BİR gencin günaha daldığını görseniz, “Bana ne? Her koyun kendi bacağından asılır” deyip geçip gider misiniz?
Belki o genç sizin bir yakınınızdır, bir komşunuzdur, hemşehrinizdir, en azından vatandaşınızdır. Bilerek veya bilmeyerek bataklığa düşmüş, maddî ve mânevî hayatını tehlikeye atmaktadır. Aynı durumda siz de bulunabilirdiniz.
Boğulmakta olan bir insanı görseniz; tanısanız veya tanımasanız nasıl onu kurtarmak için can atarsınız. Yüzme biliyorsanız hemen atlar, kurtarmaya çalışırsınız. Yüzme bilmiyorsanız bir ip uzatıp çıkarmak istemez misiniz?
Günahların da birer bataklık, birer girdap gibi olduğunu düşündüğümüzde hemen o kardeşimizin imdadına yetişmemiz gerektiğini anlarız. Hem bizim maksadımız muhtaçları kurtarmak, iyiliklerin kuvvet bulup kötülüklerin yok olması değil mi?
Maruf-u Kerhî’ye birgün Dicle’de bir kayık üzerinde âlem yapan gençleri gösterip bedduâ etmesi istendiğinde, o, onların ıslâhları için ellerini kaldırmış. Onların bir bedduâyla batıp gitmelerini bekleyen adam o büyük zâtın duâ ettiğini görünce şaşırmış, “Bu adamlar duâya değil, bedduâya lâyık” dediğinde, o Allah dostu, “Hayır,” demiş. “Maksat onların kurtulmasıysa bize duâ etmek düşer.”
Gerçekten de o gençlerin daha oradan ayrılmadan önce tövbe edip o büyük zâtın ellerine kapandıklarını, duâsını istediklerini görmüşler.
Konyalı büyük âlim Hacı Veyiszâde de hatalı hatasız herkese şefkatle yaklaşır, bataklığa düşmüş gençleri kurtarmak için çırpınıp dururmuş.
Birgün bir sarhoşun kafa çekmekte olduğunu görmüş. Yanına yaklaşmış, önündeki mezeden bir lokma alıp gence, "Evlâdım, helâline haram katma. Çoluğunu çocuğunu bekletip üzme. Kendini de harap etme!” demiş ve sırtını sıvazlayıp uzaklaşmış.
Silkinen, irkilen genç dikkatle baktığında nuranî sakallı, elinde baston bulunan adamın Hacı Veyiszâde olduğunu anlamış. Hemen arkasından koşup eline ayağına kapanıp duâsını almış.
Artık bu son olmuş genç için. Dermiş ki: “Bir daha içki içmek mi? Tövbe tövbe! Allah’a sonsuz şükürler olsun. O günden sonra damlasını ağzıma koymadım içkinin.”
Demek maharet kızmak, bağırmak, bedduâ etmek değil, günaha dalmış, mânen bataklıkta olan insanı o vaziyetten kurtarmaya çalışmak. Niyet bu olunca herkes kendine göre bir yol bulabilir. Elinden birşey gelmeyen ağırbaşlı nice ana babanın haylaz evlâtlarına kızdıklarında bedduâ yerine, “Allah ıslah eylesin” diye duâ etmeleri ne kadar güzel!
Evet, hiçbir şey yapamıyorsak duâ da mı edemiyoruz?
09.09.2008
E-Posta:
[email protected]
|