"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kömürden elmasa dönüşen Seyit Ağabey

Süleyman ALIÇ
18 Eylül 2013, Çarşamba
Hazan mevsimi bu sene de başladı.
Otlar kurumaya, ağaçlar da yapraklarını bazen tek tek bazen de toplu bir şekilde dökmeye başladı. Bu ilâhî tasarruf nebatatta ve eşcarda olduğu gibi beşeriyet için de caridir. Rahman ve Rahim olan Hâkim-i Zülcelâl’in hikmetle icra ettiği bu fiiller, ilimiz Çorum’da da hazan mevsimin ilk haftası, Enver Yıldırım’ın kardeşin annesi, İbrahim Kaya Ağabeyin ablası, Kargılı Muhterem Şakir Amca ve aslen Sungurlu’dan olan Seyit Çökmez Ağabeyin birer gün arayla ebedî âleme göçmeleriyle devam etti. Bunların yolculukları bizleri sahiden derin üzüntüye boğdu, ama Üstadımızın “Sizlere müjde! Mevt idam değil, hiçlik değil, fenâ değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in’idam değil. Belki, bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır. Saadet-i ebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır. Yüzde doksan dokuz ahbabın mecmaı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır “ sözleri ile teselli bulduk.
Seyyid Ağabeyi ilk defa 1976 yılında muhterem İrfan Özçelik Ağabeyin benim köyüm Danacı’da öğretmenlik yaparken köyümüze açmış olduğu dersanenin açılışında görmüş ve o yıldan beri onu hep faal, gayretli, nüktedan, ihlâslı, istikametini hiç bozmadan devam eden bir Nur Talebesi olarak tanırım. Ama gençliği ile ilgili pek bir malûmatımız yoktu. Onu ebedî yolculuğuna uğurlamak için Çorum’dan başta Mehmet Özel Ağabey olmak üzere diğer kardeşlerle beraber Sungurlu’nun Salman Köyüne gittik. Kalabalık bir cemaat vardı. Ankara’dan bir minübüs dolu cemaat gelmişti. Başta İdris Çamlıbel ve Zafer Sazak Ağabeyler olmak üzere cenazeye katıldılar. Hasan Karaman kardeşimin göz yaşları ile okuduğu duâya bizler de amin diyerek katıldı. Seyyit Ağabeyimiz bu dünyada şiddetli imtihan oldu. Birçok çile ve sıkıntı çekti, bir takım musîbetlere maruz kaldı. O, seksenli yıllardaki anarşi ve terör olaylarında terörüstlerin silâhlı saldırısı sonucu kardeşini kaybeti, sekiz-dokuz yaşlarında bir çocuğu suda boğuldu, siyasetin çirkin ve acımasız uygulaması sonucu Ankara’dan başka bir yerlere sürüldü. Bir çocuğu da, başka bir musîbete maruz kaldı. Bu sıkıntı ve dertlere, Risale-i Nurdan almış olduğu kuvvetli bir iman ve kadere teslimiyetle dayandı, teselli buldu hiçbir gün isyan etmedi. Rabbim bu imtihanlarının mükâfatını ahirette verecek inşallah,
Cenazeye giderken Sungurlulu emekli Öğretmen Sururi Yılmaz Hoca, Seyit Ağabeyle ilgili hiç duymadığım şu hatırayı anlattı: “1974 yılında lise 2. sınıfta okurken, Seyyit Ağabey Ankara’dan Sungurlu’ya liseyi okumak üzere geliyor, bunların okuluna başlıyor. Ama öyle bir başlama ki bütün okul ve öğretmenler, okul idaresi ondan korkup, çekiniyor. Favorileri çenesine kadar inmiş, tam bir kabadayı... Okula girerken kapıları tekmeyle açarak giriyor kimse korkusundan müdahale edemiyor. Olacak ya, Seyyit Ağabey Sururi Hocaların evini kiralıyor, tanışıyorlar. Akşam çay içmeye çağırıyorlar. Tabiat Risalesi’nden ders okurlar, hiç itiraz etmez dinler. 1-2 gün sonra okulda Sururi Hocaların sınıf kapısı bir tekme ile açılarak Sururi Hocaya hitaben, “Gel buraya” diyerek kolundan tutup kendi sınıfındaki hocayı göstererek “Akşamki anlattıklarını da buna anlat” der. Hoca ve Sururi korkularından ne yapacağını şaşırırlar. Sururi birşeyler anlatır, hoca “Tamam senin dediğin doğru, ben yanlış anlatmışım” diyerek konuyu kapatır. Sonra Seyit Ağabeyle Risale dersleri başlar. Belirli bir zaman sonra nihayetinde Sungurlu’daki dersaneye yerleşir. Risaleği Nurdan aldığı iman, edep, haya, terbiye onu melek gibi bir talebe yapar, herkes bu hale hayret eder. “Bu çocuk nasıl bu hale geldi?” diye hayret ederler. Sonunda lise tahsilini tamamlar ve tam bir Nur Talebesi olur. Okuldaki öğrenciler de öğretmenler de rahat bir nefes alır.
İşte Üstadımız Bediüzzaman’ın “İman insanı insan eder belki insanı sultan eder,“ “İman kömürü elmasa kalbeder” dediği gibi, nice kömür gibi ruhların birer parlak elmasa dönüştüğünün bir misali de Seyit Çökmez Ağabeyimizdir.
Seyyit Ağabeyimize Üstadımızın sözleri ile sesleniyorum: “Ey insan! Fenâya, ademe, hiçliğe, zulümata, nisyana, çürümeye, dağılmaya ve kesrette boğulmaya gittiğinizi tevehhüm edip düşünmeyiniz. Siz fenâya değil, bekaya gidiyorsunuz. Ademe değil, vücud-u daimîye sevk olunuyorsunuz. Zulümata değil, âlem-i nura giriyorsunuz. Sahip ve Mâlik-i Hakikînin tarafına gidiyorsunuz. Ve Sultan-ı Ezelinin payitahtına dönüyorsunuz. Kesrette boğulmaya değil, vahdet dairesinde teneffüs edeceksiniz. Firaka değil, visale müteveccihsiniz.”
“Ey biçareler! Mezaristana göçtüğünüz vakit, ‘Eyvah, malımız harap olup sa’yimiz hebâ oldu. Şu güzel ve geniş dünyadan gidip dar bir toprağa girdik’ demeyiniz, feryad edip meyus olmayınız. Çünkü sizin her şeyiniz muhafaza ediliyor. Her ameliniz yazılmıştır. Her hizmetiniz kaydedilmiştir. Hizmetinizin mükâfâtını verecek ve her hayır elinde ve her hayrı yapabilecek bir Zât-ı Zülcelâl sizi celb edip yeraltında muvakkaten durdurur, sonra huzuruna aldırır. Ne mutlu sizlere ki, hizmetinizi ve vazifenizi bitirdiniz. Zahmetiniz bitti; rahata ve rahmete gidiyorsunuz. Hizmet, meşakkat bitti; ücret almaya gidiyorsunuz.”
Evet, biz biliyoruz ki Seyit Ağabeyimizde  Üstadımızdan  aldığı  bu derslerin ışığında mezaristana gülerek gitti. Kabri Cennet bahçesinden bir bahçe olsun. Rahman ve Rahim olan yüce Allah hem ona, hem bütün ehl-i imana kâinatın zerratı adedince ezelden ebede kadar rahmet eylesin. Amin.
Okunma Sayısı: 1775
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • murat sarıyılmaz

    9.12.2013 00:00:00

    Süleyman kardeşim yazınızı çok beğendik.Teşekkürler, Selamlar ’’Nuri Sarıyılmaz’’CÜRÜMÜNÜZ’’

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı