Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 02 Şubat 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

S. Bahattin YAŞAR

Rahmanın vediaları ile birlikte yaşamak - 2



Ne dünya kalıcı, ne sevdiklerimiz;

hepimiz gurbetteyi

Bu satırları okurken, eğer anne babanızla birlikte yaşamıyorsanız, içinizin ‘cız’ etmemesi düşünülemez. Çünkü pek çok insan hayatın değişik şartları sebebiyle anne babasından, doğduğu topraklardan uzaklarda yaşıyor. Gurbette yaşamak duygusu çok erken ve çok etkili dokunuyor insana. Ama bir o kadar da yaşanması gereken bir gerçek, gurbet duygusu. Çünkü ne dünya sabit bir mekân, ne de sevdiklerimiz sürekli görüşülmeye uygun.

Bu hayat hali, dünyanın kalıcı bir mekân olmadığına, insanın dünyaya gelirken ayrılığı tatmaya geldiğine dikkatleri çekiyor. Onun için hayat bize, kavuşmayı yaşamakla birlikte, ayrılmayı da yaşamayı da öğretiyor.

Evlât sevgisi de, torun sevgisi de Rahman’ın

hsanı

Allah, insana her şeyin sevgisini ayrıca ihsan etmiş. Evlât sevgisinin yanında, onunla birlikte torun sevgisini de ayrıca bir nimet olarak ihsan etmiş. Anne baba için çocuklar, torunlar hayatın vazgeçilmezleridir. Hatta torun sevgisi evlât sevgisinin ötesine bile geçebiliyor. Bunu, babamın cüzdanındaki yıllarca duran resmimin yerini, torunlarının resimleri alınca; annemle konuşurken, ‘Oğlum nasılsın?’ demeden, ‘Çocuklar nasıl, torunlarımın gözlerinden öp’ demesiyle anlıyorum.

Anne babalar; muhterem,

sadık ve fedakâr dostlardır

On yıllardır gurbetteyiz. Farklı şehirlerin insanı olduk. Bir yerlere ısınırken, bir yerlerde doyarken memleket kavramımız, neredeyse doğduğumuz değil, doyduğumuz yer oldu. Artık yaşadığımız şehirlerde, kendimize birilerini komşu edindik. Birileri ağabeyimiz oldu. Birileri ablamız. Apartmanımızdaki yaşlıca birilerini de babamız gibi, annemiz gibi görmeye başladık. Böylece alıştık canımız olan, kanımız olan anne ve babalardan uzaklarda yaşamaya. Bu aslında zoraki bir alışmaktan başka bir şey değil. Tabiî sair insanlar, hangi özellikte olursa olsun, hiç kimse anne babanın yerini tutamıyor. ‘Ana gibi yar olmaz.’ diyen boşuna söylemiş değil bu sözü. Anne babanın, “muhterem, sadık, fedakâr dostlar’ olarak nitelendirilmesinin ne kadar yerinde olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Evlât, ne şartlarda olursa olsun, anne baba her şart altında (insanlık dışı vaziyetler hariç) evlâdının yanında yer alıyor, ona fedakârlık yapıyor ve ona gerçek dost oluyor.

İnsan, doğduğu, ilk oyunlarını oynadığı, ilk arkadaş edindiği, hayat antrenmanlarını yaptığı ilk hayat alanından, toprağından uzak kalınca, bir yanı hep öksüzlüğü yaşıyor. Bu öksüzlüğün de altında, anne babasının yokluğu yatmaktadır. Oysaki insanın anne babası yanındaysa, vatanın her parçası, aslî bir memleket özelliği kazanıveriyor.

Kızımız/oğlumuz mutlu olsunlar da ne olursa olsun

Anne babalar bir aşamadan sonra artık çocukları için yaşamaya başlıyorlar. Çocuklarının hayatlarını kendi hayatlarından daha da önemser hale geliyorlar. Hakikaten yemeyip yediriyorlar, içmeyip içiriyorlar. Hayatlarını çocuklarının hayatları için feda ediyorlar. Kendi mutluluklarını, kendi rahatlarını, kendi ihtiyaçlarını terk edip/erteleyip çocuklarının mutluluğu için yaşamaya başlıyorlar. Oğlunun/kızının saadetiyle önce anne baba saadet içerisinde oluyor.

Onların tasası, kaygısı ve huzursuzluğu ise, önce onların yüreklerini dağlıyor.

Ama gelin görün ki, bir anne baba pek çok çocuğuna, torununa bakabiliyor, onların tasalarını çekebiliyor iken; pek çok evlât veya torun, bir anne babaya bakamıyor. Bu durum ne yazık ki pek çok ailede, bir gerçeği ifade ediyor.

Ya sonra?

Mutlulukları başka bir yuvada devam etsin, çocuklarının mürüvvetlerini görmek için uygun buldukları, mutlu olacaklarını düşündükleri bir ailenin bireyi ile akraba olmayı düşünüyorlar. Kızlarına bir koca, oğullarına bir gelin bulmak için adım atıyorlar. Ve gerçekten pek çok anne baba, şartlarını da zorlayarak, borçlara da girerek sadece çocuklarının bir yuva kurması için sıkıntılara giriyorlar.

Hatta bazıları evlerini alıyorlar, ev eşyalarını eksiksiz alıyorlar, arabalarını alıyorlar, hatta ve rahat bir gelecek için işlerini bile ayarlıyorlar.

Sonuç mu?

Hayatları için, kendi hayatlarını hiçe saydıkları evlâtları, gelinleri ya da damatları onları haftada bir, ayda bir, hatta bazıları için yılda bir misafirliklerini bile ağır görmeye başlıyorlar. Hamlık denen şey de bu olsa gerek.

Gelin hanım, ‘ben seninle evlendim, anne babanla değil’; damat bey, ‘annen, baban artık çok olmaya başladılar’ demeye başlıyor. Onların vücutlarını istiskal etmeye, hatta ölümlerini arzu etmeye başlıyorlar.

Sizin hayatınız için hayatını feda edenin, zeval-i hayatını arzu etmek ne divanece ve ne çirkin ne vicdansızca bir tavırdır.

İnsan evlilikte neyi öncelerse,

onunla imtihan oluyor

Aslında bu sonuç, bir tokadın neticesidir.

Anne babalar çocuklarına eş ararlarken neyi önceleyerek aday aramışlarsa, sonrasında o önceledikleriyle imtihan oluyorlar.

‘Gelinim zengin bir ailenin kızı olsun’ diye arayışa giren anne baba, evet zengin bir ailenin kızını gelin olarak buluyor; ama o zengin gelin, anne babaya yemek yapmak istemiyor. O zengin gelin, kendine göre fakir olan anne babayı küçümser hale geliyor.

Ya da beklentilerinin tam aksiyle muamele görüyorlar.

‘Güzel bir gelinim olsun’ diyen anne baba, evet oğullarına güzel bir gelin bulup evlendiriyorlar, ama bu güzellik, yeni kurulan ailenin başına belâ getirebiliyor.

‘Soylu bir aileden kız alalım’ diyen anne baba, evet, soylu bir aileden kız alıyorlar, ama o soylu aile kızı kendilerine, arzu ettikleri/hak ettikleri saygı ve hürmeti göstermiyor.

Ne acı ki, inancı için yapılmayan tercihler, içinde inanç olmayan bir takım davranışları beraberinde getiriyor. Çünkü anne babaya, büyüklere saygıyı, sevgiyi, hürmeti, edebi, onların rızalarını aramayı ancak din öncelemektedir. Aday aranırken öncelenen dindarlık olmadığı için de, bu özlerden uzak bir hayat halinin ortaya çıkması normal bir sonuç olmaktadır.

Allah’ın huzurunda secdeye kapanmayan, davranışlarında Allah’ın rızasını aramayan, Allah’ın huzurunda huzuru aramayan bir aile bireyi için saygı, sevgi, hürmet, rıza, hak ve hukuk gibi davranışlar, ötelenen davranışlar olduğu için, böyle bireylerin hayatlarında böyle davranışlar ötelenmiş davranışlar olacaktır.

İnsan, imanı nispetinde saygı, imanı nispetinde hürmet, imanı nispetinde hak ve hukuku gözetebilecektir. İman, ancak hayata hayat olabilecektir. Allah’tan korkan bir insan, yanlış davranışlar yapmaktan da korkacaktır. Hak ve hukuku gözetecektir. Her bir davranışın hesabının olduğu bilinciyle hareket edecektir.

Anne-babalar çocuklardan daha ziyade

merhamete lâyık ve şefkate muhtaçtırlar

Anne babaların ailedeki varlığı pek çok noktadan önem arz eden bir konudur. “Öf” bile demenin, azarlamanın, onların varlıklarını yük hissetmenin ve hissettirmenin yasaklandığı anne babalar, çocuklardan daha hassas bir şekilde davranış beklemektedirler. Yoksa, Hadis-i Şerifte belirtildiği şekliyle; “Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasa idi, belâlar sel gibi üstünüze dökülecekti.” hakikati gereği, ülke, toplum, aile ve bireyler olarak başımıza gelen musibetlerde, ihtiyar anne ve babalarımıza sergilediğimiz davranışları da bir gözden geçirmek gerekecektir.

Değişen aile modeli, ihtiyar anne babayı yalnız bırakır hale geldi. Böylece evlerin bereket direkleri, rahmet vesileleri ve musibet dâfiaları hanelerden uzaklaşınca, belâlara kapılar açıldı.

Dünya ve ahiret rahatı, anne ve babaya gösterilen davranışla alâkalı.

Dünya ve ahiret saadeti, anne ve babanın hukukunu gözetmededir. Anne babaları ağlayan ailelerin, saadetli yarınlara ulaşması düşünülemez.

“Eğer ahiretini seversen, işte sana mühim bir define. Onlara hizmet et, rızalarını tahsil eyle. Eğer dünyayı seversen, yine onları memnun et ki, onların yüzünden hayatın rahatlı ve rızkın bereketli geçsin. Yoksa onları istiskal etmek, ölümlerini temenni etmek ve onların nazik ve seriü’t-teessür kalplerini rencide etmekle, ‘O dünyada da, ahirette de ziyana uğramıştır.’ (Hac Sûresi, 11.) sırrına mazhar olursun. Eğer rahmet-i Rahman istersen, o Rahman’ın vedialarına ve senin hanendeki emanetlerine rahmet et.”

“Her amel kendi cinsinden bir şeyle karşılık görür” hükmü gereği, “Eğer sen ölmezsen, ihtiyar olacaksın. Sen valideynine hürmet etmezsen, senin evlâdın dahi sana hizmet etmeyecektir.” hakikati oldukça yerinde bir kaide olarak dikkate alınmalıdır.

Bilhassa evlerinde anne babalarıyla birlikte yaşayanların 21. Mektup’u çok ciddî şekilde, tetkik etmeleri ve buradaki hakikatleri hayatlarında yaşamaları gerekmektedir.

Anne babasıyla birlikte aynı mekânda yaşayanlar için önemli bir formül şudur: Problem olarak görülebilecek her hali, ‘imtihandayız’ ikazıyla birlikte ele aldığımızda, yüzde elli olumlu bir adım atmış olacağızdır. İmtihandayız hali, kişinin oluşturacağı davranışı daha vicdanlı ve şefkatle oluşturmayı netice verebilecektir.

02.02.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (26.01.2008) - Rahmanın vediaları ile birlikte yaşamak -1

  (19.01.2008) - İnsan, sevgisi kadardır

  (12.01.2008) - İmtihanın dönemeçleri

  (05.01.2008) - Duygu eğitimi

  (29.12.2007) - Çirkinin icadı çirkin değil, güzeldir

  (22.12.2007) - Hayata dokunan davranışlar

  (15.12.2007) - Mutlu aile modeli

  (08.12.2007) - Hiçbir küçük, küçük değildir

  (01.12.2007) - Bahtiyar çiftçi

  (24.11.2007) - “Def-i şer, celb-i nef’a râcihtir”

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri