Bediüzzaman’ın esâret hayatından firâr etmesi hakkında bizzat kendi beyânlarından bir kısmını hatırlayalım.
Demek zaman-ı esâret “Makâne mürîdî esîran fîşargî” Hicri 1337 ediyor. İşte bu fakir, o târih-i arâbide Rus esâretinde, tek başımla Petrograd’dan, bir ay şimâl-ı şarki tarafından firâr edip çok enva-ı mehâlik varken, Rusça bilmediğim halde, bir muhâfaza-i gaybîye altında pek çok bilâdı seyr-ü seyâhat ettim. Ta Varşova, Avusturya tarîkiyle İstanbul’a gelip, uzun bir daire-i arzda seyâhat ettim. Hazret-i Gavs’ın dediği gibi, o esâret-i şarkiye ve o seyr-i bilâd-ı kesîre içinde izn-i İlâhi ile istigaseme(yardım isteme) medet görüyordum.”1 Evet” Ölü iken iman ile diriltip nura kavuşturduğumuz kimse.”2 deki iki tenvin “nun”durlar. Bin üç yüz otuz dört (1334/1918) eder ki, o aynı zamanda (Arâbi târihle) Said Umûmî harbde maddî ve dehşetli bir mevtten dahi hârika bir tarzda kurtulması ve felsefe ve gafletten gelen mânevî ve şiddetli bir ölümden necat bulması ve Kur’ân’ın âb-ı hayatıyla taze bir hayata girmesi târihidir. Bu tevâfuk-u mânevî ve muvâfakat-ı cifriye delalet derecesinde bir işârettir.”3 Bediüzzaman’ın yukarıya iktibas ettiğimiz bu beyânında, Hicri 1337’de firâr ettiğini; o ise, Hicrinin Milâdî karşılığı olan 1918 senesinde Hicri yılbaşısı-ki Muharrem ayı 23 Kasım’da olduğuna nazaran-herhalde Bediüzzaman Hazretleri 1917’nin 17 Ekim’inde başlayan Hicrî 1336 yılının içinde, yani Cemaziyelahir ayında ve 1918’in İlkbaharında Rusya’dan firâr etmiş olması kaviyyen muhtemeldir ki, İstanbul’a geldiğinde, H. 1337’ye 3 ay 11 gün kalmış oluyordu. Zira Hicrî yılbaşısı, 1918 başına iki buçuk ay kala girilmiş oluyordu. (Burada kaçış imkânlarının doğmasına yol açan sebepler açısından Kostroma Eyâleti’ne bağlı ve Vetluğa Nehri’nin kenarında yer alan Varnavin’de esir kalan bir Osmanlı esirinin şu tespitleri bize fikir verebilir: “1917 Bolşevik ihtilâlinden sonra Osmanlı esirleri daha rahat hareket etmeye başlamışlardır. Hatta 1 Şubat 1918’den itibaren hür esirler haline gelmiş olduklarını açıklamaktadır.”4) Herhalde bu firâr hâdisesinin kış aylarının özellikle o bölgenin çetin kış şartları ortasında değil, ilkbahar aylarında tahakkuk etmiş olması lâzımdır. Ayrıca Bediüzzaman Hazretleri 26. Lem’a’nın Dokuzuncu Rica’sında, kefâletle alındığı Tatar Mahallesi’nin Camii’nde iken, “Ben yalnız olarak camide yatıyordum. Bahar da yakın.”5 ve bir sahife sonra da “Bir kaç gün sonra hilâf-ı me’mul bir surette yayan gidilse bir senelik mesafede, tek başımla, Rusça bilmediğim hâlde firâr ettim.”6 tabirini kullanması da bu hükmü te’yid etmektedir. Buna göre, eğer faraza Mart 15, 1918’de bu firâr hâdisesi başlamışsa, İstanbul’a ayak basışı olan 25 Haziran 1334 Rumi, 8 Haziran 1918 Miladi arası, 3 ay 23 günlük bir yolculuk müddetini içine almış oluyor. Ayrıca bu firâr hâdisesinin tek başına, yanında hiç arkadaş olmaksızın gerçekleştiği hem burada, hem 8. Lem’a’da “Rus esaretinde, tek başımla Petroğra’dan bir ay şimal-i şark tarafından firâr edip” şeklinde ısrarla beyân edilmektedir.“7
Dipnotlar:
1- Lem’alar, 2013, s.94-95
2- En’am Suresi: 122
3- Şualar, 2013, s.1078
4- Mehmet Arif Ölçen, Vetlugâa Irmağı, Ankara, Ümit Yayıncılık, 1994, s.79, 135-136.
5- Lem’alar, 2013, s.522
6- Lem’alar, 2013, s.523
7- Mufassal Tarihçe-i Hayat, Cilt-I, s.416