Kızı, “Haberlere baktın mı?” diye sordu.
“N’oldu, ne var?” dedi kadın.
“Rojin Kabaiş davasında ilerlemeler var” dedi kızı ayrıntılı anlattı.
“Başından belli demiştim” dedi kadın, “bu işin içinde bir bit yeniği var diye. Daha bir kaç günlük öğrenci, hem de kampüs içinde göl kenarına pikniğe gidip niye intihar etsin.
“İşin içinde bir iş var.”
“Yakında çıkar” kokusu demiştim.
“Ama kokusu çıksa da adaletin tecellisi niye işlemiyor, neden birilerini korumak adına üstü örtülüyor?” dedi kadın. Devam etti:
“Güçlünün yanında olup garibi ezen, hak arayışında olan mazlumun ahını işitmeyen, doğruyu bilip de ‘Aman ucu bana dokunmasın’ diye susan, gözü korkutulup susturulan insanların varlığına, haksızlığın normalleştirilmesine itirazım var evlâdım, fakat elden gelen de bu kadar.”
“Görüşürüz yine” dedi kızı, “Bugün çok işim var. Akşama yemekte ne var? Belki akşam dönüşünde uğrarım.”
Saydı kadın olanları, “şunu da ilâve edeceğim, akşama daha çok var görüşürüz inşallah.”
Sonra kendisi de gezindi bir müddet internette.
Roji’nin babasının feryatlarını, kızı için çektiği acıyı duymayanın insaftan hissesi mi var diye düşündü.
“Hem baba var, baba var işte... Narin’in babası ailesini kurtarmak istiyor, kızına yapılanı örtbas uğruna, Rojin’in babası adaletin kalbine dokunuyor göz yaşlarıyla feryatlarla... Rabia Naz’ın babası da öyleydi, ama sonuç alamadı. İnşallah bu sefer böyle olmaz” dedi ümitsiz bir şekilde.
Frig kralı Midas’ın kulaklarının eşek kulağı olduğunu gören berber bu sırrı kafası kesilmek korkusuyla kimseye söylemeyip yere bir kuyu kazarak söylemiş. Üstünü de sıkıca örtmüş ama ne çare rüzgârlar o sesi etrafa yaymış: “Midas’ın kulakları eşek kulakları!” Sır ülkeye ayan beyan yayılmış.
“Yerin kulağı var” ifadesi de bugüne ulaşan bir deyim olmuş.
Midas’ın sırrını taşımayan bu yer hangi sırrı gizlemeye muktedir olacak ki?
Hem bu dünyanın öbür dünyası var. Boynuzsuz koyunun boynuzlu koyundan kısas sûretiyle hakkı alınacak bir mahşer günü, bir ahiret hayatı var.
Ne Rojin’in, ne Narin’in, ne Rabia Naz’ın, ne Özgecan’ın ve bilinmeyen haksız mağdur mazlum tek bir kimsenin hakkı yerde kalmayacak.
“İnancım var” diyenin buna inanmasından daha tabiî ne var?
Sonra eline bir tarih kitabı aldı. Semineri vardı ona hazırlanması, bilgilerini tazelemesi gerekiyordu. Cuma, bayram, Kadir selâmlıklarında, ya da sefer dönüşlerinde saray görevlilerinin padişahı “Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var” dedikleri kısmı okuyunca, “Aslında dedi biraz arızalı bir söz, ama padişaha ancak bu kadar uyarı yapmaya güçleri yetmiş, o mutlakîyet şartlarında. Şimdi madem söz, fikir, düşünce hürriyeti var kimse kendini ilâh, otorite dokunulmaz görmesin her şeye gücü yeten ve hesabı çabuk gören Allah var! “O’nun adaletine inanan haksızlık yapmaktan korksun” diye binlerce kez duyurmak lâzım. Bugün var olanın, yarın hiç olduğu bu dünyanın bin bir türlü hali var ki bazı giriftar olunan musibetlerde yapılan haksızlıkların, günahların nefsin de payı var. Kimse variyetine güvenmesin vesselâm.