"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ahirete inanan ilk millet Mısırlılar mı?

20 Ağustos 2020, Perşembe
Eski Mısırlılar’ın ahirete atfettikleri önem, Mısırlılar’ın ahiret inancına sahip olan ilk millet olduklarını göstermiyor.

Eski Mısır’da, kuvvetli bir ahiret inancının var olduğu söylenmektedir. Eski Mısırlılar’ın, ölülerini, ceninin anne karnında bulunduğu şekil olan kurfesa halinde yani, çene dizlere değerek oturur vaziyette defnetmeleri, yeniden dirilişe ve yeni bir âleme doğuşa delâlet ettiği şeklinde yorumlanmıştır. 1

Gerçek hayat ölümden sonraki hayat

Bu sahada eser yazan bazı müellifler, Mısır dinlerini diğer dinlerden ayıran en önemli vasfın ebediyet (sonsuzluk) fikrine verdikleri önem ve ölülerine gösterdikleri itina olduğunu söylemişlerdir. 2 Onlara göre gerçek hayat ölümden sonraki hayattı. 3 O dönemlerdeki ahiret inancını ifade eden bilgilerin fazla oluşu, bu görüşleri desteklemektedir. Meselâ, Eski Mısır kalıntılarındaki tasvirlerine göre, Oziris’in hâkimiyetinde olan bu âlem, 4 çok çetin hatta firavun için bile pek çok dakik ve zor sualleri aşmadan ebedî saadet âlemine göçülemeyeceği zor bir âlemdir. 5 Bu âlemde iyilikler galip gelirse iyi bir hayatla, kötülükler galip gelirse kötü bir hayatla karşılaşılır. İyilik ve kötülüklerin miktarı mizan ile belirlenir. 6

Eski Mısırlılar’ın ahirete atfettikleri bu önem, bazılarını, tarihte ahirete inanan ilk milletin Eski Mısırlılar olduğu kanaatine götürmüştür. Bu iddiada bulunanların başında tarihçi Heredot 7 gelmektedir. Onun “Mısırlılar ruhun ebediyetine inanan ilk millettir” sözü bu iddianın çok eskilere dayandığını gösteriyor. Muasır âlimlerde de bu iddiaya  rastlamak mümkündür. 8 Seyyid Kutub, şu ifadeleriyle bu iddiaya katılmıştır: 

“Başka hiçbir millette ahiret düşüncesi henüz doğmadan tam bin yıl önce, Mısır’da uhrevî hesaba iman yerleşmişti. Herkesten önce Mısırlılar ahirete inanmış ve bu inancın üzerinden bin yıl geçtikten sonra, bu inanç diğer milletler arasında yayılmıştır.” 9

Hz. Yusuf, Mısırlılar’a ahiret inancını tebliğ ediyor

Kanaatimizce bu görüş çok iddialı ve ihtiyatla karşılanacak bir görüştür. Zira ahiret inancı, eserin mütercimi Ateş’in de dediği gibi, tedrici değildir. Bu inanç, Hz. Adem’le insanlık âlemine girmiş ve daha sonraları  tarihin çeşitli dönemlerinde, dünyanın değişik bölgelerine gönderilen peygamberler vasıtasıyla insanlara tebliğ edil- miştir. “Her ümmete mutlaka bir nezir (Cehennem azabından uyaran peygamber) gönderilmiştir” (Fatır, 24) ve “Andolsun, Biz her ümmete Allah’a ibadet etmeleri ve tağuttan sakınmaları için peygamberler gönderdik” (Nahl, 36) âyetleri hiçbir şüpheye yer bırakmayacak bir surette bu gerçeği  ifade etmektedir.

Şüphesiz, Eski Mısırlılar’da izlerine bolca rastlanan ölüm ötesi hayat inancı da, peygamberler vasıtasıyla bildirilen ilâhî tebliğlerden kaynaklanmaktadır. Nitekim Hz. İbrahim, Mısır’a hicret ederek orada bir müddet kalmış, Hz. Yusuf da uzun müddet Mısır’da hükümranlık sürerek bu inancın yerleşmesinde büyük rol oynamışlardır. “Ben (Yusuf a.s) Allah’a inanmayan ve ahireti inkâr eden bir kavmin dinini terk ettim” (Yusuf, 37) âyeti Hz. Yusuf’un Mısırlılar’a, ahiret inancını tebliğ ettiğinin açık bir delilidir. Kutub, bu âyetin izahında, sonraları, yukarıda zikrettiğimiz fikrinden vazgeçtiğini gösteren şu ifadeleri kullanıyor: “Burada Hz. Yusuf’un (as) sözü olarak ahiretin zikri gösteriyor ki, ahirete iman beşeriyetin başlangıcından beri, bütün peygamberlerin diliyle tebliğ edilen inanç unsurlarından birisidir. Yoksa, mukareneli dinler tarihçilerinin iddia ettikleri gibi, akideye sonradan girmiş değildir. Gerçi putperest cahiliyye akidesine fiilen daha sonra girmiştir ancak, sahih semavi tebligat- larda ahirete iman, devamlı bir surette aslî unsur olmuştur.” 10

Dolayısıyla peygamberler vasıtasıyla her tarafa yayılan böyle bir inancı, bir millet veya belli bir coğrafyaya mal etmek doğru değildir. 

Dipnotlar:

 1) Ferecullah Abdulbari Ebu Ataillah. el-Yevmu’l-Ahir beyne’l-Yehudiyyeti ve’l-Mesihiyyeti ve’l-İslâm, 2. bsk., Daru’l-Vefa, el- Mansuriyye, 1992, s. 30-31.  2)  Ebu Ataillah, s. 29-30. 3)  R. Emmanuel, Hint Yunan ve Mısır Mitolojilerinde Gizemli Bilgilerin Kaynakları, Ruh ve Madde Yayınları, İstanbul, 1995, s. 23. 4)  Addison, s. 74; R. Emmanuel,  s. 26. 5)  Addison, s. 31. 6) Seyyid Kutub. Kur’ân’da Kıyamet Sahneleri, çev., S. Ateş, 2.bsk., Ankara, tsz., s. 21-22.   7) Heredot  M.Ö. V. yy’da Mısır’ı gezmiştir (Halman, s. 30). 8) Bkz. Ebu Ataillah, s. 33.9)  Kutub, Kur’an’da Kıyamet Sahneleri, s. 27. 10) Kutub, fi Zılali’l-Kur’ân, Daru’ş-Şuruk, Beyrut, 1980, IV, 1988, Kutub’un bu ifadeleri, onun bu mevzudaki daha önceki fikrinden vazgeçtiğini gösteriyor. Çünkü, bu ifadelerin yer aldığı fi Zılali’l-Kur’an adlı tefsiri, Kur’ân’da Kıyamet Sahneleri adı altında Türkçeye çevrilen Meşahidu’l-Kıyame fi’l-Kur’ân adlı eserinden dört yıl sonra kaleme alınmaya başlanıp, uzun yıllar boyunca devam etmiştir (bkz. Salah Abdulfettah el-Halidi, Seyyid Kutub mine’l-Milad ile’l-İstişhad, Daru’l-Kalem, Dımeşk, 1991, s. 533, 544). 

Kaynak: Sorularla İslâmiyet

Okunma Sayısı: 4037
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı