"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bağımsız başörtülüler

Ahmet BATTAL
08 Mart 2011, Salı
Partilerin “ileri gelenleri”ne bakılırsa, ülkemizde başörtüsünü açmadan vekillik edecek bayan milletvekili görmemize daha uzun zaman var.
Gazeteciler hangisine sorsalar, “Partimiz şimdi uygun görmüyor” gibi cevaplar alıyorlar.
Bazı kadın dernekleri de konuyu erkek egemenliği ve kadın hakları bağlamında değerlendiriyor ve başörtüsünü ıskalıyor.
Oysa kanaatimizce problem daha derinlerde. Demokrasinin tarifinde ve temellendirilmesinde yatıyor.
Bir ülkede bir partiden kimin milletvekili adayı olacağına o partinin yöneticileri karar verir. Parti bunu yaparken önseçim ya da merkez yoklaması gibi yöntemlerden faydalanır. Bu yöntemlerin hepsinde de, partinin oy isteyeceği muhtemel seçmen kitlesinin talep ve eğilimleri nazara alınır.
Ama sıra başı örtülü kadın adaylara geldiğinde, birden bire, karar vericiler ve karara etki ediciler değişiyor:
Karar vericiler partinin derin kökleri ya da akıl hocaları oluyor. Etki ediciler ise parti hakkında imaj oluşturan dış çevreler ve bilhassa konjonktür denilen ne idüğü belirsiz yol göstericiler oluyor. Seçmenin bu yoldaki talepleri, siz hikmetini bilemezsiniz, bize tabi olun denilerek püskürtülüyor.
Böyle olunca da, ortaya çıkan sonuç, her nasıl tecelli ederse etsin, aslında, demokratik değil antidemokratik bir sonuç olmuş oluyor.
Bunun sonucunda ise çözüm, partiler demokrasisinde değil bağımsızlar demokrasisinde aranıyor.
Öyle görünüyor ki gelecek seçimlerde bazı bağımsız başörtülü adaylar çıkacaklar ve ciddî de oy alacaklar.
Hele bir de Meclise girecek oyu alırlarsa…
İktidar partisi için dananın kuyruğu işte o zaman kopacak.
Başörtülü vekilin mecliste kalmasına destek verse bir dert, vermese başka bir dert.
Doğrusu, bendenizi, izleyici olarak dahi heyecanlandıran bir sınav senaryosu bu.
«««
YARGI DEMOKRASİSİ İŞLİYOR MU?
HSYK Yargıtay’ın yeni üyelerini seçti. Onlar da göreve başladıkları hafta Yargıtay’da bir seçime katıldılar.
11. Hukuk Dairesinin iki kıdemli üyesi Sayın Mehmet Kılıç ve Sayın Ahmet Özgan, boş bulunan Daire Başkanlığına aday oldular.
Birinci gün; seçimin ilk turunda 153, ikinci turunda 147, üçüncü turunda 149 boş oy kullanıldı. Yargıtay’ın yeni 160 üyesinin çoğunun topluca boş oy kullandığı kulislerde dolaştı.
Boş oy kullanmak da bir hak neticede.
Başkan adaylarını tanımıyor oldukları için adaylar arasında tercih yapmaktan kaçındılar ve bu yüzden de boş oy kullandılar diyelim.
Buraya kadar tamam.
Peki, ama sonraki gün bir şey oldu. Boş oy kullananların hepsi birden bu kere “dolu oy” kullandı ve her nedense hepsi birden Sayın Mehmet Kılıç’a oy verdi. Böylece Sayın Kılıç açık farkla başkan oldu.
Benim derdim seçilenle değil elbette. Seçenin tarzıyla ve seçim sistemiyle.
Üç yüz elliden fazla üye oy kullanacak, oy kullananların büyük kısmı önce tarafsız kalacak, ve sonra, “kendi iradeleriyle,” hepsi aynı tarafa meyledecek.
Bu mümkün mü? Seçim bu mu? Bu yargı demokrasisi mi?
Yoksa bu, bir kamplaşmaya ve bir tür emir-komuta ile harekete mi işaret eder?
Eğer çok basan “sağcı” gazetelerin okuyucu iseniz, bana vereceğiniz cevabı biliyorum.
“Eskiden de böyle oluyormuş ve kimin ne olacağına üstelik daha az sayıda kişi karar veriyormuş” diyeceksiniz.
Cevap doğru.
Ama o zaman şunun cevabını verin:
O halde ne değişti? Ne değişti ki yargıda “iyiye gidiyor” olalım.
Bu vesileyle 21.10.2010 tarihli yazımdaki “yanlı HSYK” riskini, bu kere “Yanlı Yargıtay” riski olarak yeniden dikkatlerinize sunmak isterim.
Benden söylemesi. İcracı değilim.
Okunma Sayısı: 1659
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mehmet Salman

    8.3.2011 00:00:00

    Sayın Ahmet Battal Hocam, herşeyde olduğu gibi yargıdaki, eski tabirle riyakârlığı aktüel tabirle çifte standardı çok güzel teşhis ve tesbit etmiş. Bendense yaptığı yanlış doğru, benden değilse yaptığı doğru bile yanlış. Üstad Bediüzzaman Hazretlerine Eûzu billâhi mineşşeytani ve syaset dedirten bu çarpık tavır değil mi? Ahmet hocamın ağzına sağlık, kalemine kuvvet. Saygılar sunuyorum.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı