"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman ve demokrasi-2

Ahmet BATTAL
02 Haziran 2021, Çarşamba
Dünkü yazımızda sözünü ettiğimiz “Bediüzzaman ve Demokrasi” panelinde yaptığımız konuşmanın bazı satırbaşlarını buradan da paylaşalım:

1. Bediüzzaman çok yönlü ilim sahibi bir Kur’ân âlimidir. Söylediklerini bu yönden değerlendirmek gerekir. 

2. Demokrasi, eskiden Osmanlı’da ve halen İngiltere’de olduğu gibi “meşrûtî saltanat” (demokratik krallık) rejimi şeklinde de olabilir. Ama daha iyisi devleti temsil eden birinci adamın da gerçek bir seçimle belirlendiği demokratik cumhuriyettir. Cumhuriyetçi olan saltanatçı olamaz. Zira bu ikisi zıttır. 

3. Bediüzzaman 1935’te meşhur Eskişehir Muhakemesi’nde “Cumhuriyet düşmanı” olmakla itham edilince yeğeni Abdurrahman’ın kaleme aldığı ve dosyadaki deliller arasında bir nüshasının bulunduğu anlaşılan “Tarihçe-i Hayat” adlı Risalede yer alan “cumhuriyetçiliklerine binaen karıncalara hürmet” hadisesini de delil göstererek, daha 15 yaş civarlarında iken yani henüz 1890’larda “dindar bir cumhuriyetçi” olduğunu ispat etmiştir. 

4. Bu da gösterir ki; Bediüzzaman, “saltanata dönüşmüş hilâfet”i İslâm’ın bir gereği olarak görüp gösteren selef-i salihîne yani eski devir ulemasına -elbette bu konuda- cesaretle ve Hak namına muhalefet ederek ve fakat Kur’ânın “meşveret emri”ne tabi olarak beyan ve seçimle gelmiş ilk dört gerçek halifenin tatbikatını da delil göstererek ispat ettiği üzere “dindar bir demokratik cumhuriyetçi”dir. 

5. Cumhuriyet idaresi hukuk ve devlet karşısında imtiyazsız fertlerden oluşan bir tür sınıfsız toplum gerektirir. Bediüzzaman sınıf hiyerarşisine karşıdır. Bu sebeple de cumhuriyetçidir ve dolayısıyla saltanat karşıtıdır. 

6. Demokratik cumhuriyet ancak yargının bağımsız ve tarafsız olduğu ve insan haklarına saygının önşart olduğu bir “hukuk devleti” ile var olabilir. 

7. Demokratik hukuk devletinde yöneticilerin dindar olması temsil ve hayra teşvik için özellikle önemlidir. Ama devlet yöneticisinin liyakate ve adalete değer vererek hizmet etmesi şahsî dindarlığından çok daha kıymetlidir. 

8. Devletin adaleti yerleştirebilmesi için toplumun adaleti talep etmesi ve bunda ısrar etmesi gerekir. 

9. Toplumun devletten adalet talep eden ve devleti adalet üzere tutan bir topluma dönüşebilmesi için ise önce o toplumun fertlerinin tek tek ıslah edilebilmesi gereklidir. 

10. Islah faaliyeti ise riyakârlığa da kapı açan devlet hiyerarşisinden olabildiğince uzak kalarak yapılan samimî ve ihlâslı din ve ahlâk hizmeti ile olabilir. 

O halde fertlerin ıslahı devletin görevi değil devletin ıslahı faziletli fertlerin görevidir. Bu sebeple de milletin hayrını isteyen ve buna gücü yetenlerin, Bediüzzaman’ın bir tür “topuzculuk” olarak tarif ettiği siyasî ve resmî devlet işleri ile uğraşmayı öne almak yerine “nur”cu ve “nasihat”çi kalarak sivil ve samimî din ve ahlak hizmetleriyle meşgul olması daha kıymetlidir. 

Yarın devam edelim. 

Okunma Sayısı: 1653
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Halil İbrahin KARAHAN

    2.6.2021 17:53:51

    Allah razı olsun.

  • Oğuz Yiğiter

    2.6.2021 12:20:55

    "Fertlerin ıslahı devletin görevi değil, devletin ıslahı faziletli fertlerin görevidir." Altın külçesi gibi bir söz. Tebrikler, dualar..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı