Herkes nasıl iyi anlatılır ve anlaşılırsa ona öyle hitap etmek gerekir.
Fizik öğretmeni sınıfa girer, öğrenciler dindar olan bu öğretmene, “Öğretmenim derse başlamadan size bir soru sormak istiyoruz. Yalnız bize kızmayın soru sizin branşınızla ilgili değil, ama sizin sahip olduğunuz bilgiler içinde cevabı olabilir. Bir de bu soruyu hemen sormamız gerekiyordu çünkü sizden önceki dersimiz edebiyat dersiydi ve soracağımız soru bu dersimizde konuşulanlardan kaynaklandı…
Bundan otuz sene evvel İstanbul’da lise ve lise ikinci sınıf öğrencilerinin fizik öğretmenine sorduğu soru ve cevabı: “Öğretmenim edebiyat öğretmenimiz filan kişi bize, ‘Ezan Türkçe okunmalı, bu yanlış yapılıyor, bunun düzeltilmesi gerekir, ne güzel önce Türkçe okunuyordu, herkes anlıyordu vs’ diye anlattı. Biz “dinin emirleri belli bir lisanla gelir ve uygulanır” dedik. Ama öğretmenimiz ‘Siz anlamazsınız’ dedi ve azarladı… Bu konuda bize nasıl bir cevap verirsiniz?”
Bu zamanın hastalıklarına ve garip sorularına izah ve isbatlarıyla çok hakikatlı bir tefsir olan Risâle- Nur’lardan haberdar fizik öğretmeni öğrencilere teneffüsten telâfi edilmek şartıyla şöyle bir cevap verir: Ön sırada oturan kız öğrencisi Ayşe’ye hitaben “Ömer tahtaya gelir misin?” der ve devamla arka sıralarda oturan Hüseyin’e hitaben de “Gülnihal sen de gelir misin?” diye tahtaya çağırır. Bütün sınıfla birlikte yanlış isimle çağrılan öğrenciler şaşkın: “Hocam ne diyorsunuz! Öğretmenim olur mu?” Sesleri sınıfı doldurur…
Anadolu’nun bağrından kopup gelmiş bahtiyar öğretmen öğrencilere “Sevgili çocuklar isim nedir? Bizleri tanıtan, bizi tanıtan, bizi herkese ilan eden bir özelliğimizdir, adımızdır. İki arkadaşınıza yanlış kendilerinin olmayan adlarla hitap ettim diye. Sınıfın altını üstüne getirmeye kalkıştınız. Yavrularım bizi, bütün varlıklar adına bildiğimiz atomdan kâinatın tamamına kadar her şeyi yaratan, yoktan var eden Allah’ımız, yaratıcımız, sahibimiz diyor ki: “Allahuekber, Allahuekber…..” beni böyle tanıyınız, bana böyle hitap ediniz, beni böyle bir lisanla anınız” diyor. Biz nasıl olup da O’nu “Tanrı uludur, tanrı uludur…” diye zikredeceğiz ve O’na öyle hitap edeceğiz…” devamla konu anlaşılır, sükunet bulur ve öğrenciler memnuniyetlerinden öğretmenlerine teşekkür ederler ve derse devam edilir…
Şimdi biz, geçenlerde basına Mudanya Mütarekesi anma gününde çok büyük bir iştiyakla, “Ezan bile her gün beş defa Arapça okunuyor…” diye şikayet eden Uludağ Üniversitesi Rektörü sn. Mustafa Yurtkuran’ı “Safinaz ne diyorsun” diye çağırsak. Çok mu daha iyi olur acaba? Kararı siz verin…
02.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|