Fikret Yükselten: “Şura Suresi, 51. ayette “Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla, yahut perde arkasından konuşur. Yahut bir elçi gönderip, izniyle ona dilediğini vahyeder” buyurulur. Vahiy sadece Cebrail vasıtasıyla gelmiyor mu?”
Allah’ın Konuşması
Vahiy, Allah’ın, peygamberiyle mahiyeti bizce bilinmeyen biçimde konuşmasıdır. Ona bilgi göndermesidir. Ona emir ve nehiylerini bildirmesidir. Peygamberlerini aracı kılarak bütün insanlarla konuşmasıdır.
Vahiy hangi biçimde gelirse gelsin, Allah’ın insanın fehmine göre konuşması, insan aklına tenezzülüdür, kendi sözleriyle kendini tanıttırmasıdır, ilminin ve kelamının lazımıdır, uluhiyetinin muktezasıdır.1
Allah peygamberine dilediği şekilde vahyeder. Cebrail (as) aracılığı ile vahyettiği gibi, dilerse araçsız da vahyeder. Vahyin nasıl gerçekleştiği Allah ile peygamberi arasında bir sırdır. Onu ancak Peygamberi bilir. Diğer insanlar Peygamberin bildirmesiyle bilirler.
Allah’ın konuşmasında dereceler bulunduğunu bildiren Bediüzzaman Hazretleri, en yüksek mevkiin Kur’ân’da bulunduğunu, Kur’ân’ın bütün mevcudatın İlah’ı unvanıyla, bütün semavat ve arzın Hâlık’ı haysiyetiyle, rububiyet-i mutlaka cihetiyle, saltanat-ı amme-i sübhaniye hesabına bir yüksek mükâleme olduğunu bildiriyor. İsm-i Azam muhitinden nüzul eden Kur’an’ın, Arş-ı Azam’ın kuşattığı bütün mevcudata baktığını, bu sebeple hakkıyla “kelamullah” unvanını aldığını beyan ediyor.2
Vahyin Geliş Şekilleri
Kur’ân ayetleri saltanat-ı uzma cihetiyle genelde Cebrail aracılığıyla gelmiştir3. Fakat bazen de Allah, kulunun kalbine hakikatleri doğrudan ilka etmiştir. Mesela miraçta Kab-ı Kavseyn makamında Peygamber Efendimiz (asm) Allah’ın ehadiyeti ile kelamına ve rüyetine doğrudan mazhar bulunmuştur.4 Bediüzzaman der ki: “İşte zât-ı Ahmediye (a.s.m.) yetmiş bin perde arkasında o Sultan-ı Ezel ve Ebedin marziyâtını doğrudan doğruya Mi’rac semeresi olarak hakkalyakîn işitip, getirip beşere hediye etmiştir.”5
Peygamber Efendimize (asm) vahiy çeşitli şekillerde gelmiştir. Bunlardan en yaygını Cebrail aracılığıyla gelmiş olanıdır. Bu şekilleri kısaca özetleyelim:
1- Allah’ın dilediği bilgileri peygamberinin kalbine aracısız vahyetmesi.
2- Allah’ın, perde arkasından peygamberiyle yine aracısız konuşarak vahyetmesi.
3- Allah’ın, peygamberine Cebrail aracılığıyla vahyetmesi. Bunun da çok çeşitleri vardır. Bazen Cebrail (as) kendi asli şekliyle gelir. Bazen çıngırak sesi biçiminde bir sesle vahyeder. Bazen bir insan biçiminde gelir. Bazen Hazret-i Peygamber (asm) uyku halindeyken sadık rüyalar yoluyla gelir. Bazen de Cebrail (as) kendi aslî görünümde gelir.
Vahyin Ağırlığı
Vahyin gelişi Peygamber Efendimiz’e çoğu zaman kolay olmazdı. Ağır bir sıkıntı halinde gelirdi. Mübarek yüzü pembeleşir, gözlerini kapatır, başını önüne eğerdi. Mübarek vücudundan soğuk terler dökerdi. Vahyin gelişi anında öyle ağırlaşırdı ki, devede bulunsa deve yere ıhardı.
O esnada yanında sahabe varsa onlar da başını eğerler ve vahiy hali geçinceye kadar Peygamber Efendimiz’e (asm) heybetinden bakamazlardı. Bazen yakınlarda arı vızıltısı gibi sesler işitirlerdi.6
Zeyd bin Sabit (ra) anlatıyor: “Resulullah’ın dizi benim dizimin üzerindeyken, vahiy gelmeye başladı. Dizime öyle ağırlık çöktü ki, dizim kopacak sandım.”7
Dipnotlar:
1- Şualar, s. 148; 2- Sözler, s. 159; 3- Sözler, s. 160; 4- Sözler, s. 636; 5- Sözler, s. 656; 6- Buhârî, Bed’ü’l-Vahy 1/2; 7- Ahmed, Müsned, V, 190-191