Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 02 Şubat 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Şükrü BULUT

Tesettürde Fransa model olamaz



Tesettür meselesinin hükümetçe aniden gündeme getirilmesi, bize ümit verdiği kadar kaygı da verdi. Altı seneden bu yana gayet uzağından yürüdükleri “mesnetsiz yasağın” başbakanın direktifiyle ele alınması, inşallah netice itibarıyla hayra vesile olur. Halkının yüzde seksen beş-doksanı tesettürün serbestiyetine taraftar olan bir ülkede, bu mânâsız yasağın sürmüş olmasının, Türkiye’yi dışarıda gülünç duruma düşürdüğüne, hükümet üyelerinin kendileri de şahit olmuşlardır. Bu ayıbı kaldırma teşebbüsünün yalnızca üniversitede okuyan talebelerle sınırlı kalmasının, ayıbı iyice serrişte edeceğini ve dünyaya ilân edeceğini de burada belirtmek de fayda var. Fransa dışındaki Avrupa ülkelerinde tesettüre müdahale edilmediğini gözönünde bulundurduğumuzda, başbakanın iddia ettiği gibi, serbestiyet üniversite talebeleriyle sınırlı kaldığında, Türkiye bu hususta Avrupa’ya maskara olur. Kadınlarımızın hayatlarının bir parçası olmuş ve bin seneyi aşkındır Anadolu’daki Türk kadınının Kur’ân’ın bir prensibi olarak yaşayageldikleri tesettürü, mesnetsiz yasaklarla gündemde tutmanın, zihinlere “siyasî istismarı” da getirdiğini burada belirtmek gerekiyor. Bilhassa mahallî seçimlerin yaklaştığı bir mevsimde AKP ve MHP’nin başörtüsüne sarılmaları şeklinde algılanan bu tartışmada, umarız ki, her iki parti de samimice bu meselede ittifak edip, onları “dini siyasete alet etmek” ile suçlayanları tekzip etsinler.

Tartışmaların bizi endişelendiren önemli hususlardan birisi, daha önceki Özal hükümetlerinin düştüğü hataya düşülmesidir. Topu Anayasa Mahkemesi’ne atarak, işi iyice içinden çıkılmaz hale getirmek fayda yerine zarar getirir. Tesettürün yasak olabileceğine dair dünyanın hiçbir ülkesinde kanun maddesi olmadığı halde, halkımızın tamamına yakını Müslüman olan Türkiye’de bu nev’î “ayak oyunlarının” siyasîlerin politika hayatına son verip vermediğini ANAP’lılara sormakta yarar var.

İkinci endişemiz ise, temel bir insan hakkı olan “giyim-kuşam”a metazori yöntemlerle ve kanunlar perdesinde müdahale edilmesidir. Globalleşmenin dünyamızı bir köye çevirdiği şu zamanda Avrupa emperyalizmini insanlara dayatmanın insanlıkla ilgisini merak edenler, yalnızca biz değiliz. Dindar geçinip, saldırgan dinsizlerin dümen suyunda ve onların yol haritalarıyla yürümenin bugüne kadar kimseye faydası olmadı. Kaldı ki, “tesettür meselesi” yalnızca üniversitede okuyan bayanlarımızın meselesi değildir. Eşitsizlik, adaletsizlik ve ilkellik teda-î ettiren uygulamalar, hem hükümeti ve hem de milliyetçilik dâvâ eden partileri daha müşkül durumlara elbette sokacaktır.

Görülen o ki, hükümetimiz bu hususta “laikliğin” din aleyhinde uygulamasıyla meşhur Fransa’yı takip etmek istiyor. Fransa’daki Müslümanlarla Türkiye halkını mukayese edenlere sormak lâzım. Sömürge olarak yüzyıldan fazla işkence çeken ve çok yakın zamana kadar asimile edilmeye çalışılan Kuzey Afrikalı Müslümanlar, elbette ki Türkiye ile mukayese edilemez. Bırakınız Türk halkını, Almanya’ya misafir işçi olarak gitmiş ve orada yerleşmiş Anadolu kökenliler için de Fransa örneği söz konusu olamaz. Kaldı ki, dinsizliğini gizlemeye çalışan Sarkozy’nin uygulamasına AB içinden büyük tepkiler geliyor.

Evvelâ hükümet, “tesettürün” dinî bir mesele olduğunu, dinin ise siyaset üstü olduğunu düşünerek samimice hadiseye yaklaşmalıdır. Problemin çözümünü zorlaştıracak yeni oyunlara fırsat vermemelidir. Şayet, AB içinden bir örnek ülke alınacaksa, İslâmî değerleri insanî değerler olarak kabul eden ve tatbikatlarını hürriyetin en geniş dairesinde yürüten devletler ölçü alınmalıdır. Kaldı ki, Türkiye demokrasisinin millî ve dinî değerlerini de korumaya çalışan bir demokrasi olduğunu ilgililerimiz mütemadiyen söylüyorlar. Öyle ise, buradaki örneklerimiz ne çok yüzlü Sarkozy ve ne de tarihi kan, gözyaşı ve eşkıyalık ile dolu Fransa’dır.

02.02.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (25.01.2008) - Tesettür siyasî bir simge değildir!

  (21.01.2008) - Türkiye’nin 'Kürt sorunu' var mı?

  (18.01.2008) - Medrese-mektep çekişmesi üzerine…

  (14.01.2008) - İsveç, Avrupa’da model olma yolunda

  (11.01.2008) - Büyücünün büyüsü bozuldu!

  (07.01.2008) - İsveç’te şeriat

  (04.01.2008) - Dinî kültür ve semboller

  (21.12.2007) - İmtihan veya kurban

  (14.12.2007) - 12 Eylül anlaşılmadan asla

  (07.12.2007) - 12 Eylül anlaşılmadan asla

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri