Peygamber (asm), “Kişi sevdiğiyle beraberdir.”1 buyurmuştur. Bu söz bizim için hem dünyada geçerlidir, hem de ahiret hayatımızı kapsar.
Dostlarımız kimler?, Nasıl ortamlarda bulunuyoruz? Bu durum ahirette yanımızda kimlerin olacağına dair de ip ucu verir. Etrafımız, Cennet'e namzet, şahsiyetli insanlarla doluysa ne mutlu bize. Bu bir nevi müjde kabul edilebilir. Berzahta, haşirde, mizanda, sıratta ve Allah'ın izniyle gidebilirsek Cennet'te bu iyi ve güzel ahlâklı insanlar bize yoldaş olacaktır.
Bir de görmeden sevip hayatımızda hep yanımızdaymış gibi hissettiklerimiz var. Başta Peygamber Efendimizi (asm), çok sevdik ve onun sözlerini, davranışlarını rehber edinmeye çalıştık. Onun ailesini, yakınlarını, ilk Müslümanları, sahabeleri tanıyarak ve hayatlarını öğrenerek onun sevdiklerini de sevdik. Peygamber Efendimizin (asm) kardeşleri sayılan, ondan önce gelen peygamberleri de sevdik. Halkları nasıl Allah'a imana davet ettiklerini, mücadelelerini, mucizelerini öğrendik. Daha sonra, Allah ve İslâm dini ile aramıza sed çekip tüm bu sevdiğimiz Allah dostlarından bizi ayırmak isteyenler olduğu bir zamanda imdada koşup, o sedleri yıkan Bediüzzaman'ı tanıdık ve sevdik. Kur'ân ile aramızı yakın eden, bize Kur'ân'ın manalarını öğreten Risale-i Nur'u tanıdık ve sevdik. Bediüzzaman'ın ve yakın talebelerinin iman davasına feda ettikleri hayat hikâyelerini öğrenerek, onlarla aramıza bir muhabbet köprüleri, iletişim ağları kurduk. Bu Allah dostları şimdi kimisi Cennet bahçelerinde geziyordur, kimisi berzah âleminde birbiri ile görüşüp sohbet ediyordur, bazıları da şehittir öldüğünü bilmez, belki hizmete devam ediyordur. Kimi de kabrinden Cennet manzaralarını seyrediyordur. Oradaki keyfiyetler, bu dünyadaki amellere göre farklı farklıdır.
Gazetemiz Yeni Asya; vefat eden kahraman Nur talebelerini vefat yıldönümlerinde yâd ediyor, yer ayırarak vefa gösteriyor. Yeni nesillerin o mübarek insanlarla tanışmasına vesile oluyor. Böylece her biri bir gün kavuşacağımız, kimi dedemiz, kimi amcamız, kimi ağabeyimiz, ablamız, ninemiz gibi geniş bir aile halkasına dönüşüyor. Böyle düşününce Yeni Asya'nın da bize hep iyi insanları tanıtan iyi bir arkadaş olduğunu söyleyebiliriz. "Dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyim" diye bir söz vardır. Kişi, kiminle oturup sohbette bulundu, kimlerle dostluk kurdu ve hangi sevgileri kalbine yerleştirdiyse, o da onlara benzer. Misk dükkanında duran misk kokar. Gül taşıyan ellerde bir miktar gül kokusu kalır. Pis kokan yerlerde duranın üzerine ise pis koku siner. Bunlar birer hakîkattir.
Bir de peygamberlerin hayatını, Allah dostlarını hiç tanımayan ama müzik gruplarını, fenomenleri, ünlülerin kimin kimle evli ve kaç çocuğu var, nerde ne yapıyor gibi detaylara kadar bilenler var. Ahirete gittiğinde Cennete gitmek isteyecek ama oradaki salihlerin hiç birini tanımıyor. Cehenneme baksa, dünyadayken merak edip tanıdığı, sevdiği, peşinden gittikleri orada. Kimin Cennetlik kimin Cehennemlik olduğunu ancak Allah bilir ama kalbimize koyduğumuz sevgilere dikkat etmeliyiz. Kur’ân, “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve sadıklarla beraber olun.”2 diye ikaz ediyor.
Dipnot:
1- Buharî, Edeb, 96.; 2- Tevbe Suresi: 119.