Bu korona günleri ile ilgili ne düşünüyorsun? dedim.
‘İnsanlık âleminin ne kadar da aciz olduğunu anladım.’ dedi.
Sorum devam etti, ‘Peki bu sana ne kazandırıyor?’
Harbice cevap verdi, ‘aslında’ dedi, ‘Bu da bir kaçış, hakikate gözünü kapamak ifadesi.’
Yani dedim, ‘Kendi âcizliğime gelmediğim müddetçe, insanlığın âcizliğini hissetmem benim için bir kazanım değil.’ dedi.
Peki ya sonra?
‘Yani başkaları üzerinde âcizlik duygusu hissetmek kolay, ama insanın kendisi üzerinde âcizlik hissetmesi bir o kadar zor ve önemli.’ dedi.
Yani, ‘Yani birilerine Covid-19 virüsü bulaşmış cümlesi ile kendi tahlil sonuçlarının pozitif çıkması gibi iki zıt durum bu. Ama asıl enfüsî tefekkür de bu işte. Birileri üzerindeki duygu hali afakî.’
***
Gel gör ki, insanoğlu bu tür meseleleri başkaları üzerinde tefekkür etmeyi tercih ediyor. Nefis kendini bu hallerde hiç düşünmek istemiyor. Hasta olanlar, ölenler hep başkaları olsun istiyor.
Bu aslında tam da bir gaflet hali, kaçış yani.
Şu an -bu cümleleri yazan dahil- kaç kişi bu tahlili kendi üzerinde değerlendirebiliyor ve bunun duygusal halini hissedebiliyor?
Çok az değil mi? Devekuşu misaliyiz. Başımızı kuma sokmuşuz, ta ki avcı bizi görmesin. Ama gövde dışarıda. Gülünç durumdayız, başkasına gülüyoruz.
Hasılı, insan olarak ya kafamızı kumdan çıkarıp gerçeklerle yüzleşeceğiz ya da gövdemizi de kuma sokup bu işibitireceğiz.
Başkaca bir yolu yok.