"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ahrarlar iki defa başa geçtiği halde...

Abdülbakî ÇİMİÇ
13 Eylül 2021, Pazartesi
Bediüzzaman’ın Hayatı’ndan Tesbitler (129)

Risale-i Nur Külliyatı’nda “Ahrârlar iki defa başa geçtiği halde, az bir zamanda onları devirdiler.” 1 ifadesi Emirdağ Lâhikası, ikinci kısımda yer almaktadır. Bu konunun tarihi cihetine bakan noktalara işaret etmeye çalışalım inşâallah.

Osmanlı Ahrâr Fırkası II. Meşrûtiyetin ilânından takriben iki ay sonra 14 Eylül 1908 tarihinde kurulmuştur. 

Aynı yılın Kasım-Aralık aylarında yapılan ilk genel seçimlere, henüz teşkilâtlanmasını tamamlayamadan, sadece İstanbul’dan katılan Ahrâr Fırkası, hiç mebûs çıkaramamıştır. Yalnız, kurucularından Mahir Said Bey memleketi olan Ankara’dan şahsî nüfuzu sayesinde seçilebilmiştir. Ancak, Meclisin Aralık 1908’de açılmasından kısa bir süre sonra 60-70 milletvekili zamanla bu fırkanın saflarına geçmiştir. Ahrâr Fırkası, Sultan II. Abdülhamid’in yeğeni olan Prens Sabahaddin’in II. Meşrûtiyet’in ilân edilmesiyle yurtdışından İstanbul’a dönüşünden iki hafta sonra kurulmuştur. Fırkanın başkanlığına herhangi bir şahıs tâyin edilmemiştir. Kurucularının Prens Sabahaddin’in yakın arkadaşları olmaları ve parti programının da Prensin, “teşebbüs-i şahsî ve âdem-i merkeziyet” fikirlerini esas almış olması sebebiyle, Prens Sabahaddin efkâr-ı ammede fırkanın mânevî lideri olarak kabul edilmiştir.  

Ahrâr Fırkası kurulduğu tarihten itibâren, 13 Nisan 1909’da ortaya çıkan 31 Mart isyanına kadar, ancak yedi ay müddetle siyaset sahnesinde kalabilmiştir. Dönemin resmî olarak kurulan ilk siyasî partisi olan Fırkanın lider kadrosu 31 Mart isyanının fâilleri ithamıyla adlî takibata maruz kalmıştır. Neticede ya mahkûm olmuşlar, ya da yurt dışına çıkmak mecburiyetinde bırakılmışlardır. Bu şekilde fiilen dağılmış olan Fırkanın, Ocak 1910 tarihinde de resmen feshedildiği kamuoyuna ilân edilmiştir. 

Ahrâr Fırkası’nın ancak yedi ay kadar kısa bir süre hayatta kalabilmiş ve iştirak ettiği tek genel seçimde de herhangi bir varlık gösterememiş olmasına mukabil, Bediüzzaman’ın Ahrârların iki defa başa geçtiğini ifade etmiş olması arasında, ilk nazarda bir tenâkuz görülmektedir. Belki de bu sebepten yeteri kadar üzerinde durulmayan bu tesbitin makul bir izahı olmalıdır. Ayrıca, başa geçenin “Ahrâr Fırkası” olarak değil de “Ahrârlar” şeklinde tâbir edilmiş olması da dikkat çekicidir. Öyleyse meseleye parti olarak değil, fikir ve program olarak başa geçmek şeklinde yaklaşmak daha makul bir yaklaşım olmalıdır.

Siyasî Sistem ve Başa Geçme Meselesi

İlk bakışta garip gibi görünen Bediüzzaman’ın bu tesbitinin doğru anlaşılabilmesi için, dönemin siyasî sistemini de dikkate almak icâb eder. O günkü anayasaya göre sadrazam, padişah tarafından tâyin edilmektedir. Sadrazamın, seçilmiş olması, yâni Meclis içerisinden tâyin edilmesi mecburiyeti de bulunmamaktadır. Ki, ele alacağımız dönemin bütün sadrazamları Meclis dışından olan devlet erkânı arasından tâyin edilmiştir. 

Günümüzde olduğu gibi, seçimlerin galibi olan partinin genel başkanının hükûmeti kurmakla görevlendirilmesi gibi bir şart ya da teâmül bulunmamaktadır. Kabinenin diğer üyeleri sadrazam tarafından belirlenerek, yine Padişahın tasdikine arz edilmektedir. Heyet-i Vükelâ denilen hükûmet, Meclise değil padişaha karşı sorumludur ve hukuken Meclisten güvenoyu alma şartı da bulunmamaktadır. 

İktidarın, Meclis-Hükûmet-Saray arasında taksim edilmiş olduğu bu sistemde, en zayıf vaziyette olan Meclis-i Mebûsan olup, iktidar esas olarak Bâbıâli ile Saray arasında paylaşılmıştır. Dolayısıyla “Başa Geç-me” ifadesiyle esas olarak hükûmete hàkim olma ya da tesir etme kastedilmektedir. Başlangıçta bu şekilde olan siyasî sistem, 31 Mart sonrası yapılan 1909 anayasa değişiklikleri ile Meclisi daha ön plâna çıkaran bir yapıya kavuşturulmuştur. Ancak bu değişiklik, tabiî olarak olması gerektiği şekilde halk iradesinin hàkimiyetini netice vermemiştir. İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni idare eden dar bir kadronun tahakkümü sebebiyle, meşrûtiyet ve demokrasi inkişaf edemeyerek inkıtaa uğramıştır. 

II. Meşrûtiyet Dönemi Hükûmetleri

Ahrâr Fırkası’nın çok kısa bir dönem hayatta kalabilmiş olması ve siyasî sistemin o dönemdeki yapısı dikkate alındığında, “Ahrârların iki defa başa geçmesi” vâkıasını, o devrede işbaşına gelen hükûmetler içerisinde aramak gerekir. Bu maksatla, Meşrûtiyetin ilân edildiği tarih ile “Bâb-ı Âli Baskını” olarak bilinen hükûmet darbesinin yapıldığı Ocak 1913 yılına kadar olan dönemdeki hükûmetler değerlendirmeye tâbi tutulmalıdır. Zira bu tarihten sonra ülkede İttihat ve Terakki’nin tek başına hàkimiyeti başlamış ve muhalefet tamamen sindirilip dağıtılmıştır. 2

Dipnotlar:

1- Emirdağ Lâhikası-II, s. 527.

2- Orhan Dindar, 04 Haziran 2014, Yeni Asya Gazetesi.

Okunma Sayısı: 1937
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali

    14.9.2021 11:48:11

    1911 yılının son aylarında İttihat ve Terakki'ye muhalif Hürriyet ve İtilaf Fırkası kurulmuş, İstanbul'da yapılan (1) ARA SEÇİMLERİ DE kazanmıştır. İttihat ve Terakki bunun üzerine erken seçime gitmiş ve hileli bir şekilde 1912 seçimlerini kazanmıştır. Bunun üzerine Hürriyet ve İtilaf Fırkası yanlısı Halâskâr Zâbitân bir askeri muhtıra vererek Mehmed Said Paşa Hükûmeti'ni düşürmüştür. Ardından Ahmed Muhtar Paşa'nın sadrazamlığında tarafsız bir hükûmet kurulmuş fakat dört ay sonra Halâskâr Zâbitân'ın baskıları sonucu Ahmed Muhtar Paşa istifa etmiş ve Hürriyet ve İtilaf Fırkası (2) YANLISI Kâmil Paşa HÜKÜMETİ kurulmuştur. Vikipedi

  • R.Kalyoncu

    13.9.2021 21:52:15

    Muhterem Yazar’ın dikkatine; Evet, zaten bendeniz de sizi teyiden o satırları yazmış ve söz konusu beyanın izaha muhtaç olduğunu ifade etmiştim. Doğrusu o beyanın geçtiği mektup, malumunuz, Emirdağ II’de yer almakta ve Üniversite talebesi olduğu anlaşılan üç muhterem zata aittir. Yani Bediüzzaman’ın beyanı değildir. Bilebildiğim kadarıyla söz konusu eser Bediüzzaman’ın vefatından sonra derlenip, neşredilmiştir. Meşrutiyet dönemine ait okuduğum birçok kaynaktan edindiğim şahsî kanaatim; Ahrarların ne parti olarak ve ne de başka türlü başa geçmeleri tarihî gerçeklerle örtüşmemektedir. Kısacası Bediüzzaman’a ait olmayan "Eskiden nasıl Ahrarlar iki defa başa geçtiği halde" şeklindeki o beyanın tashih edilmesi herhalde daha doğru olur. Selam ve hürmetle..

  • Abdülbaki Çimiç

    13.9.2021 18:02:37

    R. Kalyoncu'ya; Yazıda bizler de "Ahrâr Fırkası’nın ancak yedi ay kadar kısa bir süre hayatta kalabilmiş ve iştirak ettiği tek genel seçimde de herhangi bir varlık gösterememiş olmasına mukabil, Bediüzzaman’ın Ahrârların iki defa başa geçtiğini ifade etmiş olması arasında, ilk nazarda bir tenâkuz görülmektedir. Belki de bu sebepten yeteri kadar üzerinde durulmayan bu tesbitin makul bir izahı olmalıdır. Ayrıca, başa geçenin “Ahrâr Fırkası” olarak değil de “Ahrârlar” şeklinde tâbir edilmiş olması da dikkat çekicidir. Öyleyse meseleye parti olarak değil, fikir ve program olarak başa geçmek şeklinde yaklaşmak daha makul bir yaklaşım olmalıdır." şeklinde ifade ettik. Bera-yı malumat.

  • R.Kalyoncu

    13.9.2021 16:37:47

    Tarihi kaynaklara göre; Ahrar Fırkası 14 Eylül 1908 tarihinde kurulan ve II. Meşrutiyet döneminde kısa süre faaliyet gösteren bir muhalefet partisidir. 31 Mart hadisesinden sonra da parti ileri gelenlerinin çoğu ülkeyi terk etmiştir. Kısacası, Ahrar Fırkasının başa geçmesi, iktidar olması söz konusu değildir. "Ahrarların (yani hürriyetçilerin) iki defa başa geçmesi" ifadesinin ne anlama geldiği izaha muhtaçtır. Kanaatimce bu beyanın Ahrar Fırkası ile alakası yoktur.

  • Ali

    13.9.2021 11:34:53

    Ahrarların ilk başa geçişini; İTP iktidarının ilk dönemi olarak değerlendirebiliriz.Üstadın başta İTF ile olması, sonra ayrılmak zorunda kalması bunun delili sayılmalı." Onlar benden ayrıldı ( kurucu ilkelerden)" demesi de bu gerçeğe işaret. Genel anlamda; siyasi prensipler güzel, hatta iktidar başında uygulaması doğru olup sonra bozulur.İTF de de böyle oldu.Üstad" siyasetteki şiddetlerine karşıyım" demiştir. 2.Ahrarlar ise; 1913 de Halaskaranı Zabitan tarafından devrilen hükümet olmalı.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı