"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dini siyasete alet ithamı

Ahmet BATTAL
21 Ocak 2014, Salı
Hukuk inkılabı denilen devrimin kanunlarından biri olan ve 1926’dan 2005’e kadar yürürlükte kalan eski Türk Ceza Kanunu’nun fikir açıklamalarını cezalandıran meşhur üç maddesi vardı: Bunlardan 141 ve 142. maddeler özetle “komünizm propagandası”nı yasaklarken 163. madde de bir mânâda “şeriat propagandası”nı yasaklamakta ve cezalandırmaktaydı. İşte bu üç madde 12.04.1991 tarihinde 3713 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırıldı. Yerine bir şey konulmadı. Böylece bu üç maddede tarif edilen eylemler suç olmaktan çıkarılmış oldu. Şüphe yok, özü itibariyle iyi de oldu.
Bunlardan 163. madde öteden beri dindarların ve dinî grup ve cemaatlerin başının belasıydı. Dinî grupların mensupları bu maddedeki cezayla korkutuluyor ve “dini siyasete alet etme ithamı” ile baskı altında tutuluyorlardı.
Görünüşte laikliği koruyan ve Anayasa’daki laiklik ilkesini korumaya yönelik ceza getiren bu madde –en son 21.01.1983 tarihinde değiştirilmiş haliyle- şu şekilde idi:
“Laikliğe aykırı olarak, Devletin sosyal veya ekonomik veya siyasî veya hukukî temel düzenini, kısmen de olsa dinî esas ve inançlara uydurmak amacıyla cemiyet tesis, teşkil, tanzim veya sevk ve idare eden kimse sekiz yıldan onbeş yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılır.
“Böyle cemiyetlere girenler veya girmek için başkalarına yol gösterenlere beş yıldan oniki yıla kadar ağır hapis cezası verilir.
“Laikliğe aykırı olarak, Devletin sosyal veya ekonomik veya siyasî veya hukukî temel düzenini, kısmen de olsa dinî esas ve inançlara uydurmak amacıyla veya siyasî amaçla veya siyasî menfaat temin ve tesis eylemek maksadıyla dini veya dinî hissiyatı veya dince mukaddes tanınan şeyleri alet ederek her ne suretle olursa olsun propaganda yapan veya telkinde bulunan kimse beş yıldan on yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılır.
“Şahsî nüfuz veya menfaat temin etmek maksadıyla dini veya dinî hissiyatı veya dince mukaddes tanınan şeyleri veya dinî kitapları alet ederek her ne suretle olursa olsun propaganda yapan veya telkinde bulunan kimse iki yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılır.
“Yukarıdaki fıkralarda yazılı fiilleri Devlet daireleri, belediyeler veya sermayesi kısmen veya tamamen Devlete ait olan iktisadî teşekküller, sendikalar, işçi teşekkülleri, okullar, yükseköğrenim müesseseleri içinde veya bunların memur, müstahdem veya mensupları arasında işleyenler hakkında verilecek ağır hapis cezası üçte bir nispetinde artırılır.
“Üçüncü ve dördüncü fıkralarda yazılı fiiller, yayın vasıtaları ile işlendiği takdirde verilecek ceza yarı nispetinde artırılır.”
Görüldüğü gibi bu hükmün ilk iki fıkrası “görünür dindarlığı yaymayı” ve devletin de dindarlaşmasını alenen istemeyi cezalandırıyordu. Kaldırılması gerekliydi.
Ancak üçüncü fıkradaki “siyasî amaçla veya siyasî menfaat temin ve tesis eylemek maksadıyla dini veya dinî hissiyatı veya dince mukaddes tanınan şeyleri alet ederek her ne suretle olursa olsun propaganda yapmak veya telkinde bulunmak” suçu için aynı şeyi söylemek mümkün değil.
Aynı şekilde dördüncü fıkradaki “şahsî nüfuz veya menfaat temin etmek maksadıyla dini veya dinî hissiyatı veya dince mukaddes tanınan şeyleri veya dinî kitapları alet ederek her ne suretle olursa olsun propaganda yapmak veya telkinde bulunmak” suçu için de.
Bu iki fıkradaki eylemler, sadece “devleti korumak” isteyenlerin değil, dini ve dindeki samimiyeti korumak isteyen samimi dindarların da yasak sayacağı, uzak durmak ve dindarları da uzak tutmak isteyeceği türden fiiller.
1991’de ilk iki fıkra ile birlikte üçüncü ve dördüncü fıkralardaki bu fiiller de suç olmaktan çıkarıldı. İhtiyaç kalmamıştı ve -diyelim ki- iyi de oldu.
Ama son yıllarda ve bilhassa bu günlerde yaşanan tartışmaların dozu ve üslubu bize şunu düşündürüyor:
Dini siyasete alet etmek ve siyasî propaganda malzemesi yapmak dinen de hoş görülmeyeceğine göre, 1991’den sonra neyi eksik yaptık ki bu fiillerin yanlış ve gayr-ı ahlakî olduğunu dinde hassas siyasetçilerimize ve onların eski-yeni dindar dostlarına anlatamadık?
Dinin siyasete alet edilmesini gerekçe göstererek lastikli kanun maddeleriyle din ve vicdan hürriyetinin baskı altına alınması hiçbir şekilde kabul ve tasvip edilemez.
Ve dinin siyasete alet edilmesini önlemenin en sağlam ve sağlıklı yolu, Risale-i Nur ölçü ve prensiplerinin topluma mal edilmesidir.

 

Okunma Sayısı: 3649
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mehmet Yurttaş

    22.1.2014 21:45:00

            Yapılan yorumlarda ve dahi efkar-ı umumiyede sebep olunan (Kavram kargaşası) ortada. Naşir-i efkar olma iddiasındaki yayın organlarında görev alan edipler Hz.Bediüzzamanın tavsiyelerine çok daha fazla dikkat etmeli ve benzeri (Tahdiş-i ezhana ve fevza-i ara ya ) sebep olmamalıdırlar.
            En iyisi soruları biraz daha artıralım ve araştırıp, mantıklı düşünmeye çalışalım :

    12- Siyaset nasıl olur ?
    13- Siyasa nedir?
    14- Meşruiyet?
    15- Demokrasi?
    16- Adalet?
    17- Hukuk ?
    18- Din adına siyaset yapma?
    19- Dindar siyasetçi olma?
    20- Dini siyasete alet etme?
    21- Siyaseti dine alet etme?
    22- Dine taraftar siyaset?

    ?
    ?
    ?

    Not:
    Değerli ! Tavşan : Tarif için söylüyorum bendenizin Risale yaşı Yeni Asya ile yaşıttır. Ve dahi o doğum gününden beridir gaye-i hayalim Hz.Bediüzzaman’ın mesajını anlamaya çalışmak olmuştur vesselam.

  • Garib Doğu

    21.1.2014 20:39:00

    163. madde kaldırılırken;muhtevasında bulunan dini siyasete alet etmek hususu da beraber kaldırıldı.Bu,kanunen yasak olmaktan çıktı,ama dinen çıkmadı.Burada bir boşluk bırakıldı.En azından alet etmek,dinen ve ahlaken doğru değildir,dine zarar verir diye bazı ibareler eklenebilirdi!Dinin mukaddes değerleri, siyasete,siyasi çıkar ve ikballara alet edilemez.Dini siyasete alet etmek;gökteki güneşi, yerdeki mum ışıklarına tabi etmektir diyor Bediüzzaman.Ve bir çeşit cinayettir.Ahiret hayatı, dünya hayatına tabi kılınır mı?Veya dünya hayatının,ahiret hayatı karşısında ne ehemmiyeti var ?Kim dini nasıl siyasetine,ikbalına,çıkarına,saltanatına alet ediyor hususu;içtima-i ve siyasi hayata dikkat edilse,kullanılan argümanlar nazara alınsa,takınılan tavırlar incelense,fiil ve söylemler karşılaştırılsa,kısaca dörtbaşı mamur bir nazarın projektörüne tabi tutulsa,açıkça görülecektir.Yurttaş kardeşimiz,yorumunu birde bu açıdan değerlendirebilse...Selam ve sevgilerimle.

  • ramazan tavşan

    21.1.2014 16:36:00

    Sayın Battal çok güzel bir yazı olmuş sizi tebrik ederim. Dini hissiyatı yalnızca kendi tekellerinde görenler ve dünyevi amaçlar için kalkan olarak kullanmakta tereddüt göstermeyenler sizin ne demek istediğinizi anlayamaz. Bunlar mehmet yurttaş gibiler. güya sizi ve nur talebelerini risaleyi anlamamakla suçluyorlar. Acaba ihlas risalesini bir kez de olsa okudular mı? Az bir dünya menfaati karşısında , ahiretinizi satmayın ayetinin ne anlama geldiğini biliyorlar mı? Vay o namaz kılanların haline.... ayetinin ne anlama geldiği üzerine hiç akıl yordular mı? insanlar helak oldu .... hadisinin devamını biliyorlar mı? Bunlar muaviye ile hz Hasan ve Hüseyini aynı kefede tartarlar. Bunlar kelimenin yalın anlamından başka anlam çıkaramazlar. isimleri mehmet, hasan , hüsyin ali de olsa tezgahlarında muaviye ve yezidin fikirlerini satarlar.
    Bilmeden fikir sahibi olanlara tavsiyem; önce islam tarihini açın, hz Hasan ve Hüseyin kim tarafından niçin şehid edildi. Önce bunu öğrenin sonra HZ hasan ve Hüseyin’in, muavi’ye- yezid arasındaki islamı algılayış farkların öğrenin ve sonra gelin Battalı yargılayın. Son olarak şunu da bilin ki sayın Battal bu yazıyı sizin gibi AKP’nin basın odasından yazmıyor.

  • Mehmet Yurttaş

    21.1.2014 14:06:00

            Kardeşlerim :
            Kavramlar ve semboller ortak zeminde aynı bağlamda kullanılmaz ise mübahese ortamı kaybolur. Fikirlerin teatisi ile imtizac-ı efkar oluşamayacağından şahs-ı manevi de meydan bulamaz. Benim kast ettiğim ile sizin anladığınız manalar farklılaşmaya başlar.
              Unutmayınız ki tam da bu sebepten her mütefekkir kendi dilini, kavramlarını, sembollerini oluşturur ve tanımlar. R.Nura bu nazarla bakmak zorundayız. Eğer biz Hz.Bediüzzaman’ın kavram ve sembollerini onun düşünce dünyasındaki gibi tanımlayamaz isek R.Nuru tam anlamamış oluruz.
              Örnek : ( Felsefenin halis tilmizi bir firavundur. 12.söz) Firavun cins isminden oluşan sembolü HZ.Bediüzzaman’ın düşünce dünyasındaki gibi algılamamızı gerektirir. Bunun içinde Külliyatın tamamını nazara almamız gerekeceği gibi ; Firavun cins ismine Kur’ani terminolojide yüklenen bütün sıfatları da bilmemizi gerektirir. Hatta Kamus-u Okyanus gibi Üstadın tefekkürünü besleyen kaynaklara bile vakıf olmamızı gerektirir.
              Bu usule riayetle cevap aranması gereken sualler pek çoktur.Mesela bir kısmı :

    1-Nurculuk nedir, ne değildir ?
    2-İslamcılık nedir, ne değildir ?
    3-Demokratlık nedir, ne değildir ?
    4-Şahsı adına bir partide siyasete giren insan ihlassız olmak zorundamıdır ?

    5-İhlas nedir, ne değildir?
    6- Hz.Bediüzzamanın 1. meclise sunduğu beyannameyi İslamcılık olarakmı algılayacağız ?

    7- Taği yönetim ne demektir?
    8- (Dine taraftar yönetim) nasıl olur ?
    9- Mevcut, mümkin, muşru yönetim ne kadar kusurlu da olsa ; kusurlarını tenkid ile beraber muhafazası , taraftarlığı gerekmez mi ?

    10- Hz.Bediüzzaman (Ben böylelerine anarşist nazarı ile bakarım) tanımıyla hangi düşünce ve davranış tarzını kastediyordu ?

    11- Hz.Üstat istibdadın her çeşidine karşı çıkıp hürriyeti neredeyse imanın şartı gibi görürken ; bu yasak arzulama, savunma halini nasıl tanımlayıp, izah edebiliriz ?
    Önceki yorumda bahs ettiklerim de nazara alına...

    İla ahir .Sorular bitmez vesselam.....

  • bbilal akar

    21.1.2014 12:21:00

    ,’’Ve dinin siyasete alet edilmesini önlemenin en sağlam ve sağlıklı yolu, Risale-i Nur ölçü ve prensiplerinin topluma mal edilmesidir.’’Diyorsunuz BUNDA HEM FİKİRİZ. Yalnız bunları risalelerden örneklendirmeniz daha faydalı olur.Slogan şeklinde kalmamalı .Selam ve dua ile ...

  • Sezai Mumcu

    21.1.2014 11:01:00

    Peygamberimizi zehirlemek kastiyla kuzunun yüzde 90’ina öldürücü zehir katan Yahudi Kadini, canim yüzde onu zehirsizdi diye beraat ettiremeyiz.

    163. Madde Islam ve Müslümanlara hücum etmek icin cikarilmistir. Bir kismi olsaydi belki Yüce Islam Dini’ni kirli siyasetlerine alet eden serefsiz adileri hizaya getirebilirdi düsüncesi sihhatli degildir!

    Zaten Allah’tan korkmayi Dünya hayatinin bilhassa siyasal istibdatin zehirli baliyla unutmus insan(lar)a eski 163’ün neresiyle -olsaydi yapabilirlermiydi tehditiyle- ihtar edersen et fayda vermez!

    Artik!

    Islam Dinini siyaset yolunda kendine Kirmizi Hali yapip üzerinden gidenlere, zarara kendi rızasıyla girene merhamet edilmez kaidesince muamele gerekir.

  • ali yeşilkaya

    21.1.2014 10:58:00

    ahmet bey,
    öncelikle;yazının son cümlesi ve 163ün ilgili kısımlarının kaldırılmasına ’diyelim ki’ kaydıyla iyi oldu demenizi gözden geçirmenizi temenni ederim.
    son paragraftaki sorunuza cevap ise bence nurcuların siyasete bakışlarıyla ilgilidir.zira 163 varken ama nurcular demokratlara destek verirken bu müfsid zihniyet cemiyete tesir edemiyor ve çok cüzi oy oranlarıyla marjinal bir grup olarak siyasete devam ediyordu.
    12 eylülden sonra,nurcuların kemmiyeten önemli bir kısmı yavaş yavaş siyasi islamcı,milli görüşçü zihniyete yanaştırıldı.dindar demokratlar bunlardır diyerek,şahısların namaz-niyazları nazarlara sunuldu.böylelikle cemiyetin ve demokratların,bu meselede en önemli nokta-i istinadı ve mihengi iyice kırıldı.ve netice ortada.

    biz cemaat olarak bu konuda da vazifemizi yaptık.netice böyle takdir olunmuşsa,elbette kaderin de bu musibette bir payı olduğuna inanmak ve ’mevla görelim neyler,neylerse güzel eyler’ deyip istikametle yolumuza devam etmek.

    ama şurası kesindir ki 12 senelik bu mutlak iktidarın sonu birkaç yıl içerisinde (belki daha önce,belki biraz daha sonra ama mutlaka)gelecek.ve siyasi islamın sadece türkiyede değil bütün alem-i islamda sonu erdoğan eliyle olacaktır.
    bundan sonra ülkemizde ve islam memleketlerinde bu tarzda dini siyasete alet eden ve demokrat olmayan dindarların siyaseten muvaffak olmaları imkansız hale gelmiştir.
    bu yok oluşun zamanı ise nurcuların siyasi meselelerde erdoğanın hakimiyetinden çıkıp tekrar üstadın ilmine ram olmalarıyla mütenasiptir.

    kıymetli yurttaş abime not: sorduğun soruların cevabı münazaratta
    var abiciğim.gel,senin çağrına uyup hem kendimiz okuyalım,hem de etrafımızdaki nurculara okutalım,ders yaptıralım.

  • Turgay Namdar

    21.1.2014 10:45:00

    Çok önemli bir konu, tebrikler! Bence sadece dinin değil, ırkın, dinsizliğin ve bilumum ideolojinin siyasete alet edilmesinden çekiyoruz bunca sıkıntıyı. Burnumuz hep yerde sürünüyor. Bizde din, ırk, dinsizlik vb. istismarcılığını özgürlük sayanlar oldukça daha çooook sürünürüz.

  • Sezai Mumcu

    21.1.2014 09:21:00

    Laiklik   Fransa’dan alinmis güya... Türkiye’de laikligige tanim getirebilecek bir hukukcu bir meclis bir Anayasa Mahkemesi vs. henüz gelmemis... Yani Laiklik hukuken tanim getirilmemis bir hukuk kavrami olarak kalmistir...

    Bunun nedeni de gayet basit

    Kemalistler her zaman iskembe-i kübradan dindarlari önlemek icin lastikli kelimelerle onlari suclayip müeyyidelerle yildirabilsinler.

    Cunta Anayasasi’ni degistirmeyi kimsenin cüret edemedigi TBMM’nin ve Anayasa degistirebilecek cogunluga sahip Hükümetin CESARET EDEMEDIGI, Kemalizm korkusundan kuyrugunu kistigi eften püften mazeretlerle- Anayasa Komisyonu mutabakat saglayamamismis- diye halki kandirmaktan - bundan dolayi da bedelini önümüzdeki bütün halk olarak ödeyecegimiz, kuru hükümetin yaninda yas halkin da yanacagi felaketlerlerin önhabercisinden- baska birsey degildir.

    Cunta Anayasa yaparken, Cunta ne yaptida bu anayasa burda ki sen hükümet olarak yapamiyosun?

    Bunun soruyu halletmeden baska temalara deginmeyelim.

    163’ün cani cikaran mel’unlarla Cehenneme.

  • Mehmet Yurttaş

    21.1.2014 04:36:00

    Sn. Battal :
            Bir süredir yazılarınızı okuyorum. Doğrusu hayretler içerisindeyim. Kesinlikle ne evrensel demokrasi nede Meslek-i Nuriye’nin gerektirdiği demokrsi kıriterleri ile bağdaştıramadığım (demokratlık) tanım ve tavsiyelerinizin kaynağını çok merak ediyorum.
            Bu inkilab-ı siyasi cihetiyle dininden havf eden adam garabetleri de nereden çıkıyor?...
            Meslek-i Nuriye’nin öngördüğü dine taraftar yönetim talebi sizce anti demokratikmidir?....
              Kur’ani dünya görüşünün beyanı olan Risale-i Nur yasakçılığı, siyasi istibdadı her nevi istibdadın pederi olarak tanımlarken, sizin bu (kısmen 163. madde) talebinizin kaynağı nedir?...... Böylesine yasakçılık talepleri ile hangi mahfillere fetva veriyorsunuz?....
              Doğrusu size ve sizin gibi düşünenlere Risale-i Nuru ve hasseten Münazarat kitabını bir daha teenni ile okumanızı öneririm.
               Sizin bu düşünce ve taleplerinizin yayınlandığı Yeni Asya , kusurlu da olsa, meşru yönetimi beğenmemek (Tarafsızlık) saikıyla, (Nurculuğun) naşir-i efkarı olmaktan vazgeçmeye mi başladı ?.....
              Bu düşünce ve taleplerinizi de (istişari kurul ve kurumlarınızda) beyan edip görüştünüz mü?....


    Saygılarımla, İstikamet ve Sadakat dileklerimle....

  • ramazan tavşan

    21.1.2014 00:29:00

    Yolcudur abbas, bağlasan durmaz.
    Eskiden solcu liderler için söylenirdi: Bunlar üç tane gaz güdemezler diye.
    Şimdi bakıyoruz; kendisini dev aynasında gören patişahımız, bu gün çok iyi dediği bir savcıya yarın militan diyebiliyor. destanlar yazdık dediği emniyete dış mihraklı paralel devlet diyebiliyor. Dün dünya çapında bir şahsiyet dedikleri sayın Gülen’e dış mihrakların oyuncağı, inlerine gireceğiz, haşhaşiler gibi düşmana bile söylenmeyecek sözler ilk önce söylenebiliyor. Kendi kabinesindeki bakanlarına sahip çıkamayan, üç tırın sevk ve idaresini yapamayan ve kendi çocuklarını bir başbakan ın ömrü ne kadar olur ki. referandumda yeni anayasa namus borcumdur diyen ve bu konuda arpa boyu yol alamayan birisi başbakan olsa ne olur olmasa ne olur.

  • mahmut duman

    20.1.2014 22:51:00

    bence önce şu soruyu soralım din ve dindarlık neden siyasetçi için halen daha geçer bir akçe? toplumdaki yansıması ne ve neden? neden bu gün halen daha insanlar memleket idare edecek kadroları seçerken pozisyonlarını siyasetçilerin din karşısındaki pozisyonlarına göre alıyorlar. türkiyedki büyük çoğunluk aslında sosyo ekonomik açıdan sol seçmen olması gerekirken bu gün neden sol hiç bir zaman iktidara alternatif olamıyor. bunun sebebi gayet basit bence; insanların kişisel özgürlükleri özellikle din ve vicdan hürriyeti açısından türkiye’de tam teminat altına alınmış değil. hadi tek parti dönemini geçelim ondan arta kalan altmış küsür senede istenilen noktaya gelebilmiş değiliz onun içinde siyasette dindarlık her zaman pazarlanabilen bir meta. yapılması gereken bu metanın satışı ile ilgili yasaklar getirmek yerine dini siyasetin elinde bir meta olmaktan çıkarmak, bu alanı alabildiğine özgürleştirmek. alevi seçmenin neden sol siyasete yakın olduğu sol siyasetinde bunu neden kullandığı meselenin anlaşılması açısından iyi bir örnek. aradaki onca travmaya rağmen üstelikte.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı