine söz geçirdiği oranda insandır. İradesine hükmettiği oranda, güçlüdür.

Çok ağır bir hakaretle, çok anlamsız bir tanımlama ile karşılaştınız mı bilmiyorum. Veya benim merak ettiğim şey, karşılaştı iseniz, tepkiniz ne olmuştur acaba?
Kötüye, kötünün daha beteri ile mi, yoksa iyiliğin en güzeli ile mi mukabele ettiniz?
“Boş sözlerle, çirkin davranışlarla karşılaştıkları zaman, izzet ve şereflerini muhafaza ederek oradan geçip giderler.” (Furkan Sûresi, 72.)
Bu âyet-i kerimeyi okuduğumda doğrusu ne çok mutlu olmuştum. Kur’ân, tabilerini büyük davranışlara, ideal adımlara dâvet ediyor, insan-ı kâmil olmak, işte bu adımlarda gizli diye içimden geçirmiştim. Ama zor biliyor musunuz?
İnsanların ne diyeceğinden korktuğumuz kadar Allah’ın ne diyeceğinden korkmuyoruz. İnsanı küçülten de bu.
“Bu manevî cihadda küçük mesele zannettiğiniz çok büyük olabilir… Bir günün bin gün olabilir… Madem livechillahtır, o işin küçüğüne, büyüğüne, kıymetli ve kıymetsizliğine bakılmaz. İhlâs ve rıza-i İlâhî yolunda zerre, yıldız gibi olur. Vesilenin mahiyetine bakılmaz, neticesine bakılır. Madem neticesi rıza-i İlâhîdir ve mayesi ihlâstır; o küçük değildir, büyüktür.” Konu, Yirminci İhlâs Risalesi, Altıncı Sebeb’de geçiyor.
Ehl-i dalâlet dünya işleri için, kendi dünyevî menfaatleri için bir araya geliyor ve ittifak ediyorlar. Ve bu birliklerini ihlâsla yaptıkları için netice de alıyorlar. Ya ehl-i iman ne durumda? Elbette birbirimizi eleştirerek bir yere varamayız. Hatta sürekli, ’Biz buyuz, bizden bir şey çıkmaz, İslâm dünyasının hali perişan…’ diye tesbitler yapmak da yetmiyor. Haliyle bir yerlerden başlamak gerekiyor. Sen başlama, ben başlamayayım, kim başlasın? Hatta en fazla ihtiyacı hissedenin en fazla adım atmaya ihtiyacı vardır. O zaman bu işin derdini çekenlerin epeyce bir yol almış olması lâzımdır.
Bediüzzaman, âlem-i İslâm’ın hastalıklarını teşhis etmiş ve Kur’ânî tedavileri ortaya koymuş. Peki sonra? Sonrası malûm, Müslümanlara yaşansın diye söylediklerini, nasihatlerini önce nefsinde yaşamış. İşte çözüm burası. Formül de şu: “Bu müthiş maraz-ı ihtilâfa karşı birbirinizin kusurunu görmeyerek, yekdiğerinizin ayıbına karşı gözünüzü yumunuz. ‘[Boş sözlerle, çirkin davranışlarla karşılaştıkları zaman, izzet ve şereflerini muhafaza ederek oradan geçip giderler. (Furkan Suresi, 72.)]’ Edeb-i Furkani ile edebleniniz…. Yüzer âyât ve ehadis-i Nebeviyenin şiddetle emrettikleri uhuvvet, muhabbet ve teâvünü yapıp, bütün hissiyatınızla, ehl-i dünyadan daha şiddetli bir surette meslektaşlarınızla ve dindaşlarınızla ittifak ediniz, yani ihtilâfa düşmeyiniz.”
Gösterilen yola bakılırsa, ‘Nerede bu millet?’ diye sağa sola bakmaya gerek yok. Doğru bildiğini, doğru olarak duyduğun bir gerçeği hemen hayata dokundurmak işi bitiriyor.
Bazen ihlâslı, sıdk abidesi bir kişinin yaptığı bir fiil binler, yüz binler hükmünde kabul edilebilir. Hatta Allah, işleyen kanunlarını bile mu’cizelerde olduğu gibi değiştirebilir. Kimse, ‘Benim küçücük ibadetimden ne çıkar’ dememeli; yine kimse, ‘Benim küçük bir günahımın kime, ne zararı olabilir?’ dememeli. Bediüzzaman’ın tabiriyle, makinenin dişlileri arasına küçük bir cisim düşse, bütün makine durur. O cismin küçüklüğü yaptığı tahribatın küçüklüğü anlamına gelmez.
Manevî hayatın nizam makinesi de böyledir. Bir küçük günah, bir küçük ihmal çok büyük yıkımlara sebep olabilir. Bir kibrit çöpü, koca bir ormanı yok edebilir. Yine Allah, sizin yaptığınız bir güzel amel dolayısıyla, kâinatın rengini değiştirebilir, dünyayı bir cennet iklimine çevirebilir. Sen sadece sana düşen kulluğu yapmakla mükellefsin. O zaman avcı gibi tetikte beklemeli mü’min. Hangi davranışımızın Rabbimizin rızasına uygun olacağını bilemeyiz. Bir küçük şey büyük yıkımlara, kıyametlere sebep olurken; bir küçük şey kıyametleri durdurabilir, geniş dairedeki yıkılışları, yokoluşları ortadan kaldırabilir.
Boş sözlerle ve çirkin davranışlarla karşılaşınca, izzet ve şerefini muhafaza ederek oradan dönüp gitmek, nefsimize zor geliyor değil mi?
İşte kazanmak da bu.

Okunma Sayısı: 5652
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Nabi

    30.4.2014 11:32:00

    Güzel bir konuyu ele almışşsınız.Devamını bekleriz.Tebrikler.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı