Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 14 Şubat 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

‘Gölge adam’ın öldürülmesi



MOSSAD’dan FBI’ya kadar birçok istihbarat örgütünün peşinde olduğu ve Amerikan basınının ‘Hizbullah’ın karakutusu’ ve ‘Şii Bin Ladin’ olarak tanımladığı İmad Mugniye yıllar süren kaçgöçten sonra Şam’da öldürüldü. Fethi Şikaki suikastında olduğu gibi, parmaklar yine Mossad’a işaret ediyor. Aslında, İmad Muğniye efsane olmuş bir kişilikti. Onu, ancak Sabri el Benna, Bin Ladin veya yine Irak’ta öldürülen Zerkavi gibi kişiliklerle karşılaştırmak mümkün. Kendisine isnat veya atfedilen birçok eylem var. ABD’nin en çok aranan 20 kişilik listesinde bulunan Mugniye, 1985’te bir Amerikan donanması dalgıcının öldüğü TWA uçağının kaçırılmasının yanı sıra, Hizbullah’ın güvenlik şefi olduğu 1980’lerde Lübnan’da 200’den fazla Amerikalının öldüğü saldırıları planlamak, 1992’te Arjantin’deki İsrail Büyükelçiliğine düzenlenen, 29 kişinin öldüğü saldırıya katılmak ve iki yıl sonra Buenos Aires’teki bir Yahudi merkezinde meydana gelen, 95 kişinin öldüğü patlamayla ilgisi olmakla suçlanıyordu. Mugniye’nin başına 5 milyon dolar ödül konulmuştu. Salı günü (12/2/ 2008) akşamı El Cezire’de haberleri dinlerken Şam’ın mutena mekânlarından Kfer Susa’da bir aracın infilak ettiği ve bunun sonucu bir kişinin öldüğü duyurulmuştu. Meğerse patlayan araç Mugniye’nin aracıymış ve ölen kişi de İmad Mugniye imiş. Bunun böyle olduğunu Menar ve Press TV teşhis ettiler. Bir İran okulunda yapılan merasime katıldıktan sonra dönerken aracına binmek üzereyken aracına konulan bomba uzaktan kumanda ile patlatılmış ve patlamanın etkisiyle hayatını kaybetmiş. Mugniye’nin öldürülmesinin, Hizbullah’ın genel sekreteri Şeyh Abbas Musavi’nin 1992 yılında Lübnan’ın güneyinde bir helikopter saldırısında öldürülmesinden bu yana örgüte verilen en büyük darbe olduğu yorumu yapılıyor.

***

Aslında İmad Mugniye 90’lı yıllarda kendisini unutturmuştu. Birçok kimse onun öldüğünü sanıyordu. Bu dönemde izini kaybettirdiği ve uzun yıllar Tahran’da kaldığı, sadece birkaç defa Beyrut’a uğradığı ileri sürülüyor. Kardeşi de, kendisi gibi, 1994 yılında Beyrut’ta uğradığı bir bombalı saldırıda hayatını kaybetmiş. Hizbullah’ın askerî kanadının ikinci komutanı olarak anılıyor. Şeyh Hasan Nasrallah’a yakınlığıyla da bilinen Mugniye İran’la Hizbullah arasında bağlantıyı sağlayan kanallardan birisi olarak da gösteriliyor. Suikastın hayret verici kısmı suikastın Hizbullah için steril ve güvenli bir ortam olarak görülen bir mekânda işlenmesi. Demek ki, güvenlik boşluklarından yararlanan MOSSAD hedefine ulaşmış. 1962 doğumlu El Hac Rıdvan lakaplı İmad Mugniye aslında muhakkak ki iyi korunuyordu. Ama nasıl oluyor da ona elleriyle koymuş gibi ulaşıyorlar? Şam’da garip şeyler oluyor. İsrail uçaklarının Suriye hava sahasını ihlâl ederek bazı mevkilerini bombalaması da hâlâ esrar perdesini koruyor. ‘A Strike in the Dark’ başlıklı yazısında konuyu inceleyen Seymour M. Hersh zannedildiği gibi hedef alınan mekânın kurulma aşamasındaki nükleer bir reaktör veya santral olmadığını yazıyor.

Bütün bunlar, aslında, galiba 2006’da Hizbullah’ın Lübnan’da İsrail karşısında elde ettiği üstünlüğün intikamı ve rövanşı. İsrail nokta hedeflerle psikolojik üstünlüğünü yeniden ele geçirmeye çalışıyor. İmad Mugniye suikastının tam da Savunma Bakanı Ehud Barak’ın Türkiye ziyareti sırasında gerçekleşmiş olması talihsizlik. Bilindiği gibi, Suriye hedeflerine yönelik olarak yapılan İsrail hava saldırısında da bir şekilde Türkiye koridoru kullanılmıştı. Yine Ali Asgari de İstanbul’da iken sırra kadem basmış veya kaçırılmıştı. O da sır olarak kaldı. Mugniye cinayetinin işlendiği ve Barak’ın geldiği gün Şarku’l Avsat’da bir haber vardı ve haberde, ‘Ankara, Suriye ile İsrail arasında diplomatik koridor ve kanaldır’ deniliyor. İyi mi?

***

Şüphesiz Mossad, İmad Mugniye’nin öldürülmesini büyük bir ödül ve av olarak görmektedir. Nitekim, eski MOSSAD Başkanı Danny Yatom bunu saklama gereği duymadan, ‘Yapanların ellerine sağlık. Mugniye bizim için büyük bir hedefti, avdı’ demiştir..

14.02.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (13.02.2008) - İslâmiyet, Hıristiyanlığı da kurtaracak

  (12.02.2008) - Taceddin Hilâli’den Rowan Williams’a

  (11.02.2008) - Aforoz kurumu değişti

  (10.02.2008) - İsmet İnönü ve Rıfat Esat

  (09.02.2008) - Baykal’a Ezher diploması

  (08.02.2008) - Baykal’ın solu, Hayyam’ın yolu

  (07.02.2008) - Ankara Mezhebinin imamı!

  (06.02.2008) - Başörtüsü kimin bidatı?

  (05.02.2008) - “İran’ın düşmanlarını temizledik”

  (04.02.2008) - Farsça Nutuk, Fransızca Humeyni

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri