"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Haydi kurtuluşa!

Sümeyye Okuyan
29 Haziran 2019, Cumartesi
Kâinatta imandan sonra en yüksek hakikat, namazdır.

İmanın gereği ve ibadetin hülâsası, bizleri yaratan, Rezzak isminin gereği bizi rızıklandıran ve bizi mükemmel bir uyum ve denge içinde olan bu dünyaya yollayan yüce Allah’a (cc) şükretmenin en güzel yolu ve Peygamber Efendimiz’in (asm) buyurduğu gibi dinin direği olan ibadet: NAMAZ

Hakk-ı kâinat olan Rabbimiz her gün bizleri beş defa minarelerden yankılanan ‘hayyaalessalah hayyaalessalah’ ifadeleriyle namaza çağırmaktadır. Ancak dikkat çekmemiz gereken bir yer var ki, ezanda ‘hayyaalassalah’tan yani ‘haydi namaz’dan sonra ‘hayyaalelfelah hayyaalelfelah’ deniliyor. ‘Hayyaalelfelah’ yani ‘haydi kurtuluşa’. Peki neydi bundaki sır? Neden kurtuluş namazdaydı? 

Şüphesiz ki insanoğlu acizdir, zayıftır, fakirdir. Bununla ilgili olarak Allah (cc) Nisa Sûresi’nin 28. âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır: “Allah sizden yükünüzü hafifletmek ister; çünkü insan zayıf yaratılmıştır.” Şu halde dinî teklifler, vazifeler birer yük değildir; tam aksine insanı dünya ve ahiret hayatında çıkmaza düşmekten, altından kalkamayacağı veya kendisine fayda yerine zarar verecek olan iş ve davranışlara girmekten alıkoyan, böylece yükünü hafifleten düzenlemelerdir. 

Bu konuyla ilgili olarak Bediüzzaman Said Nursî (ra) Risale-i Nur’da şöyle der: 

“Evet, insan nihayetsiz şeylere muhtaç olduğu halde, sermâyesi hiç hükmünde bir şey. Hem nihayetsiz şeylere mâruz olduğu halde, iktidarı hiç hükmünde bir şey. Adetâ sermâye ve iktidarının dairesi, eli nereye yetişirse o kadardır. Fakat emelleri, arzuları, elemleri ve belâları ise; dairesi, gözü nereye yetişirse ve gidinceye kadar geniştir. İşte bu derece âciz ve zayıf, fakir ve muhtaç olan ruh-u beşere ibâdet, tevekkül, tevhid, teslim ne kadar azîm bir kâr, bir saadet, bir ni’met olduğunu, bütün bütün kör olmayan görür, derk eder.” İşte insan bu kadar aciz ve zayıf iken istinat edeceği bir sığınak arar. İşte bizleri o sığınağa ulaştıracak olan, ibadetlerin özü ve hülâsası olan namazdır. 

Peki biz insanoğlu kâinatta imandan sonra en yüksek hakikat olan namazı, yerli yerince uygulayabiliyor muyuz? Bırakın yerli yerince uygulamayı beş vakit aksatmadan kılabiliyor muyuz? Bugün Müslüman insanlara bile namaz kılıyor musun, diye soruyoruz. Hâlbuki bir Müslüman için en büyük hakaret bu soru değil midir? Bugün bizim Müslümanlara bile bu soruyu sormamızın sebebi nedir? Dünyaya aşırı bağlanma ve dolayısıyla dünyada ebedî kalacağını zannetme. Evet, insanoğlu çoğu zaman dünyada ebedî kalacağı düşüncesine kapılır. İşte bu düşünce insanı, namaz kılmamaya veya ben daha gencim ilerde kılarım diyerek hep ertelemeye iter. Hâlbuki o ilerde dediği zamanın geleceği kesin bile değildir. Yani ilerde kılarım diyerek aslında geleceği kesin olmayan günlerin namazlarını kendisine yük edinir. ‘Namazı yük edinmek’ yüklerin en ağırı olsa gerek. Hâlbuki namazımızı kılsak hem de o namazı son namazımızmış, Rabbimizin huzurunda son secde edişimizmiş gibi kılsak. Bunu iliklerimize kadar hissetsek, baştaki sırra vakıf olanlardan olacağız. 

O zaman hayyaalelfelah...

Okunma Sayısı: 2354
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı