Buharî’de yer alan bir hadis-i şeriften1 öğrendiğimize göre devriye gezen polisler gibi sokak ve caddelerde dolaşan melekler vardır. Bunlar Allah’ı zikreden, Onun isim ve sıfatlarını öğrenip Onu güzel sıfatlarıyla yâdeden insanları araştırır, gizli kameralarla filmlerini çeker, söz ve davranışlarını dakika dakika kaydederler.
Onları bulur bulmaz da mânevî koruma polisleri gibi hemen etraflarını sarar, tâ dünya semasına kadar etraflarını kuşatırlar.
Her şeyi gören ve bilen Allah bizlere de duyurmak için meleklerine sorar: “Kullarım ne diyorlar?”
“Sübhanallah diyerek Seni noksan sıfatlardan tenzih ediyor, kemal sıfatlarıyla muttasıf olduğunu söylüyor; elhamdülillah diyerek her türlü övgünün Sana ait olduğunu, Allahüekber diyerek de büyüklüğünü ilân ediyorlar” diye cevap verirler melekler.
Cenâb-ı Hak, “Onlar beni gördüler mi?” diye sorar. Melekler, “Hayır, vallâhi görmediler” diye karşılık verirler.
Evet, onlar Allah’ı görmeden, sırf akıl ve kalp kabul edip görür gibi zikir ve ibadet etmektedirler. Hz. Ali de öyle demiyor muydu? “Perde-i gayb açılsa yakînim ziyadeleşmeyecek.” Yani, “Aradan perdeler kalksa Allah’ı, Cenneti, Cehennemi şu kafa gözlerimle görsem bende bir değişiklik olmaz. Zaten ben görüyor gibi iman ediyor ve ona göre hareket ediyorum” demek istiyordu.
İşte imanın en yüksek derecesi bu. Tahkiki iman… Allah’ı görür gibi inanmak ve ona göre hareket etmek…
Allah’ın diğer bir sorusu gelir meleklere: “Beni görseler nasıl olurlardı?” Hz. Ali gibi olamazlardı tabiî. Melekler derler ki: “Seni görseler Sana olan ibadetlerini daha sıkı ve kuvvetli yapar, şanını daha çok tazim eder, Seni daha çok tesbih ederlerdi.”
“Benden ne istiyorlar?” diye sorar tekrar Cenâb-ı Hak.
“Cenneti istiyorlar diye cevap verir” melekler de.
“Görseler nasıl olurlardı?”
“Görseler daha düşkün, daha iştiyaklı olur, daha çok rağbet ederlerdi.”
“Bana neden sığınıyorlar?”
“Cehennemden.”
“Cehennemi gördüler mi ki?”
“Hayır, vallahi görmediler.”
“Ya görselerdi?”
“Görseler günahlardan daha çok kaçınır, daha çok korkarlardı.”
Bunun üzerine Cenâb-ı Hak, “Siz şahit olun ki Ben de onları bağışladım” buyurur.
Bunun üzerine meleklerden biri, bu topluluğun içinde, zikir ve fikir için değil de başka bir maksatla gelen biri bulunduğunu bildirdiğinde, Cenâb-ı Hak, “Madem ki o onların arkadaşıdır. Onlara arkadaş olan kötülük yapamaz” buyurarak onu da affeder.
Dipnotlar:
1- Buharî, Daavat: 66.
02.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|