"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Farz vazifemiz: İttihad ve ittifak (2)

Yusuf ÇAĞLAYAN
10 Nisan 2015, Cuma
En az, menfi aktörler kadar ittihad ve ittifak etmedikçe, kader, İttihad-ı İslâm’a fetva vermeyecektir. Mademki, “bugünün en birinci farz vazifesi, ittihad-ı İslâm’dır.”

İttifak ve ittihad bunalımı

Risale-i Nur’da İslâm dünyasının hemen bütün problemleri, ittihad ve ittifak kavramları ile ilişkilendirilerek teşhis ve reçete edilir. Risale-i Nur’un kavram sistematiği içinde, “İttihad-ı İslâm” asıldır. İttifak kavramı, daha çok harice karşı dâhildeki genel kimliği oluşturan alt kimliklerin birlikte hareket etmeleri ve dayanışmaları anlamında kullanılır. “İttifak; kendi istiklâliyetini kaybetmeden yan yana gelmek, muvafık olmak ve muvafakat etmek; yani bir çizgi üstünde omuz omuza vermek demektir. İttihad; bir araya gelmekten ileri geçip, tekrar bölünmemek üzere ‘bir’ olmak anlamına gelir. İttihatta, farklar bir vücudun azaları arasındaki farklar gibidir.1 İttihad edenlerin aralarında istiklâliyet yoktur.

Günümüz İslâm dünyası ağır ittifak ve ittihad bunalımı geçirmektedir. İttifak ve ittihattan yalıtılmış durumu itibariyle Ortadoğu olarak tanımlanmaktadır. Yaşanan olaylar, halk-iktidar gerilimi gibi basit bir denklemle açıklanamaz. Ortadoğu düzeni, uluslar arası güçlerin kurmuş olduğu Sykes-Picot düzenidir. Sınırlar, rejimler, bu düzenin bir açılımıdır. İktidarlar, bu sistemin mahalli uzantılarıdır. Halkın değil, bu düzenin sahiplerinin gücünü, çıkarlarını temsil ederler. Bu sebeple, mahalli iktidarlara dokunmak, bu düzene dokunmaktır. Bu mahalli sistemleri değiştirmek, bu düzeni değiştirmek anlamına gelir. Dolayısıyla, halkın mahalli iktidarlara muhalefeti, bu uluslar arası düzene muhalefet anlamına gelir. Kısaca, uluslar arası sistem ile mahalli sistemler arasındaki ilişkiyi gözardı ettiğimizde olayı bir halk-iktidar gerilimine indirgememiz ve böyle basit ve safderun düşünmemiz kaçınılmaz olacaktır.

Sykes-Pickot düzeni çöküyor

Olaylara şöyle de bakmamız gerekiyor: Sykes-Pickot düzeni ömrünü tamamlamıştır. Yerel iktidarların kullanım ömrü bitmiştir. Bunda etkili olan dâhili etki sistemi, geçmiş düzen denkleminde hiçbir yeri olmayan halkın demokratik bir değişim kuşağı olarak ortaya çıkmasıdır. Bu değişim, halk-iktidar gerilimine, kurulu düzenin sürdürülebilir özelliğini kaybetmesine yol açmaktadır. Harici etki sistemi ise 1945’li yıllardan itibaren ABD’nin küresel statükoyu temsil rolünü İngiltere’den devralması ile başlamıştır. Ortadoğu haritasına İsrail eklenmiştir. SSCB çökmüş ve bölgeye müdahil olan yeni küresel güçler ortaya çıkmıştır. Artık hiçbir şey eskisi gibi değildir. Değişimi gerekli kılan kaçınılmaz sebepler vardır. Bu dâhili ve harici etki sistemleri sebebiyle hâkimiyet alanındaki oyunun kuralları değişmiştir. Evet, İslâm bölgesi bir değişim gerilimi yaşamaktadır. Bu gerilim gittikçe şiddetlenmektedir. Büyük boy sistem ve hatta küresel sistemin değişim gerilimi en büyük sarsıntıyı İslâm bölgesinde oluşturmaktadır.

Değişim denkleminde nesne rolü mü?

Değişimi kendi yönünde gerçekleştirmek isteyen Sykes-Pickot ve BOP merkez ülkeleri arasında kıyasıya bir rekabet yaşanmaktadır. Harici etki sistemini oluşturan bu aktörler, fizikî ve beşerî boyutu ile İslâm dünyasına adeta bir nesne rolü biçmektedirler. Hâkimiyetlerini sürdürmenin ve yenilemenin İslâm toplumlarının bütün ittifak ve ittihad dinamiklerini ortadan kaldırmaktan geçtiğini çok iyi bilmekte ve mucibince hareket etmekte ve fonksiyonel bir irade ortaya koymaktadırlar. Kendi içlerinde ve aralarında fonksiyonel ittifak ve ittihad ilişkileri geliştirmektedirler. Geçmişte İngiliz ve Fransız çıkarlarının ve ordularının karşı karşıya geldiği noktalar İslâm ülkelerinin sınırları olarak belirlenmişti. Günümüzde de, eski ve yeni güçlerin karşılaşma alanlarının sınır olarak çizilmeye çalışıldığı bir süreç işlemektedir. Bu süreçte, ihtilâf bataklığında kendi enerjisini tüketen, fonksiyonel bir ittifak ve ittihad iradesinden yoksun Müslümanlar başrolü oynamaktadır. Geçmişte iki kutuplu sistem içinde eritilen İslâm dayanışması, günümüzde, Sykes-Pickot veya BOP düzeninin mahalli temsilcisi olan iktidarlar ve İslâm’ı temsil eden dinî toplulukların ihtilâfları ile etkisizleştirilmektedir. İslâm dünyasındaki iktidarlar, İslâm adına değil, kendi iktidarlarını koruma ve sürdürme adına hareket etmekte ve İslâm bölgesini kendi çıkarları doğrultusunda yeniden düzenlemek veya kurulu düzeni yenilemek isteyen harici güçlerle ittifak etmektedirler. Şia İslâmı’nın merkez ülkesi İran, İslâm denkleminde değil, Batı denkleminde yer almıştır. İslâm dünyasındaki etnik ihtilâfları, mezhebî ihtilâflar boyutuna taşıyarak İttihad-ı İslâm’a ağır darbeler indirmektedir. Böylece potansiyel İslâm dayanışması oldukça sistematik bir ihtilâf stratejisi ile imha edilmektedir. Bu sebeple, Arap Baharı olarak nitelenen olaylar zinciri çok dramatik iç çatışmalardan sonra, gelip BOP haritası doğrultusunda parçalanma veya Sisi gibi yeni figürlerle denetim altına alınma noktasında gelip durmaktadır.

Tek Seçenek: İttifak ve ittihad

Bu küresel iradelere karşı, ancak fonksiyonel bir ittifak ve ittihadla mukabele edilebilir. Bu da meşveretle mümkündür. Nasıl ki ittifak ve ittihad, İslâm’ın dar bir dairesine münhasır değildir. Meşveret de böyledir. En dar daireden, en geniş dairelere kadar meşveret daireleri vardır. Dar dairelerde cereyan eden meşveretin geniş dairelerde yokluğu, geniş dairelerde ittifak ve ittihad yokluğunu netice vermektedir. Bu sebeple dar dairelerdeki meşvereti geniş dairelere yaymaya ihtiyaç vardır. Dünyanın her bir köşesindeki Müslüman topluluklar, aynı şahs-ı manevinin bir azası olmadıkça, münferit kalacak ve hakkını ve hukukunu muhafaza ve müdafaa edemeyecektir. En az, menfi aktörler kadar ittihad ve ittifak etmedikçe, kader, İttihad-ı İslâm’a fetva vermeyecektir. Mademki, “bugünün en birinci farz vazifesi, ittihad-ı İslâm’dır.” Bu farz vazife ile mükellef bulunanların bir meşveret çatısı altında teşrik-i mesaisi şarttır.

Dipnot: 1- Prof. Dr. Nuri Çakır, İttihad-ı İslam’a Dair Sorular, Köprü, Güz/2009, Sayı: 108.

Okunma Sayısı: 2128
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı