"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nefis nasıl sevilir?

Sebahattin YAŞAR
03 Haziran 2019, Pazartesi 00:22
“İnsan, evvelâ nefsini sever, sonra akaribini, sonra milletini, sonra zihayat mahlûkları, sonra kâinatı, dünyayı sever; bu dairelerin her birisine karşı alâkadardır. Onların lezzetleriyle mütelezziz ve elemleriyle müteellim olabilir.”

Said Nursî Hazretleri’nin, yukarıdaki realiteye getirdiği yorum; sanat ve nimetler, Sanatkârı ve nimetleri Veren hesabına olur,  şeklindedir. 

Bir şey kemal, cemal ve ihsanı için sevilir, nefsin mahiyeti kusur, naks, fakr, acz ile yoğrulmuştur, o zaman nefis nasıl sevilecek?

Cevaben, Bediüzzaman, ‘Ey nefis! Nefsine muhabbet değil, belki adavet etmelisin, veyahut acımalısın, veyahut mutmainne olduktan sonra şefkat etmelisin.’ diyor ve ekliyor; “Sen, O’nun zatına karşı verilmiş muhabbeti suistimal edip, kendi zatına sarf ediyorsun. Öyle ise, nefsindeki ene’yi yırt, hüve’yi göster. Ve kâinata dağınık bütün muhabbetlerin, O’nun esma ve sıfatına karşı verilmiş bir muhabbettir; sen suistimal etmişsin. Cezasını da çekiyorsun. Çünkü, yerinde sarf olunmayan bir muhabbet-i gayrimeşrûanın cezası, merhametsiz bir musîbettir.”

“Nefsine muhabbet ise, ona acımak, terbiye etmek, zararlı hevesattan menetmektir. O vakit, nefis sana binmez, seni hevasına esir etmez; belki sen nefsine binersin, onu hevaya değil, hüdaya sevk edersin. Dünyada meşrû bir surette nefsine muhabbet, yani, mehasinine bina edilen muhabbet değil, belki noksaniyetlerini görüp tekmil etmeye bina edilen şefkat ile onu terbiye etmek ve onu hayra sevk etmek neticesi, o nefse lâyık mahbupları Cennette veriyor. Nefis madem dünyada heva ve hevesini Cenab-ı Hak yolunda hüsnü istimal etmiş, cihazatını, duygularını hüsnüsuretle istihdam etmiş; Kerim-i Mutlak, ona dünyadaki meşrû ve ubudiyetkârane muhabbetin neticesi olarak, Cennette, Cennetin yetmiş ayrı ayrı enva-ı ziynet ve letaifinin numuneleri olan yetmiş muhtelif hulleyi giydirip, nefisteki bütün hasseleri memnun edecek, okşayacak yetmiş enva-ı hüsün ile vücudunu süslendirip, her biri ruhlu küçük birer Cennet hükmünde olan hurileri o dar-ı bekada vereceği, pek çok âyat ile tasrih ve ispat edilmiştir.” 

O zaman ebedî nimetleri, lezzetleri bırakıp, faniye kanmak akıl kârı değil.

Okunma Sayısı: 1539
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdullah Tunç

    3.6.2019 08:39:50

    Konu ile alakalı işin özü şu cümlede: -" O zerre hükmünde olan lezzet ve menfaa-i nefsiyeyi nihayetsiz lezzet ve menfaatlara tercih etme." Yıldız bö cepi gibi olma. Çünkü o nefsinde bir lem'acık ile iktifa eder.Ve devamında ; ;Mahbu-u ezeli'yi sevemekliğin lazım dır diyor.Eğer zerre hükminde olan nefsani lezze ve menfaat-i terk edip Cenab-ı Hakkı seversek,zerre zevk ve menfaat yerine bürün mevcüdatın mazhar olduğu nihayetsiz saadet ve lezzetlere nail oluruz.Bu da eneyi,nah nuya tebdil etmek ve nefse hakimiyet le olur.Nefse hakimiyet ise;ruhtaki şid detli ilahi muhabbetle olur.Bütün me sele zerre hükmündeki lezzet ve men faa-ti terk edebilmek,nefse hakimiyet kurabilmektir.Arkasında nihayetsiz lez zet ve saadetler gelir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı