"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nesli cedid gelsin

Şemseddin ÇAKIR
30 Temmuz 2021, Cuma
Bir bayramı daha geride bırakmış bulunuyoruz. Bundan sonra hedefimizde yeni bayramlar olmalı.

Her nekadar hayvan kurbanı bitti ise de insan her zaman canını cananına kurban edebilir, o takdirde ömür boyu bayram olur. Bu vesileyle geçmiş fani bayramınızı tebrik eder, nice baki bayramlar dilerim.

Başlıktaki nesl-i cedide gelince; yaz tatili sebebiyle bilhassa camilerimizde çocuklarımıza verilecek olan din eğitimini takdir ve tebrikle Allah’ın (cc) bu vesileyle bize idealimizdeki nesli cedidi ihsan etmesini diliyorum.

Bilindiği gibi din: Allah’ın (cc), Akıl sahiplerini kendi istekleriyle “saadet-i dareyn”e dâvetidir.

Eğitim: Genel anlamıyla istendik davranışların insanlarda melekileştirilmesi hadisesidir. Daha özel anlamıyla ise: 

Toplumun değer yargılarının bilgi ve beceri olarak insana kazandırılmasıdır. Yani eğitimi; öğretimin aşaması, davranış maksatlı bir faaliyet olup, inancın uygulanması ve sabitesidir diye de, tarif edebiliriz.

Bilhassa dini eğitim için bu olmazsa olmaz bir zarurettir.

Fıtrat boşluk götürmeyeceğine göre kişi ya Rahmanî veya şeytanî hal ve ideallere göre eğitileceğini ifade etmek isterim. Üstad “Hayvanların başka bir âlemde öğretilip dünyaya gönderildiği halde insanın burada teallümle tekemmül etmek üzere gönderildiğini” ifade etmekle, eğitimin önemini ayan beyan ortaya koymuştur.

Bir de “En hayırlınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğretendir” buyruğu ile muhatap olunca, eğitim ve öğretimin hayatımızın en önemli hadisesi olduğunu anlatmak için başka delile ihtiyaç kalmadığı aşikârdır. Haliyle millî ve dinî eğitim bütün bakanlıkları ihtiva etmektedir.

İnsan için hidayet ve dalâletin ortası yoktur ki oraya kaçıp kurtulsun. Hatta Ziya Paşa “Bu meydana atılan kurtulamaz sengi kazadan” demiştir.

Yaz tatili vesilesiyle camiler artık aslî maksatlarından birisi olan eğitim görevini de, yerine getirmeye başlanmıştır hayırlı başarılar dilerim.

Zira insanın ölümüne bir saat bile kalsa hadis-i şerifte “ilim tahsil etmesi” ihtar ediliyor.

Madem eğitimin önemi izahtan varestedir.

Belki öğretimden daha önemli bir hadise ise nelerin öğretilmesi meselesi olmalıdır.

Çünkü; bir deli kuyuya taş atar, elli akıllı çıkaramaz durumuna düşmekte var işin içinde. O takdirde öyle bir öğretim cehaletten daha büyük bir felâket olabilir.

Bence memleketimizin en büyük problemi de budur. Zira inançsız ahlâksıza bilgi vermek eşkıyaya silâh vermekten daha tehlikelidir, çünkü eşkıya fani hayatı, ehli dalâlet de, ebedî hayatı bitirir.

Asıl maksadımız: Yukardaki âyeti kerîme mealinde de açıkça “en hayırlınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğretendir.” Fermanıyla ifade edilmiştir. Meselenin bir başka önemli tarafı ise Kur’ân-ı Kerîm’in lâfzının manası ile öğretilmesidir ki, işin ruhu ve hikmeti anlaşılsın. Yani insanlığa asıl burası lâzım. Hani Mehmet Âkif merhum “inmemiştir Kur’ân hele şunu hakkıyla bilin/ Ne mezarlıkta okumak ne de, fal bakmak için” demiş ya! Acaba bu hocalar Kur’ân namına ne öğretiyorlar, hiç merak ettik mi?

O halde her bir veli hocalarla tanışıp iletişim kurarak çocuğunun daha çok neye ihtiyacının olduğunu anlatması gerekir.

İnsan, sürüsünü bile kurttan korumak için etrafında pervane oluyorsa yavrusu için neden olmasın?

Malûm meselelerdendir ki, Kur’ân-ı Kerîm hem lâfzı, hem de manası mu’cize olan bir Kitab-ı Hikmettir. Tek taraflı olursa tek kanatlı kuş gibi olup uçulamaz.

Haliyle ilk okul seviyesinde, mahalli mekteplerde, lâfz ve itikat beraber verilmeli, daha sonraki dönemlerde de, manası, başta imanî ve millî olmak üzere hikmetleriyle talim ve terbiye edilmelidir.

Bu vesileyle eğitimin olmazsa olmazları olan temel şartlarını özellikle belirteyim de, kellim kellim la yenfa veya vusulsüzlüğümüz usûlsüzlüğümüzden olmasın.

Eğitimcinin olmazsa olmazları:

1- Şefkatle eğitmek; yani herkesin bilhassa çocukların şefkate ihtiyacı vardır.

2- Hikmetle idare etmek demek olan neden ve niçinleriyle öğrencilerin aklını ikna etmek gerekir. Bu ilk okuldan üniversiteye her alanda geçerli bir ihtiyaçtır. Yani, körü körüne ezber değil, ikna ve irşad lâzımdır.

Elbette ezberlenecek meseleleri ayrı mütalâa etmeliyiz.

3- Değişik ihtimaller göz önünde bulundurularak tedbir almayı da öğretmek eğitimcinin aslı görevleridir.

Eğri cismin doğru gölgesi olmayacağına göre liyakatsiz bir eğitici hazır fıtrî doğruluğu dahi sun’î eğriliğe çevirmiş olabilir ki, kaş yapayım derken göz çıkarır. Onu için üstad “muallim ya minarenin başında, ya da, kuyunun dibindedir. Hazmedilemeyen ilim telkin edilmemeli, kuş yavrusuna hazmedilmemiş kay (leş), koyun yavrusuna hazmedilmiş süt verir” demiştir…

Bir de buna bağlı olarak üç husus daha vardır:

a- Eğitimcinin fikirlerinde isabet…

b- Mevzularında münasebet…

c- Davranışlarında da, samimiyet şarttır.

İşte bu bahs edilen hususların tahakkuku için önce eğitimcilerin eğitimi lâzımdır yoksa, istikbalimizin teminatı olan neslimiz naehil ellere teslim edilirse işi baştan kaybederiz haberimiz olsun.

Sonra her yaşta nelerin öğretileceği çok titizlik ve pedagojik bir hassasiyetle tesbit edilmeli. Meselâ: Çok kuvvetli sağlam temelli imanî dersler verilmeli. Hatta onları isbat sadedinde çok mukni temsiller olan, Bediüzzaman’ın Tabiat Risalesi’ndeki, “Bir harf kâtipsiz, iğne ustasız, resim ressamsız, nakış nakkaşsız olmaz” gibi ve peşinden sosyolojik gerçeklik olan “bir köy muhtarsız, vilayet valisiz ve memleket başbakansız olmaz”ı da, eklenerek çocuklarımız çift kanatlı kuş olmadır. Yani, kısaca tahkikî iman ve müstakim içtimaiyat için mutlaka Kur’ân alfabesinden sonra Risale-i Nurlar okutulmalıdır. Çünkü sağlam bir kök sağlam gövde, sağlam gövde sağlam dallar, sağlam dallar sağlam yapraklar, sağlam yapraklar sağlam çiçekler, sağlam çiçekler sağlam meyveler demektir. Yani her şey sağlam bir imana bağlıdır ki, inşaallah yeni bir “ASRI SAADET” olsun!

Aslî meseleler imanî meselelerdir, hafif tereddüt dahi götürmez ve ebedî Cehennemin sebebidir. Fer-i meseleler ameli konulardır ki, noksanlar zaman içinde de, tamamlanabilmesi, tevbe ile telâfi edilebilir ve Allah korusun Cehennem bile olsa cezasından sonra Cennete geçilebilir.

Yukarıda izaha çalıştığım sebeplerden dolayı bilhassa küçük yaşlarda daha çok itikadî meselelere çok ağırlık verilmelidir. Zaten genç mükellefiyet çağına kadar amelen mesul değildir. Meselâ: Mükellefiyet; ortalama olarak kız çocuklarında dokuz, erkeklerde on ikiden başlar.

Onun için Üstad Bediüzzaman “bir çocuk küçüklüğünde kuvvetli bir dersi imanî almasa sonra pek zor ve müşkil bir tarzda İslâmiyet ve imanın erkânlarını ruhuna alabilir. Adeta gayri müslim birisinin İslâmiyeti kabul etmek derecesinde zor oluyor yabanî düşer. (1. Emirdağ 20)

Demek küçük yaşta imanî bir ders almayan bir gencin sonraki irşadı bir gayri müslim zorluğunda olduğu böylece anlaşılmış oluyor.

Daima ve herzaman en yüksek makam Kur’ân’ındır. Ancak lâfzı mı, manası mı diye anlamsız bir tartışma açılamaz, çünkü o bir bütündür. Aksi takdirde M. Âkif’in dediği gibi hurafeler türer. Yani manasının yanında, maksadını ve hikmetlerini bilmek elzemdir.

Zira nihaî hedefimiz olan marziyyatı İlâhiyeyi bilmek en büyük arzumuz olan ilây-ı kelimetullah görevinin manasını bilmeden olmaz.

Marifetullah ve muhabbetullah’ın gereği de, budur.

Yalnız manası deyince kesinlikle meali değil, tefsiri anlaşılmalı ve üstadda maşeri vicdanın Kur’ân tefsiri istediğini söyler. Fakat Kur’ân-ı Kerîm’i haşa küçük göstermek isteyenler ise mealde israr eder, bu bir projedir, tehlikeye dikkat çekilmeli, zira meal: Onlarca, belki yüzlerce manayı terk edip birini tercih etmektir ki, onunla Allah (cc) anlaşılmadığı gibi, yanlış anlama riski mevcuttur, kuru yaş her şeyi ihtiva eden bir kitap bir mealle nasıl anlaşılabilir?

Bir de mütercimin arzu, keyif ve ideolojisini karıştırdığı düşünülürse tam bir felâket olabilir. Buna rağmen ona da, Kur’ân denmesi felâket ve Kur’ân’a saygısızlığın ötesinde ihanet boyutuna ulaşır.

O halde Kur’ân’ın manası deyince anlaşılması gereken birinci merhale de, Kur’ân’ın kendi kendini tefsiri, ikinci merhalede, Efendimiz’in (asm) sözleri üçüncü merhale ise bir mümtaz heyet tarafından yapılan tefsirleri veya ilhama müstenit cerhedilmez hakikatler anlaşılmalıdır. İşte bu manadaki bir eğitim farzdır. Bilhassa imanî yani aslî meselelerin öğrenilmesi farzı ayndır.

Genelde biz ilk emri oku, hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu, hatta insanın ölümüne bir saat bile kalsa ne yapması gerektiği sorulunca  “tahsil yapsın”  buyuran bir Peygamberin (asm) ümmetiyiz.

Bu sorumluluğumuzu da ancak Kur’ân-ı Kerîm’in lâfzı ve manasını beraber mütelâa etmekle ödeyebiliriz. Onun içinde bu yaz kursları olmazsa olmaz derecede önemlidir. Fakat öğretilecek şeyler daha önemlidir de, fakat bence öğretecek kişilerin önemi sakın küçümsenmemeli, zira eğri cismin doğru gölgesi olmaz. Yapılan araştırmalar İslâma dinsizden daha çok dini yanlış anlayan ve yanlış anlatanlar zarar vermiştir. Bir çok kişiden cumhuriyetin ilk yıllarında rejimin dıştan Müslümanlara baskısının yanında hocaların da sıbyan mekteplerine gelenleri sopalarlarla korkuttuğu anlatılır. Adeta devlet yasaklamış, neden geldiniz gibi bir ucube… sanki anlaşmalı gibi. Bilâkis “İyi ki geldiniz kahraman evlâtlarım” diye bağırlarımıza basmamız gerekmez mi idi. İlla kasıt aramıyorum, fakat usûl erkân bilmeyen ahmak dostun, açık göz düşmandan daha zararlı olduğunu da söylemem gerekir. Bu günkü ateizm ve deizmin sebebi de, bu tür usûlsüz vusûlsüz proje veya provake dincilerdir demek istiyorum.

Bütün Müslümanların bu konuda seferberlik yapmasını canı gönülden arzu ediyorum. Allah (cc) bu gibi meselelerde bize aşk şevk, gayret, fırsat, ihlâs ve istikamet ihsan etsin!

Hayırlı nesli cedidler dileğiyle fi emanillah!

Okunma Sayısı: 1957
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı