Bediüzzaman Hazretleri, hizmetlerin sürekliliği noktasında, hizmetin yol haritası hükmünde olan Lahika Mektuplarında talebelerinin ileride ne gibi tuzaklarla karşılaşacağına dair ciddi ikazlarda bulunur.
Dinsizlik komitelerinin düşmanâne vaziyetten vazgeçip hizmetin içine dostâne dahil olarak talebeleri hizmetten geri bırakma yolunu deneyeceklerini belirtir. Kastamonu Lahikası’nda, “Aziz, sıdık kardeşlerim! …Sizin beraatiniz ve manen galebeniz zalimleri şaşırttı. Cepheyi burada değiştirdiler. Düşmanâne taarruzdan vazgeçip, dostane hulûl edip, has talebeleri Risale-i Nur’un hizmetinden geri bırakmak için memuriyet gibi bir meşgale buluyorlar veya terfian işi çok diğer bir memuriyete veya diğer bir meşgaleyi buluyorlar. Burada, o neviden çok vakıalar var. Bu taarruz, bir cihette daha zararlı görünüyor.” diyerek, faal nur talebelerine kurulan tuzağı deşifre etmiştir.
İman ile küfür barışmaz. Küfür, bu helâket asrında ehl-i imana karşı her türlü hile ve oyunları denemeye devam eder. Artık bu çağda ‘bu kişinin yaşı budur, şu kadar yıldır hizmetlerin içindedir’ gibi cümlelerle tedbiri elden bırakmamak gerekir. Herkeste zayıf damarlar vardır, kullanılabilir.
Peki kimin, nasıl kullanıldığını nasıl anlayacağız?
Kişinin fillerine bakılacak. Kim, içinde olduğu camiayı, kurumları, kişileri uluorta eleştiriyorsa, bu kişi el ile dil ile ya da kalben buğz ile susturulacak, şahs-ı manevinin hukuku korunacaktır. Herkes sürüsünün çobanı olacak.
Cemaatin şahs-ı manevisi aleyhinde, şahs-ı manevinin azaları hükmündeki idareciler, yazarlar aleyhinde konuşmalara kim şahit oluyorsa hemen orada o kişiyi susturması veya dinlememesi gerekir. İlgilisine konuşmayıp, orada burada konuşan fitne ekiyor demektir. Dinleyen de ona alet oluyordur. O da vebaldedir.
Zaman ahirzamandır, kimse korunmuş değildir, prensipli yaşamak gerekir vesselam.