"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Can sıkıntısı

Sebahattin YAŞAR
21 Eylül 2025, Pazar
Sıkıntılı insanları hiç sevmezdim. “Ona canı sıkılıyor, buna canı sıkılıyor böyle olur mu, kovala gitsin canını sıkan şeyi” derdim içimden.

Durum hiç de öyle değilmiş. Düşünüyorum, görünürde hiçbir problem yok. Yok, gerçekten yok. Ama gel gör ki ciddi canım sıkılıyor. Haydi bakalım, çöz çözebilirsin, at atabilirsen sıkıntıyı üzerinden. Gitmiyor, yapıştı sanki. Unutayım diyorum, iyice yerleşiyor. Başka şeyler düşünüyorum, biraz gider gibi oluyor, yine çıkıyor bir köşeden karşıma. İnsan hakikaten aciz bir varlık.

Emin olun, uyku düzenim bozuldu. Arkadaşlık ilişkilerim eskisi gibi değil. Yemek iştiham kalmadı. Eskiden tabiatla, varlıkla iyi konuşurdum şimdi, ne o eski tabiat onlar, ne de ben eski ben. Ne oldu, neden oldu bilmiyorum. 

Şimdi derinden derine bu sıkıntıyı anlamaya çalışıyorum. Sırf bunun için birkaç kitap bitirdim. Onunla bir anlamda biraz daha bilimsel olarak tanıştık. İyi de oldu.

Dahası, daha önce sözüne çok önem atfetmediğim insanları daha bir içten ve samimi dinlemeye başladım. Adamın cümlesi aynı cümle, ama ben ona anlam yükleyince emin olun kelimeleri bana ilaç gibi iyi gelmeye başladı. Etkili sözleri ne çok uzaklarda arıyoruz.

Şehir içi otobüste, arka koltukta oturan ikilinin muhabbetli konuşmalarına, ‘Acaba bana bir şeyler mi duyurulur’ diye, daha bir kulak kabartır oldum. Alıcılarımın daha bir hassas çalıştığını fark eder oldum.

İnsan bir şeyi arayınca o aradığı şey ne çok yerde kendini göstermeye başlıyor.

Binamızın küçük gençlerinin çat pat cümleleri arasında bir şeylerin o masum dillerle bana duyurulacağını beklemeye başladım.

Yine geçenlerde pazara gitmiştik. Çeşit çeşit meyveler, sebzeler… Nereye dönsen nimet… Hayran hayran yeşil elmalara, güzelim şeftalilere bakıyorum. Domatesler de çeşit çeşit. Kimi yumurta tipinde, kimi yassı, kimi de iri iri. Kimi yaralı, kimi biraz güneş yanığı taşıyor, kimi de hafiften erimeye başlamış. Kimi de var ki, taptaze koparılmış, dipdiri ve tam domates kokulu. Meyveler, sebzeler kendi lisanlarıyla bana, “Mükemmel bir insan arama, onlar da bizim gibi” diyordu sanki. 

Kendime geldiğimde pazar yeri gibi hareketli bir kalabalık içindeydim. Meğer her şey konuşuyormuş benimle. Perdeli kulaklar, kör gözler, akletmeyen akılmış can sıkıntısı denen şey. Can sıkıntısının manevî bir nimet olacağı hiç aklıma gelmezdi. “Belki de hoşlanmadığınız şey, hakkınızda hayırlı olur” hakikati gereği, benim için de can sıkıntısı öyle oldu. 

Siz siz olun, can sıkıntınızı kötü karşılamayın, kim bilir, belki İlâhî bir hatırla[t]madır o.

Okunma Sayısı: 195
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı