Milâdî takvime göre içinde bulunduğumuz Nisan ayı, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (asm) dünyayı şereflendirmesinin yıl dönümüdür.
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz (asm) Mekke’de 571 yılında dünyaya gelmiştir. İşte bu vesileyle bütün Müslümanlar bu kutlu doğumu çeşitli faaliyetlerle bir bayram havasında kutlamaktadırlar. Dinini her şeyin üstünde tutan, Allah, Peygamber ve Kur’ân’ı başına taç eden her Müslüman, Hz. Peygamber (asm) söz konusu olduğunda canıyla malıyla kısacası her şeyiyle Peygamberimizi (asm) savunur ve O’nun (asm) doğumunu kendi doğumundan önemli bilir ve bu kutlu günleri büyük bir heyecanla kutlar.
1989 yılından bu yana Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı tarafından çeşitli faaliyetlerle kutlanmaya başlanan ‘’Kutlu Doğum Haftası’’ bu yılda yine duâlarla salâvatlarla kutlanacak ve büyük bir coşku ile Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm) Efendimizi anmış olacağız. Bu seneki Kutlu Doğum teması, “GELİN BİRLİK OLALIM” şeklinde tesbit edilmiş ve Müslümanların birliğe, beraberliğe, kardeşliğe olan ihtiyaçları vurgulanmıştır.
Kutlu doğumun gerçekleştiği bu ayda bir Müslüman’ın yapması gereken en önemli vazife Peygamber Efendimize (asm) salât ve selâm göndermektir. Şüphesiz bu vazifeyi bizzat Peygamber Efendimiz (asm) hadisi şeriflerinde bizlere buyurmaktadır.
İşte o hadislerden bir kaçı şunlardır:
1) ‘’Kim bana bir defa salât getirirse, Allah (cc) da ona salât getirir ve on günahını affeder, on derece yükseltir.’’
2) ‘’Yeryüzünde Allah’ın seyyah melekleri vardır. Onlar ümmetimin selâmını (anında) bana ulaştırırlar.
3) ‘’Kıyamet günü bana insanların en yakını, bana en çok salâvat edendir.’’
İşte yukarıdaki hadislerde de gördüğümüz gibi Peygamberimize (asm) salât ve selâm göndermek bir Müslüman’ın Peygamberimize (asm) gösterdiği sevginin tezahürü niteliğindedir. Bu yüzden bu Kutlu Doğum İkliminde Peygamber Efendimize (asm) sık sık selâm göndermeliyiz.
Bu ayda yapmamız gereken bir diğer vazife ise Peygamberimizin (asm) hayatını anlatan siyer kitaplarını okumak olmalıdır. Siyeri Nebi yani Kutlu Nebinin anlatıldığı bu eserlerden dersler almalı ve Peygamberimizin (asm) dâvâsı olan İslâm’ın ne zorlu şartlarda nasıl yayıldığını görmeli, idrak etmeliyiz. Siyer kitaplarını bu ayda okumalı, Peygamberimiz (asm) ve o kutlu ashabını yâd ederek o günlerdeki sevgiyi, saygıyı, coşkuyu ve ruhu bizlerde hissetmeli ve yaşamalıyız.
Dinde önderimiz olan, Âlemlere Rahmet (asm) olarak gönderilen, hayatı ile bizlere örnek olan İnsanlığın İftihar Tablosu olan Hz. Muhammed (asm) Efendimiz, maddî anlamda aramızdan ayrılsa da, Sünnet-i Seniyyesi ile bizlere örnek olmaya devam etmektedir. Günümüzde 1.6 milyar Müslüman O’nun (asm) hayatta yaptıklarını yapmakta ve O’nun (asm) gibi bir hayat sürmek için çaba göstermektedir. Şüphesiz bu dünyadan gelip geçmiş hiçbir insan O’nun (asm) kadar sevilip sayılmadı. O Kutlu Peygamber (asm) için dünyanın her köşesinde kıyamete kadar duâlar edilecek ve Salâvatı Şerifeler okunacaktır. Bizler de bu Kutlu Doğum İklimini huzur ve sevinç içinde yaşamak istiyorsak Peygamber Efendimize (asm) salât ve selâm getirelim.
Yazımı, Sevgililer Sevgilisi Muhammed Mustafa’yı (asm) en güzel lisanla anlatan Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin sözleriyle bitirmek istiyorum:
“Risâlet-i Muhammediye (asm) kâinatın en büyük hakikati ve zat-ı Ahmediye (asm) bütün mahlûkatın en eşrefi ve hakikat-ı Muhammediye (asm) tabir edilen küllî şahsiyet-i maneviyesi ve makam-ı kudsîsi iki cihanın en parlak bir güneşi olduğunu ve harika makama liyakatine dair pek çok hüccetleri ve emareleri kat’î bir sûrette Risâle-i Nur’da ispat edilmiş. Ve hadise-i Muhammediye (asm), bütün beni âdemin en büyük hadisesi ve kâinatın en azametli meselesi olduğunu ders vermiştir” (Sözler)
“Evet, evet, evet! Eğer kâinattan Risalet-i Muhammediye’nin (asm) nuru çıksa, gitse kâinat vefat edecek! Eğer Kur’ân gitse, kâinat divane olacak ve küre-i arz, kafasını, aklını kaybedecek. Belki, şuursuz kalmış olan başını bir seyyareye çarpacak, bir kıyameti koparacak!” (Sözler)