"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tezatlar seremonisi

Şemseddin ÇAKIR
22 Ekim 2021, Cuma
Dünya, bir bakıma tezatlar seremonisidir.

Bu tezatlar insana ilk anda itici gibi gözükse de, sonuçta bunların sanki bir bütünün parçaları olduğu anlaşılır. Zaten tezat bize göredir ve dünya gibi o da izafidir. Cenab-ı Hakk’a karşı tezat söz konusu olamaz, hepsi onun mahlûku olmakla bir noktada müsavidir. Fakat bu tezatların, bizim zaviyemizden çok hikmetleri vardır. 

Şöyle ki: 1- “Eşyalar zıtlarıyla bilinir.” Mefhumları tanıyıp anlamak için onların zıddını da bilmek gerekir. Meselâ; çirkin olmasa güzelin, acı olmasa tatlının, yokuş olmasa düzün ve gece olmazsa gündüzün idrak edilip kıymetlerinin bilinmemesi gibi.

2- “Her şey zıddı ile kaimdir.” Meselâ; İnsanın düşmanı olmasa gaflette olur, rakibi olmazsa terakkisi durur, müsabık olmasa müsabakası olmaz ve kemal hayal olur. 

3- Zıtların cem’i muhal olduğu halde (siyah-beyaz), Allah istediği takdirde zıtlar birleşir kardeş olur su misali; ve bu vaziyet vahdaniyet-i İlâhiye’nin delillerinden olur. Meselâ; H2O formülünden müteşekkil bir suyun, yakıcı ve yanıcı iki maddeden müteşekkil olduğu halde söndürücü olması Allah’ın (cc) ilminin, kudretinin ve hikmetinin delillerinden ve alâmetlerindendir. 

İşte bu gibi hikmetler ve sebepler için bizler böyle bir dünyada imtihan ediliyoruz. Bizim bu gibi şeyleri müşahede ve murakabe edip secde-i hayrete gitmemiz gerekir.

Zıtların olması aynı zamanda her şeyin yerli yerine konmasına sebeptir. Yani böylece eşyayı tanıyınca onun yerini de tayin etmiş oluruz. İnanç ve inançsızlık taban tabana zıt olduğu halde, bu tezat onun medlulünün ve muhtevasının isabetle tayin edilmesine vesile olur ve inanmışken aldanmışlıktan kurtulunur. Keza bir ordunun konuşlanması da düşmanının konumuna göre olur. Bir manada hayat da böyle bir konuşlanmadır.

Gecesiz gündüz, kışsız yaz ve yokuşsuz düz, düşmansız dost olmaz. Biz böylece nimetlerle nikmetleri beraber saydık. Evet, nimet ve nikmet de bir bütünün parçaları gibidir.

Üstad Hz. “Dünya lezaizi zehirli bala benzer lezzeti nispetinde elemi de, vardır. Dünya bu, bir üzüm yedirir yüz tokat vurur” demekle de, yine bir tezatlar dengesine dikkat çekmiş olur. Yani burada da görüldüğü gibi; lezzet bilinenlerin sonu elem, zehir bilinenlerin sonu şifa olabiliyor. 

Bir başka örnek (Asa-yı Musa’dan bilmana): “Gençlik hiç şüphe yok ki gidecek. Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi katiyyetinde gençlik dahi ihtiyarlık ve ölüme değişecek. Eğer o gençliği istikametle sarf etmezse o cüz’î lezzet zehirli bala döner ve neticesi hastaneler, hapishaneler, meyhaneler ve tımarhanelere döner.”

Hatta bu gibi hikmetlere binaendir ki, şeytanın yaratılışı dahi rahmet olur. Çünkü zıddı olmayınca nimetin de anlaşılamadığını Bediüzzaman’ın ikazıyla gördük. Netice olarak anlaşılan o ki, Allah celle celalühünün yarattığı her şey, ya direkt bizzat ya da bilvesile nimet ve hikmet levhasıdır. Demek dostumuzu fark etmek için düşman bile lâzım oluyor. 

Madem şeytan bize düşmanlık için kötülük yaptırıyor. Biz de, o düşmanımızdan intikamımızı onu çatlatırcasına iyilikler yaparak alabiliriz.

Anlaşılması gereken şu ki; imanlının zararı olmaz, çünkü o, Allah’a (cc) iman etmekle her şeyi maksadına göre istimal eder. Demek bizim için kâfir bile bir ibret vesilesi olup, faydalı olabilir... Fakat bilhassa bugünün zehirlerden, dost mu düşman mı olduğu belli olmayan münafıklardır. Çünkü münafık; ne olduğu belli olmayan kanserli bir hücre gibidir. Bunları Efendimiz (asm) bildiği halde ismen söylememiş. Zira onlar yalancı oldukları için münafıklıklarını illa ki inkâr edecekler, dolayısıyla onlarla boşa polemik yapılmış olur. Hadis-i sahihte: “Münafığın âlâmeti üçtür: Konuşunca yalan söyler, emanete hıyanet eder ve söz verir tutmaz.” buyurulur. Bir de buna rağmen bunlar kendilerini mü’min, hatta en halis mü’min göstermektedirler. Yani suret-i haktan gözükürler ve bu vaziyet en tehlikelisidir. Fakat ibret ki; münafık mü’minden olur, kâfirden olmaz. Çünkü kâfir; kâfir olduğunu açıkça söyler, mü’mini aldatmaz. Münafığın en bariz özelliği ise mü’mini aldatmaktır. Demek imanlı görünmeye çalışır.

Bunların teşhisini en iyi Hz. Ali (ra) yapmış. Bunun asıl sebebi de, onların zalime (belki Deccal’a) dalkavukluk etmeleridir. “Peki bunların bugünkü ismi ve teşhisi nedir?” veya “Nasıl anlayacağız, kimlikleri nedir?” denirse, ben hemen Fahr-i Cihan Efendimizi (asm) devre dışı bırakıp, Kur’ân’ı tekellerine almaya çalışan ‘ulemaissu’dur derim. Şayet bunlar samimî olsalardı Efendimizi (asm) devre dışı bırakmaya çalışırlar mıydı? İşte bunların en büyük nifak âlâmeti budur. Zira Hz. Peygamber’i yok sayarak kimin haddine ve ona rağmen “Kur’ân Müslümanı(!)” olmak?

Evet bugünkü münafıklığın en büyük âlâmeti sünnetlere karşı çıkmaktır. Zira, sünnetler olmazsa ortada din diye bir şey kalmaz.

Bunlar Amerikalı araştırmacılar kadar da mı Peygamberimizi (asm) tanımıyor. Hele birileri almış eline meali hiç kimseye sormadan, Kur’ân adına habire ahkâm kesiyor ve hatta birçok kat’i nasları da fütursuzca inkâr ediyor. Halbuki dinî hükümler mealle değil hadislerle, tefsirlerle ve içtihatlarla tesbit edilir. 

Bunların bu planları ve foyaları ancak; Kur’ân’ın her âyetine bir hadis ve onlara da Risale-i Nurlar’dan sözlerle izah getirmektir. İşte bu müzmin derdin devası da bahsettiğimiz gibidir. 

Cenap Şehabettin’in dediği gibi: “Düşman zehrini bakır kâsede sunmaz, altın kupada sunar”. Zahirperestler de buna kanar. Eğer kişinin anlayacak basireti ve feraseti yoksa ocağı söner. En umumî ifadesiyle; insanın dişini pirincin içindeki siyah taşlar değil beyaz taşlar kırar.

Sonuç olarak; dostlar, ben dâvâsız Müslümandan usandım denildiği gibi; ben de dâvâsız Müslümandan usandım. 

Okunma Sayısı: 1646
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said Yüksekdağ

    22.10.2021 16:58:31

    Allah razı olsun. Rabbim bizleri münafıklıktan ve münafıkların şerrinden muhafaza etsin..

  • Ali Ataç

    22.10.2021 14:45:48

    Makalenizde geçen Efendimiz (asm) yerine lütfen bundan böyle en azından Peygamber Efendimiz (asm) ibaresini kullaniniz. Selamlar ve dualar

  • Ramazan Çalışan

    22.10.2021 09:48:50

    "Birtek gayem vardır: O da, mezara yaklaştığım bu zamanda, İslâm memleketi olan bu vatanda bolşevik baykuşlarının seslerini işitiyoruz. Bu ses, âlem-i İslâmın iman esaslarını zedeliyor. Halkı, bilhassa gençleri imansız yaparak kendisine bağlıyor. Ben bütün mevcudiyetimle bunlarla mücâdele ederek gençleri ve Müslümanları imana dâvet ediyorum. Bu imansız kitleye karşı mücadele ediyorum. Bu mücahedemle inşaallah Allah huzuruna girmek istiyorum. Bütün faaliyetim budur. Beni bu gayemden alıkoyanlar da, korkarım ki bolşevikler olsun." (Şualar) Hz Üstad'ın . Burada, imana davet ettiği müslümanlar ve bolşevik'ler den ziyade ,korkarım ki diye ifade ettiği, onu gayesinden alıkoyacak olanların, sizin "Dâvâsız Müslüman" lar diye ifade ettiğiniz, bu kesimi kasd ettiğini düşünüyorum.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı