"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir kâinat yolcusunun müşahedeleri

Yasemin GÜLEÇYÜZ
15 Aralık 2021, Çarşamba
“Nekaisten müberra olmak, cinan-ı Cennetin mahsusatından ve her kemâle bir noksanı karıştırmak, şu âlem-i kevn ü fesadın mukteziyatındandır.” (Eski Said Dönemi Eserleri, Münâzarât, Y.A.N., 2017, s. 18)

Kevn oluş, fesad bozulma demektir. 

Yaşadığımız âlem Cennet gibi sabit değildir, her an değişim halindedir. İlkbahar-sonbahar, sabah-akşam, gençlik-ihtiyarlık, iyilik-kötülük, sevinç-üzüntü… “kevn ü fesad”ın örnekleridir. 

Hasıl-ı kelâm zıtlıklarla dopdolu bir âlemde yaşıyoruz. Âlemin çarkları keyfimize göre dönmüyor. Peki, bu zıtlıkları iç dünyamızda nasıl anlamlandıracağız? Hangi temeller üzerine oturtabileceğiz?

Varlık âleminin iki yüzü

Âlem sarayında muhatap olduğumuz her şeyin, her varlığın, olayın “mülk ve melekût” olmak üzere (aynanın iki yüzü gibi) iki yüzü olduğunu, zıtlıkların mülk yönünde (zahirde görünen tarafta), uyum, ahenk, güzellik ve iyiliklerin, müsbet manaların perde arkasında (melekût tarafta) bulunduğu hakikatini iç dünyamızda yerleştirmek zorundayız. Dünya imtihanımızın ana sorusu bu…

Dünyaya gelirken beraberimizde getirdiğimiz sınır konulmayan şehvet, akıl, öfke duygularımız, günlük hayatımıza menfaat çatışmalarını, karamsarlık, ruh çöküntüsü, gerginlik ve endişeleri taşır. Zıtlar âleminde (âlem-i kevnü fesad) bu duygular fırtınalı denizde yol almaya çalışan gemi gibi bir taraftan öbür yana sarsar durur bizi. Böyle anlarda ruhumuz, kalbimiz, lâtifelerimiz gıdasızdır, zayıftır, kararsızdır…

Eşyanın hakikati

Peygamberimizin (asm) “Ya Rabbi bana eşyanın hakikatini göster!” duâsını sıkça yaptığını yazar kaynaklar. Eşyanın hakikati Rabbimizin isimleridir yani esma-i İlâhiyelerdir. Yaşadığımız âlem esma-i İlâhiyenin aynaları hükmündedir. Olayların arkasındaki esma-i İlâhiyeye nazarlarımızı ne kadar çabuk çevirebilirsek ruhumuzu ve kalbimizi, lâtifelerimizi o kadar çok gıdalandırır güçlendiririz. 

Rabbimizin isimlerini yaşadığımız her şeyde fark edip, görebilmek kalbimizin, ruhumuzun lâtifelerimizin gıdası, hayat iksirleridir.

“Dehşet aldığın zaman, İbrahim Hakkı gibi ‘Mevlâ görelim neyler / Neylerse güzel eyler’ de pencerelerden seyret, içlerine girme” hakikatinde olduğu gibi bizler aslında “gözlemci-müşahid” konumunda olmalıyız. Aksi takdirde zıtlıklar âleminde (âlem-i kevnü fesad) perişan oluruz.

Allah her şeyi en güzel şekilde yapar. Esma-i İlâhiye güzeldir. Lâkin bazı şeyler bizzat, bazıları neticesi itibarıyla güzeldir. Varlık âlemindeki her şey sonuç olarak esma-i İlâhiyenin akisleridir. Bu hakikate “itimat ve itikad” güven, muhabbet, şevk, gayret, ahenk gibi bütün müsbet manaları beraberinde getirir.

Olaylar anlam kazanır. İç dünyamızda duygularımız, ruh halimiz sağlam zemine oturur. İç huzur “nokta-i istinad ve istimdat ile” sağlanır. 

“İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül ise saadet-i dareyni iktiza eder” manaları böylece iç dünyamızda yaşanır. 

Velhasıl 

Yunus Emre “Hoştur bana Senden gelen ya gonca gül yahut diken, ya hilkatu yahut kefen, Lütfun da hoş, kahrın da hoş…” derken bizce bu manaları murad eder…

(Bizim Aile Dergisi Aralık 2021 sayısından alınmıştır)

Okunma Sayısı: 1991
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali

    15.12.2021 12:46:19

    "ya hilkatu yahut kefen,, Ya hilat'u ( kaftan kürk).

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı