1936 yılının baharında Eskişehir Hapsinden tahliye olan Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, Kastamonu’ya mecburî ikamet ile gönderilir. Uzun bir müddet polis karakolunda, daha sonra da tam karakolun karşısındaki bir evde kontrol ve gözetim altında tutulur.
Âyetü’l-Kübra Risalesi de Bediüzzaman Hazretleri’nin Kastamonu’da iken Bir Ramazan ayında telif ettiği eserlerdendir.
“Yedi gökle yer ve onların içindekiler O’nu tesbih eder. Hiçbir şey yoktur ki O’nu övüp onu tesbih etmesin. Lâkin siz onların tesbihini anlamazsınız. Şüphesiz ki O Halimdir (ceza vermekte acele etmez), Gafur’dur. (Günahları çokça bağışlar.) (İsra Sûresi, 44.) âyetinin tefsiridir.
Bu risale, Isparta kahramanları başta olmak üzere kendini iman dâvâsına adamış herkes tarafından çoğaltılmış ve temin edilmeye başlamış, tbütün vatan sathına yayılmıştır. Basılması ve yayılması ayrı bir çalışmanın konusu olabilecek kadar ilginçtir.
HZ. ALİ’NİN DUÂSI
Hz. Ali’nin (ra) Celcelutiye Kasidesi’nde dediği “Âyetü’l-Kübra hakkı için o fecet (kötülükler) ve musîbetten şakirtlerine eman ver” şeklindeki niyazı Nur Talebelerini Denizli hapsinden selâmete çıkmasına vesile olmuştur. Asa-yı Musa eserinde olduğu gibi bu asrın dalâlet sihirlerini yok edici bir özelliği vardır.
Bediüzzaman Hazretleri şöyle der: “Hem mâdem Celcelûtiye’nin aslı vahiydir ve esrarlıdır ve gelecek zamana bakıyor; ve gaybî umûr–u istikbâliyeden haber veriyor; ve mâdem, Kur’ân îtibârıyla, bu asır dehşetlidir ve Kur’ân hesâbıyla, Risâle–i Nur, bu karanlık asırda ehemmiyetli bir hâdisedir; ve mâdem sarâhat derecesinde çok karine ve emârelerle, Risâle–i Nur, Celcelûtiyenin içine girmiş, en mühim yerinde yerleşmiş; ve mâdem Risâle–i Nur ve eczâları, bu mevkie lâyıktır ve Hazret–i İmâm–ı Ali Radiyallâhü Anhın nazar–ı takdirine ve tahsinine ve onlardan haber vermesine liyâkatleri ve kıymetleri var; ve mâdem Hazret–i İmâm–ı Ali Radıyallahü Anh, …dalâletlerin bütün mânevî sihirlerini ibtâl edebilen bir mâhiyette bulunan ve bir mânâda Âyetü’l–Kübrâ nâmını alan risâle–i hârikaya bakıyor gibi bir tarz–ı ifâde görünüyor.” (Mektubat, (Mektubat, İşârât–ı Gaybiye Hakkında Bir Takriz, s. 448; YAN, 1994)
Âyetü’l Kübra, Nur Talebelerini Denizli hapsinden kurtulmasına vesile olduğu gibi bizleri de inşallah bu felâket ve helâket asrındaki fitnelerden, gaflet ve dalâlete düşme musîbetlerinden kurtaracak, sahil-i selâmete çıkaracaktır.
MUHTEVA
Âyetü’l- Kübra Risalesi bir “Mühim bir ihtar ve ifade-i meram” ile başlar. Bir “Mukaddime” ve “İki Makam” şeklinde yazılmıştır.
“Mukaddime” kısmı “dört mesele-i mühimme”den oluşur.
Âyetü’l Kübra’nın “Birinci Makamı” Arapça tefsirdir.
“İkinci Makamı” Birinci Makamın bürhanlarının tercüme ve mealidir.
HÜLÂSA
“Kâinattan Hâlık’ını soran bir seyyahın müşahedatı” olan Âyetü’l- Kübra Risalesi hususan bu Ramazan ayında ve her zaman okunmayı, kâinat kitabı ile birlikte tefekkür edilmeyi bekliyor.